S.a muhterem arkadaşlar. Bu yazımda, şeytanın Adem a.s üstünlük taslaması , kendisinin ateşten yaratıldığı, Adem a.s topraktan yaratıldığı ve bu yüzden onlardan üstün oldukları konusuna değinmek istedim. Bilinmelidir ki , sırf bu iddiasını haklı bulanlardan bir grup, kendilerince şeytana tapmakta ve nicelerini de bu yola sevk etmek için uğraşmaktadırlar.Öyleki, şeytan bu iddiasıyla sadece Allah a karşı asi olmuştur, Ama onun bu iddeasına inananlar bununla yetinmeyip, şeytanı ilahlaştırmakta ve ona tapmakta, hatta ona adaklar adamaktadırlar.
Şunu unutmayın ki, şeytanın asıl olarak bir şeriklik, yani ilahlık davası yoktur ve bu konuda da , Ahirette kendisine tapanların şerrinden Allah a sığınacağı, ve bu kişilerin sapık ve nankör olduklarını ilan edeceği, kendisinin böyle bir iddiâda bunmadığını itiraf edeceği ayeti kerimde sabittir.
Ne yazık ki şeytan dahi böyle bir edepsizlikte bulunmazken, şeytana tapanlar, en büyük edepsizliği fazlasızyla yapmaktadırlar ve diğer insanların da, kendileri gibi olmaları için büyük bir gayretle çabalamaktadırlar.
Şeytan mahiyetce sadece vesvese verir. Şeytana tapan cin ve insanlar ise vesvesenin yanında, ,inananları fiili olarakta zorlarlar. Benim kanımca, Allah a küfreden şeytan değil, şetana tapan ve onun vesveselerle aldattığı cin ve ins’den, tabileridir. Çünki şeytan Rabul Aleminin kudretinden ve isim ve sıfatlarından bi habaer değildir. Gayet iyi bilmektedir. İsyanı Allah c.c uluhiyyetine değil, insanın kendisinden üstün kılınmasınadır.
Bilinir ki, insanlar yaratılmadan yıllar önce yer yüzüne cinler hakimdi ve üzün süre yer yüzünde hüküm sürüp yer yüzünü imar etme görevlendirilmişlerdi.
Abdurrahman bin sabit el-kureyşi, Abdullah bin Amr bin el-as’dan şöyle nakıl etmiştir. ‘’ Allah ‘u Teâla cinleri, Ademden 2000 sene evvel yaratmıştır.
Cuveybir, Ed-dahhak’ dan nakl edildiğine göre, İbni Abbas r.a şöyle buyurmuştur. Cinler , yer yüzünün meleklerde gök yüzünün sakinleri idiler. Her semanın bir melâikesi vardı. Ehli semanın her birinin kendilerine has , namaz, tesbih ve duâları vardı. Her ehli semâ altında ki diğer ehli sema ya göre daha çok ibadet ve tesbih ederlerdi.Böylece melekler göklerin, cinler de yer yüzünün mimarı olmuşlardır.
İshâk diyorki; Ebu Ravk İkrime den , O’da İbni Abbas dan rivayet etmiştir. Allah c.c cinlerin babası sumiyy’i yaratınca, iste bakalım benden ne isteyeceksen buyurdu. Oda ; bizler görelim ama görünmeyelim. Ölünce toprak altında kayıp olalım. Yaşlı olanımız gençleşsin diye dua etti. Allah c.c de onun bu duasına icabet etti. Bu istek kendilerine verildi. Gerçekten onlar görürler, fakat görünmezler. Ölünce toprak içinde kayıp olurlar. Yaşlıları ise, ezeli ömrünün sonunda sabî haline gelinceye kadar ölmezler. Sonra Ademi yarattı , dile bende ne dilersen dedi, Oda cebel veya cenneti ,dedi. O’na da cebel veya cennet verildi.
İshak diyor ki, bana Cuveybir ile Osman anlattılar. Allah c.c cinleri yarattı ve onlara yer yüzünü imar etme işini verdiler.Allah a uzun yıllar ibadet ettiler. Sonra Allah a asi gelerek kanlar akıttılar. Aralarında yusuf adında ki bir elçiyide öldürdüler. Bunun üzerine Allah c.c onlara semâ yüzünde bulunan ve meleklerden oluşan bir ordu gönderdi. Bunların aralarında Âzazil dediğimiz ibliste vardı.İblis komutanlardan dı. Yer yüzüne indiler ve yeryüzünü bu ifsadtan temizlediler. İblis komuyasındakilerle yeryüzünü sevdi ve orada ikamet ve tasarruf izni verildi.
