Çiftçinin tohumla ilişkisi gibidir, gençle yetişkinin muhataplığı. Zahirde bakıldığında küçük, kuru bir odun parçası tohum. Önemli olan zahirde görünüşü ve vasıfları değil, içinde barındırdığıdır halbuki önemli olan. Ondaki mahiyeti bilmektir. Mahiyet nedir? O nedir, sualine vereceğin cevaptır. Ver/ebil/diğin cevaba göre de her şey değişecektir.
Kuru bir odun ve ehemmiyetsiz bir nesnedir dediğin andan itibaren, bütün keyfiyeti ile birlikte zevale mahkum edeceğin bir var’dır o tohum. Fakat bu küçük, kuru şey içerisinde büyük bir ağacı ve kendi gibi binlerce mahiyetleri barındıran bir varlıktır dediğin andan itibaren ise, büyük bir umut ve ehemmiyetli bir gelecektir o çekirdek.
Önemli olan o küçük tohum ve çekirdek içindeki mahiyeti nasıl ortaya çıkaracağını bilebilmektir. Şartlarını ve usullerini riayet edebilmektir.
Ne yapar çiftçi? O tohumu dayelik yapacak toprakla buluşturur önce. Suyunu verir. Toprağını havalandırır zaman zaman. Kabuğunu yırtıp filiz verdiğinde önünü açar. Dış zararlardan ve haşerelerden muhafaza edecek önlemler alır. Gerektiğinde ilacını verir. Kökleri toprağa sağlam basıp, kendini tam gösterene kadar hep yanında olur. Gün gelir o tohum ağaç olup nice meyveler verir yıllarca. Nice yiğitlere gölge, nice canlıya barınak olur.
Genç de böyle değil midir? Dünyaya gözünü açtığında her şeyi olacak anne ve babayı bulur/bulmalıdır yanında. Kendisi gibidir o çocuk anne ve babasının. Ayrı bir beden fakat tamamen onlara tutunan bir canlı…
Bir su damlası olarak tarif edilen vaziyetten et ve kemiğe büründürülen bir hal kazanırken, ruh üflenmesiyle canlanıp kıpraşan ve dünyaya gözlerini açtıktan sonra da hızla boy verip yol alan bir can olur civanımız.
Fakat her bir can bir ism-i İlahiye tutunarak ayinedarlık edecektir, kendisi bilmese de! Ya ana-babalar. Öğretmenler. Ustalar. Onlar bilir mi? Kendisi de aynı mazhariyet keyfiyetine haiz değil midir, her bir insanın? Peki, farkında mıdır?
O zaman, fark edelim. Her biri cevahir sandığı olan gençlerimizi, zayi olmaktan muhafaza edecek, içindeki cevheri açığa çıkaracak üzerimize vazife olan riyaseti hakkıyla icra edelim. Nasıl mı? Buyurun Üstada kulak verelim:
“Eğer o istidat çekirdeğini, İslamiyet suyu ile, imanın ziyasıyla, ubudiyet toprağı altında terbiye ederek, Kur’an’ın emirlerine sımsıkı sarılıp manevî cihazlarını hakiki gayelerine tevcih etse, elbette âlem-i misalde ve kabirde dal ve budak verecek ve âlem-i ahiret ve cennette hadsiz kemâlat ve nimetlere vesile olacak bâki bir ağacın ve daimî bir hakikatin cihazlarını, içinde toplayan kıymetli bir çekirdek ve parlak bir makine ve bu kâinat ağacının mübarek ve nurlu bir meyvesi olacaktır.” (23. Söz, 2. Mebhas, 2. Nükte)
Alıntıdır
Bir yanıt yazın