Konuya girmeden üç soru:
- Beyin gelişiminin beslenmeyle ilişkisi var mıdır?
- Beslenme yoluyla matematiksel ve mantıksal becerilerimizi artırabilir miyiz?
- Bizi stresten kurtaracak, sakinleştirecek bir beslenme tarzı mevcut mudur?
Çocuğun zeka gelişiminin, annenin hamilelik dönemindeki son üç ay ile bebeğin, doğumdan 6 yaşına kadar olan dönemindeki beslenmeyle doğrudan ilişkili olduğu bilinmektedir….
Beyin gelişimi üzerine önemli katkısı bulunan bir yağ asidi vardır. Bu yağ asidi, kısaca DHA dediğimiz Dekosa Heksaenoik Asit’tir. Beyin, hamileliğin son üç ayında çok hızlı büyümektedir.. İşte bu dönemde beynin DHA içeriği beş kat artmaktadır. Özellikle doğumdan sonraki ilk bir yıl içinde beynin DHA’ya ihtiyacı daha da artmaktadır. Bu nedenle hamile kadınların, özellikle hamileliklerinin son üç ayında DHA içeren besinleri sıkça tüketmeleri gerekmektedir. Ayrıca, bu asit, emziren annenin sütüne geçtiğinden, annenin, bebeğe süt verdiği sürece DHA içeren besinleri tüketmesi elzemdir.
DHA içeren besinlerin tüketilmemesi durumunda, zaman içerisinde beyinde bu yağ asidinin azalması söz konusu olur. Bu da, yaşlılıkta görülen bunama, hafıza kaybı, depresyon gibi sorunlara neden olabilmektedir.
Peki, DHA hangi besinlerde mevcuttur? Maalesef, çok az besinin içeriğinde, bazı balık çeşitlerinde DHA vardır. Bu balıklar levrek, dil balığı, somon, uskumru, ton, sardalya vb.dir. Özellikle hamilelik ve emzirme dönemlerinde bu balıklardan birini, haftada en az 3-4 kez tüketmek gerekir.
Beynin gelişiminde etkin olan besin öğeleri arasında birinci sırayı kaliteli proteinler, daha doğrusu bu kaliteli proteinlerin içerisinde bulunan trozin adlı bir aminoasit alır. Kaliteli protein derken et, süt, yumurta, yoğurt gibi besinleri kastetmekteyiz. Günlük öğünlerimizden, özellikle sabah kahvaltısında, diğer besinlerin yanı sıra daha fazla proteine ağırlık vererek beslenmek gerekir. Bu şekilde yapılan kahvaltı, beyin performansının olumlu yönde etkiler. Konsantrasyon artırır, matematiksel ve mantıksal becerilere olumlu katkılarda bulunur.
Bundan başka B grubu vitaminler ile çinko, iyot ve demir gibi minerallerde oldukça önemlidir. B grubu vitaminler yetersiz alındığında, isteksizlik ve kendini bitkin hissetme, sinirlilik, kısa süreli bellek kaybı gözlenmektedir. Özellikle çinko eksikliğinin çeşitli ruhsal sorunlara yol açabildiği, saldırganlık, aşırı hareketlilik, merak azalması, zekâ geriliğiyle ilişkisi olduğu savunulmaktadır.
B grubu vitaminler bulgur ve börülcede bolca bulunurken, çinko bezelyede, demir antepfıstığı ve rokada bolca mevcuttur. İyotlu tuz kullanılması, iyot alımı için yeterli olmaktadır. Sakinleşmek, gerginliğimizi gidermek, kendimizi yatıştırmak da tükettiğimiz besinlerle büyük oranda ilintilidir. Bol karbonhidratlı besinler tükettiğimizde, doğal bir sinirsel uyarıcı olan seratonin maddesinin üretimi hızla artar. Seratoninin etkisi, daha çok sakinleştirme biçiminde ortaya çıkar; hatta öyle ki, durup dururken ağır uyku bile getirir. Beyindeki seratonin düzeyinin düşmesi ise depresyon, uykusuzluk, sese, ısıya ve acıya aşırı duyarlık gibi etkiler yapar. Karbonhidrat tüketirken doğru karbonhidratları seçip yanında bir miktarda protein tüketerek kan şekerimizi dengede tutmaya özen göstermeliyiz.
Ayrıca beyin yeterince magnezyum alamıyorsa, bireyde depresyon, sinirlilik, tike benzer kas atmaları görülebilir. Magnezyum, en fazla börülce ve cevizde bulunmaktadır.
Bundan başka, gıdalarımızda bulunan kolin, belleğe bilgi depolanmasında rolü olan asetil kolin adlı sinirsel ileticinin ön maddesidir. Bundan dolayı kolinin beslenmemizde önemli bir yeri vardır. Soya fasulyesi, yumurta sarısı gibi besinler, kolince zengindir.
Kısaca, beynimizin daha iyi çalışması ve dingin bir ruh hali için beslenmemize özen göstermeliyiz. Beslenirken daha bilinçli davranmalıyız.
Alıntıdır
Bir yanıt yazın