“Sıkışan bulutlardan şarıl şarıl akan sular indirdik.” (Nebe, 14)
Hayatımız için en mühim unsur olan yağmurda da tam bir denge hali müşahede edilir.
Bilindiği gibi yeryüzünde okyanuslardan, denizlerden, göllerden, akarsulardan ve topraktan sular buharlaşır. Havaya karışan su buharları yoğunlaşarak bulutları oluştururlar. Bu bulutlarda rüzgârlar sayesinde değişik bölgelere taşınır ve yağmur olarak tekrar yeryüzüne indirilirler.[1]
Peki, buharlaşarak havaya karışan ve havada yoğunlaşarak tekrar bize yağmur olarak gönderilen suyun miktarı ne kadardır? Bu konuda Kur’an’ın verdiği haberlerle, bilimin ortaya koyduğu bulgular birbiriyle örtüşmektedir. Şöyle ki:
Bazı ayetlerde yağan yağmurun belli bir miktara (ölçüye) göre yağdığı ifade edilir:
“Gökten belli bir miktara (ölçüye) göre suyu (yağmuru) indiren O’dur. Biz onunla, ölü memlekete hayat veririz. İşte siz de böylece (mezarlarınızdan) çıkarılacaksınız.” (Zuhruf, 11)
“Gökten belli bir miktar su (yağmur) indirip onu arzda durdurduk. Bizim onu gidermeye de elbet gücümüz yeter.” (Mü’minun, 18).
Ayetteki yağmurun belli bir miktara, ölçüye göre inmesi iki şekilde anlaşılabilir. Birinci manaya göre, Allah tarafından her yıl ne kadar yağmur yağacaksa, bu miktar takdir edilir, o nispette yağmur yağar. İkinci manaya göre ise, her sene yağan yağmurlar aynı miktardadır. Yüzyıllar geçtiği halde yerden buharlaşan, sonra tekrar yeryüzüne inen yağmur miktarı sabittir. Ne azalma ne de çoğalma, artma olmaz.
Bazı müfessirler ikinci manayı tercih etmişlerdir. Bu konuda müfessir İbnü’l-Cevzî “Hiçbir şey yok ki, onun hazineleri bizim katımızda olmasın. Biz ondan ancak belli bir miktar indiririz.” (Hicr, 21) ayetini tefsir ederken şöyle der:
“Bu kelâm her şey hakkında umumidir.” Bazı müfessirler burada özellikle kastedilenin yağmur olduğunu söylemişlerdir. Onlara göre ayetin manası şöyledir: “Yağmurlardan her hangi bir şey yok ki o bizim katımızdaki hazinelerde yani hükmümüz ve tedbirimizde olmasın. Biz her sene ondan belli bir miktar indiririz. O miktarda azalma veya çoğalma olmaz. Hiçbir sene diğer senelerden daha fazla yağmur yağıyor değildir. Fakat Allah onu dilediği gibi tasarruf eder, bazı kimselere yağmur verir, kimine de vermez.”[2]
Müfessirlerin bu izahlarına uygun bazı hadisler de rivayet edilmiştir. Onlardan biri şöyledir “Bir yıl diğer yıllardan daha fazla yağmur yağıyor değildir. (Her yıl aynı miktarda yağmur yağar.) Fakat Allah o yağmurları memleketlerde dilediği gibi tasarrufta bulunur. (Bazı memleketlere az yağar, bazılarına çok yağar.) Gökyüzünden inen her katre veya yeryüzünde çıkan her bir rüzgâr ancak bir ölçü ve mizana göredir.”[3]
Bilim adamları su döngüsü dedikleri suyun devr-i daimi esnasında ne kadar suyun buharlaştığı, ne kadar suyun atmosferde olduğu ve ne kadarının yeryüzüne indiği hakkında bazı araştırmalar yapmışlar ve neticede Peygamberimizin verdiği habere uygun bir tespitte bulunmuşlardır:
Bilim adamlarının söylediğine göre; Atmosferdeki su buharı genelde 13×1012 ton kadardır. Bu değişmeyen sabit bir miktardır. Yağmurlar yağdığında bu oran azalır, fakat buharlaşmayla eksilen miktar telafi edilir. Böylelikle oran muhafaza edilir. Bilim adamları ortalama olarak yeryüzünden her saniyede 16 milyon ton suyun buharlaştığını hesaplamışlardır. Acaba yeryüzüne inen su miktarı ne kadardır? Yapılan araştırmalar her saniye yeryüzüne inen su miktarının da 16 milyon ton –yani buharlaşan miktar kadar- olduğunu göstermektedir. (Bu miktar bir yılda ise 505 milyon kere milyon ton değerine ulaşmaktadır. Güneşten dünyaya gelen 13,4 x 1020 kilokalorilik ısı enerjisinin % 22’si bu buharlaşma için harcanmaktadır.)[4]
Bilim adamlarının söyledikleriyle, Kur’an’ın ve Peygamberimizin verdiği haber birbiriyle örtüşmektedir.
Buraya kadar yaptığımız izahlar, hem dünyada tecelli eden Allah’ın Adl ismine, hem de Kur’an ve sünnetin haber verdikleriyle bilimsel araştırmalar arasındaki uygunluğu göstermektedir.
[1] Buharlaşmanın büyük kısmı okyanuslarda ve denizlerde olduğu için, bu su devri daimi aslında tuzlu suyun tatlı suya dönüşümü olarak da görülebilir. Bu hakikate işareten Kur’an’da şöyle buyrulur: “İçtiğiniz suya baktınız mı? Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz? Dileseydik onu tuzlu yapardık. O halde şükretseniz ya!” (Vakıa, 68-70)
[2] İbnü’l-Cevzî, Zadü’l Mesir, c. 4, s. 392.
[3] İmam Suyuti, Ed-Dürrü’l-Mensur, c. 5, s. 71.
[4] Taşkın Tuna, Etrafımızdaki Hava, s, Yeni Asya Yayınları, İstanbul, 1984, 30-31
Alıntıdır
Bir yanıt yazın