Muhasebe hasleti “değer”leştirilmeli, bir program dâhilinde terbiye metodu haline getirilmelidir. Özellikle gençlerimizin iç dünyalarından kopuk, kendileriyle hesaplaşmaktan uzak vaziyetleri göz önünde bulundurulduğunda bu yöndeki ihtiyaç daha iyi anlaşılacaktır.
Zaman akıyor, durmuyor. Ömür geçiyor, sermaye azalıyor.
Acaba içe bakışla gönül evine yol açıp, vicdan terazisini kurabiliyor muyuz? Hatalarımızın, kusurlarımızın giderilmesi için geçmişi teftiş ve muhakemeyi; geleceğe hazırlık mahiyetindeki fayda ve zararı ayırt etmeyi netice veren muhasebeyi yapabiliyor muyuz?
Önümüzdeki fırsatların kaçmaması için nefsimizle hesaplaşabiliyor muyuz?
Kendini beğenmiş, vazifesini ve faniliğini unutmuş, benlik davasıyla övgüye meftun olmuş, başıboş nefsimizi ince bir hesaba çekebiliyor muyuz?
Asli rotaya yöneltebiliyor muyuz hayat gemimizi? Aklımızı ve imanımızı nefsimizin başına iki kıymetli muhafız yapıp tefekkürle bakabiliyor muyuz mevcudata?
Ve…
İkaz ve ihtar notaları ile hâlimize çekidüzen veriyor muyuz?
İşte bu iç hesaplaşmalar gerçekleştiğinde:
İşin sonunu düşünerek, tedbir alarak; nedamet hislerine erkenden set çekerek öncelikle kendimiz, beraberimizde başkaları için hak ve hakikate yol buluruz. Kendini/nefsini bilen, ukbayı dünyaya değişmeyen, huzur-u daimiye girmiş nice bahtiyarları göreceğiz, inşallah.
Bakışlar dışa mıhlandığında, nefis hesabına olup muhasebeye fırsat tanımadığı zaman ise eyvah! Hâlimiz pür- melâl! Nefis ve hevasının esiri olmuş, ahireti unutup dünyaya aldanmış, gaflete dalmış bir dolu insan. Maazallah.
Muhasebenin Ön şartı: Nefsin Dört Hâli
Bayram özünü bildi
Bileni anda buldu
Bulan ol kendi oldu
Sen seni bil sen seni
Der, Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri. Beş defa tekrarladığı “Sen seni bil sen seni”lerden bu sonuncusunda kendini bilen, bulur; bulan ise kendi olur. Olması gerektiği gibi olur. Olgun bir insan olur. Yunus’un meşhur mısraı da aynı hakikat pınarından alınmış ve şuurdan şiire dökülmüştür: “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir.” “Kişi kendin bilmek gibi irfan olmaz.” atasözünün kaynağını da uzakta aramaya elbette gerek yoktur.
Kendini bilmeyen bir kişi neyin, kimin muhasebesini yapacaktır? Kemâlatın ve irfanın mukaddimesi olan özünü, kendini, nefsini bilmek; aynı zamanda hesap kitabının da mukaddimesidir, ilk sözüdür.
Peki, içe dönen bir göz nefsiyle alakalı öncelikle neyi bilmeli ve kabul etmelidir? Nefsin kendi sesine kulak verelim:
Kendimi severim.
Bu sevgimin neticesi olarak hiçbir ayıbı kendime yakıştırmam. Hiçbir kusuru kendime layık görmem ve kabul etmem. Hep kendimi görür, beğenir ve kendime güvenirim. Onca hata ve onca günaha karşı bir savunmam elbet vardır.
Kendimi unuturum.
Her tarafta ölümleri, firakları, zevalleri görürüm fakat bana ne! Onca hizmet ne büyük yük, bunca zevk ve lezzetler varken?
Kendimi överim.
