“Mümin, yeşil ekine benzer. Rüzgârla eğilir (fakat yıkılmaz). Rüzgâr sakinleştiğinde yine doğrulur. İşte mümin de böyledir; o da bela ve musibetler sebebiyle eğilir (fakat yıkılmaz). Kâfir ise sert ve dimdik selvi ağacına benzer ki Allah onu dilediği zaman (bir defada) söküp devirir.” Hadîs-i Şerîf (Buhârî, Tevhîd, 31)
“Hem Allah’ın rızâsını arzulayarak ve (İslâm’ı) gönüllerinden tasdik ederek mallarını sarf etmekte olanların (az veya çok, yaptıkları iyiliklerin) misali, yüksek bir yerde bulunan güzel bir bahçenin hâli gibidir ki, ona bolca yağmur isabet etmiş de meyvesini iki misli vermiştir! Fakat ona çokça yağmur isabet etmese de, bir çisenti var (ki o bile yeter)! Çünkü Allah, yapmakta olduklarınızı hakkıyla görendir.” (Bakara, 265)
“Felillâhilhamd, sırr-ı temsil dürbünüyle en uzak hakikatler gayet yakın gösterildi. Hem sırr-ı temsil merdiveniyle en yüksek hakāike kolaylıkla yetiştirildi. Hem sırr-ı temsil cihetü’l-vahdetiyle, en dağınık meseleler dahi toplattırıldı. Hem sırr-ı temsil penceresiyle hakāik-i gaybiyeye ve esâsât-ı İslâmiyeye, şuhûda yakın bir yakîn-i îmânî hâsıl oldu. Akıl ile beraber vehim ve hayâl, hatta nefis ve hevâ teslîme mecbûr oldukları gibi; şeytan dahi teslim-i silâha mecbur oldu.” (Sikke-i Tasdîk-i Gaybî, Sayfa 231)
Temsil Dürbünü
Temsillerle anlatma metodu bütün ilim dallarında, bir meselenin daha iyi anlaşılabilmesi ve daha çabuk kavranabilmesi için kullanılagelmektedir. Temsillerle anlatma, en başta Kur’ân-ı Kerîm’de vardır ki; bu durum, bize en yüksek hakikatlerin dahi bu metodla kolayca kavranabileceğini göstermektedir. Temsillerle anlatma, bizden kilometrelerce uzaktaki bir yerin görüntüsünün oraya gitmeden dürbünle bize yaklaşması gibi, bir anda büyük hakikatlerin aklımıza yakınlaşmasını sağlamaktadır. Bu sayede uzun zamanda anlaşılabilecek meseleler; temsiller, teşbihler, benzetmeler ve temsilî hikâyelerle çok kısa zamanda, izah edilebilmektedir. Temsiller ve temsilî hikâyeciklerle anlatılan büyük hakikatler, hangi yaşta, hangi ilmî seviyede ve hangi sosyal statüde olursa olsun, toplumun her kesimine anlatılabilmekte ve öğretilebilmektedir.
Kur’ân’da Temsiller
Bizim için temsil metodunun önemi, Kur’ân’da bu metodun var olmasından dolayıdır. Meselâ Bakara Suresi 264. ve 265. ayetlerde, gösteriş için malını sarf edenle, Allah rızası için malını sarf eden arasındaki fark, birer temsille anlatılmıştır:
“Ey iman edenler! İnsanlara gösteriş için malını sarf etmekte olan, Allah’a ve ahiret gününe iman etmiyor olan kimse gibi başa kakmak ve (gönül) incitmekle sadakalarınızı boşa çıkarmayın! İşte onun misali, üzerinde biraz toprak bulunan bir kayanın hâli gibidir ki, ona şiddetli bir yağmur isabet etmiş de, onu çıplak bir hâlde bırakmıştır. (Onlar) kazandıklarından bir şey elde edemezler. Allah ise, kâfirler topluluğunu (inkârlarındaki ısrarları sebebiyle) hidayete erdirmez!
Hem Allah’ın rızasını arzulayarak ve (İslâm’ı) gönüllerinden tasdik ederek mallarını sarf etmekte olanların (az veya çok, yaptıkları iyiliklerin) misali, yüksek bir yerde bulunan güzel bir bahçenin hâli gibidir ki, ona bolca yağmur isabet etmiş de meyvesini iki misli vermiştir! Fakat ona çokça yağmur isabet etmese de, bir çisenti var (ki o bile yeter)! Çünkü Allah, yapmakta olduklarınızı hakkıyla görendir.”
