Birinci Söz/ Birinci bölüm
Kâinatın lisan-ı halini lisan-ı kale tercüme eden Bismillah’ın tefsiri içindeki intisap sırrı
Mukaddeme;
Sevgili üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Mu’cizatı Kur’aniye Risalesinde (Yirmi Beşini Söz) Kur’an’ın kırka yakın i’cazını (mucize özelliğini) ispat etmiştir. Böylece kelam-ı İlâhiyeyi nakli delilden, akli ve ilmi delil seviyesine çıkarmıştır.
Bununla beraber Yirmi Sekizinci Lem’ada Risale-i Nur Külliyatının, Kur’an güneşinden teraşşuh eden (parlayan) yedi menba’-ı i’cazına safi ve berrak bir âyine olduğunu beyan etmiştir. Biz o i’cazlardan bir tanesinin, Birinci Söz içinde nasıl parladığını bir derece göstermeye çalışacağız.
Evet, Kur’an mu’in (yardımcı) istemez, tecelli ve tezahür edecek ayineler ister. Çükü Kur’an güneş gibidir. Nasıl ki; güneş ziyasının intişarı için yardımcıya muhtaç değildir. Çünkü mücerret ve soyut olan ziya, ıtlakiyet (salıverme, yayılmak) sırrıyla her an kâinata dağılarak bütün mekânları ihata eder ve mukabilinde (karşısında) bulunan bütün ayineler o ziyanın feyziyle nurlanır. Fakat güneş, feyiz verdiği nurlandırdığı ayinelerin hiçbirine ihtiyacı olmaz.
Aynen bu misal gibi Kur’an güneşi, hakikatlerinin intişarı için asla bir yardımcıya muhtaç değildir. Belki ayineler o ziyanın tecelli ve cilvesine muhtaçtır. Çünkü onun feyziyle nurlanırlar. İşte bu sırdan dolayı Peygamber Efendimizden (asm) sonra gelen veraset-i nübüvvet muhakkiklerinin akılları ve kalpleri Kur’an güneşinin nuruna ayine olmuşlar.
Mesela; Mevlana’nın Mesnevisi Kur’an’ın yedi menba’-ı icazından sadece bir tanesine ayine olup yüzbinler ehl-i imanın layemut (ölümsüz) bir mürşidi olmuştur. Risale-i Nur ise Kur’an’ın yedi memba’-ı icazına ayine olmuştur.
O i’cazlardan birisi, Kur’an’ın üslubundaki bedaat-i harikadır. Yirmi Beşinci Sözde bedaat-i harika şöyle tarif edilmiştir. “Yepyeni olan, kendinden önceki hiç bir kimseyi taklit etmeyen ve kendinden sonraki hiçbir kimse de, onu taklit edemeyen söz söyleme üslubudur.”
Bu icazlardan bir tanesi bu güne kadar Müslümanların efkârına (düşüncelerine) şöyle yerleşmiştir. “Bütün Kur’an Fatiha’da, Fatiha besmelede gizlidir.”
Aynen öylede birinci söz; Bismillah’ın tefsiri olduğu halde, bütün Risale-i Nur Külliyatının Fatiha’sı hükmüne geçmiştir. Hem aynı zamanda, kâinat kitabının lisan-ı hal diliyle yaptığı gizli konuşmanın, lisan-ı kale tercümesini yapan bir şifresi olmuştur.
Onun için bu çalışma, izahtan ziyade Birinci Sözde Risale-i Nurun nasıl hülasa edildiğini ve kâinat kitabını okutturan nasıl bir şifre olduğunu göstermeye çalışmaktır. Belki daha ciddi yapılacak bir çalışmaya kapı açar.
Şimdi Bismillah’ın tefsiri olan Birinci Sözün cümlelerini birer birer incelemeye çalışalım. Başlık olarak yazılan el yazısı Risale-i Nurlardaki orijinal cümlelerdir. O cümle içinde kırmızı işaretle belirlenen kelimeler bilhassa izah edilmeye çalışılmıştır.
Bismillah her hayrın başıdır.
- Bismillah’daki B; harfi ‘ile’ manasını ifade etmektedir. ‘İle’ tabiri, iki şey’in arasındaki intisab ve irtibatı ifade için kullanılır. Yani intisap edenle edilen arasındaki bağlantıyı gösteren bir kelimedir. Dilbilgisi gramerinde buna bağlaç denilir. Mesela; kalem ile yazıyorum. Kaşık ile yiyorum gibi.
- Kalem kendi başına yazmaz. Ancak bir kâtibin parmaklarının hareketine bağlı olarak yazar. İşte kalemi kullanma anındaki bu bağlılık ve irtibat B; harfi ile ifade edilmiştir.
- İntisap: Bir yere ve bir kimseye mensup olmak maiyetine (himayesine) girmek demektir. İntisap eden kendi namına hareketi terk edip intisap ettiği şahsın namına hareket eder.
- Risale-i Nur eserinde intisapla alakadar misallerden ikisi şöyledir. Bir adam elindeki ayineyi güneşe tutar. Semadaki hakiki güneşin ziyası ayinenin içine girer. Böylece ayine içindeki vehmi (hakiki olmayan) ve misali güneş, semadaki hakiki güneşe intisap etmekle vücut bulur.
- Yani ayine kendi içinde, kendi zatına mahsus zerre kadar bir nur, bir ziya yoktur. Ne zaman hakiki güneşin ziyası ayinenin içine girse o zaman parlar, renklenir, nurlanır. İşte bundan dolayı misali güneş her an hakiki güneşe bağlı olmak zorundadır.
- İkincisi bir adam elindeki telefonunu devletin şebekesine bağlar. Böylece devletin telefon hattına intisap eder. Bu intisapla şebeke içindeki her telefonla görüşür bilgi alır.
- Hem intisap edilen her zaman masdardır, (kaynak) menbadır. Güç ve kuvvet sahibidir. İntisap eden ise her zaman aciz, zaif ve kuvvetsizdir, başkasına bağlıdır. İşte B; harfi; zaif ve aciz olanın; kuvvet ve güç sahibi olana bağlı olarak var olabileceğine işaret eder.
Alıntıdır
Bir yanıt yazın