İyilikler benim elimden çıkar. Onların sahibi benim. Övgüsü de bana aittir. Her güzel ve mükemmel şeyle de ayrıca organik bağım vardır. Çünkü onlar beni yansıtır.
Kendimi bilirim.
Ben kendimle varım ve devamlı kendi gücümle ayaktayım. Hiçbir şeye ve kimseye bağlı hareket edemem. Serbestim, kimse beni terbiye edemez.
Evet… “Kendi”, “öz” manalarını da yüklenen “nefis”in, emmare makamında içinin dolduruluşudur bu itiraflar.
Her Hesaplaşma Bir Hayra Çıkar
Nefsi bu dört vasfıyla tanımak “biliş”tir. Kabulleniştir. Ucunda bir “buluş” olan hesaplaşmanın ilk adımıdır.
İlk hesabî farkındalıktır.
Şimdi nefsin hallerine göre hayır çekimleri yapalım:
Evvela, mabuda layık tarzda kendini seven ve tenzih eden nefisle yaptığı hesaplaşma; insanı hata ve kusurlarının affına götürecektir. Geçmişin muhasebesinden büyük kâr elde ettirecektir.
İşte, hata ve günahların bataklığından kurtulmanın çaresi.
Sonra…
Kendini unutan, hazza müptela vazife-kaçkını istirahat düşkünü olan nefisle yaptığı hesaplaşma; insana mevti hatırlatacak, kulluk vazifesine koşturacaktır.
İşte, hazların esiri olmaktan kurtulmanın çaresi.
Daha sonra,
Kendini mükemmel gören ve temlik ettiği iyiliklerle övünen nefisle yapılan hesaplaşma; insana aczinin ve fakrının farkındalığını sağlayacak, iyilik ve güzelliklerin asıl sahibini ve ihsan ettiği nimetlerin şükrünü bulduracaktır. Yine insan, acz ve fakrını bilmekle elde edeceği kuvvet ve zenginlikle gerçek manadaki kemale (kâmil insan mertebesine) ulaştıracaktır.
İşte, noksanını ve kusurunu unutup mükemmellik iddiasında bulunmaya ve kendine meddahlık yapmaya son vermenin çaresi…
En sonunda,
Rabbine varlık davasıyla isyan etmiş, başıboş nefisle girişilen hesaplaşma; insana enaniyeti bıraktıracak “hiç”liğini gösterecektir. Böylece insanoğlu, ayinedarlık hakikatiyle varlık adedince vücut kazanacaktır.
İşte, Rabbinden gaflet etmekten ve bunun neticesi olan karanlıklardan, mevcudat sayısınca firaklardan kurtulmanın çaresi.
Nefsin İlk Hali Üzerinden Bir Muhasebe
“Nefsini sevmek, nefsini temize çıkarmayı netice verir.” cümlesi bir “nefis gerçeği”ni ifade eder. Nefsin ilk halini…
Tekrar hatırlatalım: Bu gerçek üzerinden geçmişin muhasebesi yapılınca elde edilecek en büyük kâr, affa müstehak olmaktır.
Şöyle ki:
Nefsinin kendine olan bu muhabbetini bilen kişi, bu duygunun su-i istimalinin farkındadır. Yine bilir ki nefsi daima kendini beğenir, kendinden hoşnut kalır. Ayb eder görmez, kusurda bulunur itiraf etmez. Çünkü muhabbet gözü kusuru görmez. Böyle giderse istiğfar ve aftan mahrum kalacak, iblisin oyuncağı olacaktır.
Akabinde nefsini bu kusurlu haliyle aynen bildiği için temize çıkarmaz. Aksini yapar, Rabbine yönelir. Hiçliğini itiraf eder. Kendisini değil Rabbisini aşk derecesinde sever. Nefsinin değil, Onun (cc) sevgisini ve hoşnutluğunu arar. Nefsini şeytanın talebesi bilip ona itimad etmez, kusurlu işlerinde onu itham eder.