Yine Ra’d Sûresi 17. ayette de Cenâb-ı Hakk şöyle buyurmaktadır:
“(İman ile küfrün mukāyesesi şuna benzer: Allah,) gökten bir su indirdi de vadiler kendi mikdarlarınca aktı; sel de üste çıkan bir köpük yüklendi. Bir ziynet veya bir eşya yapmak için, ateşte üzerini körüklemekte oldukları şeyler (madenler)den de buna benzer bir köpük meydana gelir. İşte Allah, hak ile bâtıla böyle misal getirir. Ama köpüğe gelince, böylece (o) yok olarak gider, (bâtıl böyledir). Hâlbuki insanlara fayda veren şeyler ise, artık o yerde (sabit olarak) kalır (hak da buna benzer). İşte Allah, böyle misaller getirir.”
Hadîs-i Şerîflerde Temsiller
Peygamber Efendimizin (asm) Hadîs-i Şerîflerinde temsillere çokça yer verdiğini görmekteyiz. Kur’ân’ı her harfi ve her noktası ile hayatına tatbik eden Peygamber Efendimizin (asm), Kur’ân’da var olan bu metodu kullanmasından daha doğal bir şey yoktur haddi zatında. Bu konuda çokça misaller bulunduğu için burada Peygamber Efendimizin (asm), Müslümanların özelliklerini anlatırken başvurduğu temsillere yer vereceğiz:
İbn-i Ömer (ra) anlatıyor: “Bir gün Allah Resulü (asm) (benim de aralarında bulunduğum bir topluluğa), ‘Bana bir ağaç söyleyin ki o ağaç Müslümana benzer, Rabbinin izniyle her zaman meyve verir ve yaprakları da dökülmez.’ buyurdu. İçimden, ‘Bu, hurma ağacıdır.’ demek geldi. Fakat orada Ebu Bekir ve Ömer varken konuşmayı uygun bulmadım. Ancak onlar da konuşmayınca Allah Resulü, ‘Bu hurma ağacıdır’ buyurdu.” (Buhari, Edeb, 89)
Abdullah bin Amr bin el-Âs’ın (ra) işittiğine göre Allah Resulü (asm) şöyle buyurmuştur: ‘… Muhammed’in canı elinde olan Allah’a yemin olsun ki mümin bal arısına benzer; güzel şeyler yer, güzel şeyler üretir, (güzel yerlere) konar, (konduğu yeri de) kırmaz ve bozmaz.’ (İbn-i Hanbel, II, 199; Hâkim, Müstedrek, I, 110)
İbn Ömer’in (ra) naklettiğine göre, Resulüllah (asm) şöyle buyurmuştur: “Mümin güzel koku satan kimseye benzer. Onunla beraber oturursan sana faydası olur, beraber yürürsen sana faydası olur, beraber iş yaparsan yine sana faydası olur.” (Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, XII, 319)
Ebû Hüreyre’den (ra) nakledildiğine göre, Resulüllah (asm) şöyle buyurmuştur: “Mümin, yeşil ekine benzer. Rüzgârla eğilir (fakat yıkılmaz). Rüzgâr sakinleştiğinde yine doğrulur. İşte mümin de böyledir; o da bela ve musibetler sebebiyle eğilir (fakat yıkılmaz). Kâfir ise sert ve dimdik selvi ağacına benzer ki Allah onu dilediği zaman (bir defada) söküp devirir.” (Buhârî, Tevhîd, 31)
İman Hakikatlerini Anlatmada Temsil Metodu
Asrımızın en büyük iki hastalığından biri olan imansızlık ve iman zayıflığı hastalığının tedavisi, Risâle-i Nûr Külliyatında da defâaten izah edildiği gibi, iman-ı tahkiki ilmini tahsil etmekle olmaktadır. Yoksa küfür, dalâlet, şüphe ve vesvese rüzgârlarının estiği bu zamanda imanı muhafaza etmek çok zordur. Eskiden olduğu gibi, her tarafta kişinin kabiliyetine göre beş yıl, on yıl veya on beş yıl ilim tahsil edebileceği medreseler de kalmamıştır. Veya herkesin bu kadar ilim tahsili için vakti yoktur. Ya da ilim tahsiline, yaşı veya durumu müsait değildir.
O zaman, ahir zamanda yaşayan bir Müslümanın imanının muhafazası için tahkiki iman ilmini tahsil etmesi, temsil metodu ile olmalıdır. Daha kısa, daha selametle, daha kolay ve herkese hitâb edebilecek temsiller ve izahlarla, çokları imanlarını kurtarabilirler. İşte Risâle-i Nûr, bu temsil ve temsilî hikâyecik metodunu kullanarak bütün iman hakikatlerini herkesin anlayabileceği şekilde izah ve ispat etmektedir.
Bu sâyede hem kısa zamanda birçok hakikatler izah edilebilmekte, hem de Üstâd Hazretlerinin ifadesiyle ‘şuhûda yakın bir yakîn-i îmânî’ elde edilebilmektedir. Yani kısaca; ‘görür gibi bir iman’. Böyle bir imanı elde edenleri, kimse imanından döndüremez, hatta çoklarının da imanlarının kurtulmasına vesile olabilirler.
Alıntıdır
Bir yanıt yazın