“Kusurlusun!” der, Tevvab ismine yönelerek Yaradanına itirafta bulunur, tevbe eder. Derya dolusu da olsa günahlarının çokluğuna bakmaz, “Ya Gaffar!” der. Cürmünün cirmine aldanmaz ümitle, “Ya Gafur!” der. İşlediği yüz kızartıcı seyyieleri Rabbinden başka örtecek kimse olmadığını bilir, mahcubiyetle “Ya Settara’l-Uyub!” der. Günah ve hatalarından yüz çevirir. Utanç altında ezilmekten kurtulur. Seyyiatının affını ister, istiğfar eder. Afuv ismine ayinedarlık eder. “Hata yapanların en hayırlısı” övgüsüne layık olur.
Ayrıca…
Zaman-ı atinin seyyie kirleriyle mülevves olmaması için tedbirini alır, Rabbine sığınır. Hafiz isminin koruması altına girer. Bir delikten ikinci defa ısırılma bahtsızlığına düşmez.
Rabbimizi sevmekle ve nefsimizi temize çıkarmamakla hesaba başlamaya ne dersiniz?
Esma’dan Hisse: Basir İsmi
Yüce Rabbimizi tanıdığımız ölçüde marifetimiz artar, imanımız ziyadeleşir. Esmasının bilinip hayata hıfz edilmesiyle de ibadet ve itaat tesir ve kuvvet bulur.
İşte “Basir” ismi…
Rabbinin bu ismini tanıyanın bir kazancı da muhasebe kabiliyetinin inkişafı olacaktır. Hesabın düzgünlüğü bu ismin tanınması nispetinde kuvvet kazanacaktır.
Bu isme nazarını sabitleyen bir Müslüman “Yüce Yaratıcı basar sıfatına sahiptir. Her an, her yerde mükemmel bir şekilde beni görmektedir.” diyecek ve daimi bir görme ve gözetlemeyi hatırından çıkarmayacaktır. Kendisini daima, yerde ve gökte zerre kadar hiçbir şeyin kendinden gizlenemediği Rabbinin huzurunda hissedecektir.
“Nerede olursan ol Rabbin seni görüyor.” hakikatini devamlı nefsine ihtar edecektir. Nefsini böylece hesaba çekecektir. Edep tavrını takınacaktır. Rabbinin hoşnut olmadığı söz ve davranışlardan sakınacaktır.
İşte:
Yusuf’un hayâsındaki sır…
Hüdai’nin gizli mekân bulamayışının cevabı…
Günümüz gençlerinin ihtiyacına bir de bu pencereden bakalım. “Basir” isminin tesiriyle kuvvet kazanan imanın, hayatlara istikamet veren tesirini düşünelim!..
“Sünnet” Niyetiyle Muhasebeye Bir Küçük Nazar
Kimsenin kaçacak yeri olmadığı o günde bizi bekleyen dört suali, bugünden yöneltelim nefsimize. Kevserin sahibi olan Efendimiz’e (asm) ittiba niyetiyle erkenden soralım kendimize:
“Ömrümü nerede harcıyorum? İlmimle ne yapıyorum? Malımı nereden kazanıyor, nereye harcıyorum? Vücudumuzu nerede yıpratıyorum?”
Peygamber Efendimizin (asm) mübarek lisanından yansıyan ve mübarek izini takip eden ümmetine nefis muhasebesinde rehber olan şu hakikati, muhasebe lisanıyla takdim edelim:
Akıllı kişi = Nefsini muhasebe eden + ölümden sonrası için çalışan
Aciz kişi = Nefsinin hevasının peşine takılan + Allah’tan temennide bulunan
Yarabbi! Bizi hesaba çekilmeden önce kendini hesaba çeken, ölüm sonrası için çalışan akıllı kullarından eyle!
Alıntıdır
Bir yanıt yazın