İblis, yeryüzüne kendisinden başka birinin gönderileceğini, yani halife olarak yaratılacağını öğrenince, meleklere bunu haber verdi. Kendi kendine , ben ona secde etmeyeceğim dedi ve kibirlendi. Sonra mâlum olaylar ceryan etti. Bura da, iblisin isyanının kibirinden olduğu anlaşılıyor.. (Burada şu soru anlaşılıyor. Normalde melekler, Allah bildirmedikçe, bir şey bilemezler ki, bunu Allah c.c kendisi söylüyor. Ama meleker bunu duymuş olacak ki, veya biri bildirmiş olacak ki, Adem babamızın yaratılacağını ve halife yapılacağını duyunca, Rabbul Alemin bunu haber verince, yine yer yüzünü ifsad edecek, birbirinin kanını dökecek birilerini mi göndereceksin demişlerdir.Yani daha önce yer yüzünde cinlerin bulunduklarını ve kan döktüklerini, İnsan oğlununda aynen öyle olacağını haber almışlar veya birileri bu konuda onları ifsad etmiştir. Bunun üzerine Allah c,c bunu siz bilemezsiniz, ben bilirim diyince, melekler korkup susmuşlardır.Tövbe edip, istiğfar etmişlerdir. Buradan anlaşılıyor ki, iblis onları önceden ifsad etmeye çalışmıştır. Bazı konularda iblisinde bir melek olup olmadığını sorarlar. Melekler irade sahibi değillerdir ve nur’dan yaratılmışlardır..Emir ile hareket ederler. Allah bildirmedikçe bilemezler. Bunu da Adem babamıza isimlerin öğretilmesi olayında kendileri itiraf etmiştir. Sen bildirmedikçe, biz bilemeyiz demişlerdir. Bura da iblisin irade sahibi olduğunu görüyoruz. Yani iblis cinlerdendir, sözü burada doğrulanıyor. Çünki cinlerde irade sahibidir ve yalın ateşten yaratılmışlardır. )
Zemahşeri( Reb’ul- Ebrar)adlı kitabında der ki. Ebu hureyre merfu olarak şöyle bir hadis rivayet etmiştir. Allah mahlukatı dört sınıf olarak yaratmıştır. Melekler, Şeytanlar, Cinler ve insanlar. Bunun onda dokuzunu melekler, diğer onda birini de, şeytanlar, cinler ve insanlar olarak belirlemiş. Sonra bunun da onda dokuzunu şeytanlar, kalan onda birini de, cinler ve insanlar olarak belirlemiştir. Sonra onun onda dokuzunu da cinler, kalan onda birini de insanlar olarak tayin etmiştir. Buradan anlaşılan, insanların sayısının diğer sınıflara göre çok az olduğudur.
Şimdi gelelim şeytanın üstünlük taslaması konusuna. Bilindiği üzere Allah c.c. Adem a.s secde emrini verdiği an, buna şeytan itiraz etmiş ve gerekçe olarak ta, ben ateşten yaratıldım ve o ise topraktan. Ben ondan üstünüm demiştir. Yani gerekçesi ateşin topraktan üstün olması inancıdır. Bakalım ateş topraktan mı üstün, Yoksa toprak ateştenmi.
Burada bilinmesi gereken, iblisin ifadesinin sadece kibir, küfür ve hasedden kaynaklanmasıdır. Yoksa ortada kendisinin iddeâ ettiği gibi bir üstünlük yoktur.Bunu kısaca izah etmeye çalışalım.
-Ateşin mahiyetinde ifsad etme ve yaklaşana zarar verme özelliği vardır. Toprakta ise bu yoktur. Tam tersidir.
-Ateşin tabiatında şiddet ve hiddet vardır. Toprak ise mahiyetçe, yumuşak, mülayim ve sakindir.
-Toprak yaşayan canlılar için vaz geçilmez bir unsurdur. Tüm ihityaçlarını ( sular, madenler, erzaklar v.s)bağrında saklayan ve zamanı gelince sofralarını kuran bir anne şefkatinde, Rızık ve ihityaç depoları hükmündedir. Oysa ateş her daim ihtiyaç duyulan bir unsur değildir.
-Toprağın bağrına azıcık bir tohum koysan, sana kat kat verir. En güzel pınarları annelerin göğsünden akan süt çeşmesi gibi insanlara ve canlılara sunar. En değerli madenlerle süsler. Oysa ateş, içine aldığı her şeyi yakar, kül eder. Kendine verileni inkar eder. Hep alır , vermek istemez.
-Ateş kendi varlığında kâim değildir. Hep varlığı için başkalarının varlığına veya yardımına ihtiyaç duyar. Toprak ise kendinde kâimdir.Başkasına ihityaç duymaz.
-Ateş toprağa muhtaçtır. Onun üzerinde ki alanlar da ve ocaklar da varlığını sürdürebilir. Toprağa tutunamazsa, savrulur gider. Toprak ise ateşe muhtaç değildir. Toprak ateşi söndürür, ateş ise toprağı bitiremez.
-Ateş rüzgarda , fırtınada savrulur gider. Oysa toprak dirayetlidir. Kökünden sökülmez.Bundan dolayı şeytan yoldan çıkınca savrulup gitti, tutunamadı, zayıftı. Oysa Adem babamız aslına dönünce, yani hatasını anlayınca özüne döndü. Toparlandı. Yükseldikçe yükseldi. Şeytan ise alçaldıkça alçaldı.
-Ateşin her ne kadar az da olsa menfeati gözlenmekte ise de, zararı faydasından çoktur. Onunla oynamaya gelmez. Yakar kavurur. Eğer zapt edilmezse, önüne çıkan her şeyi içine alır ve kül eder. Oysa toprak sâkindir. Merhametlidir. İçine aldığı her şey, korur. Fazlasıyla iâde eder. İnsan onu karıştırdıkça bereket fışkırır.
-Cenabi Hâk , Kur’ an da, Topraktan bahsederken, onu bir yatak, bir döşek, bir anbar, Diriler ve ölüler için çok faydalı bir varlık olarak bahseder. Hatta üzerlerindeki harika manalar ve barındırdığı eşsiz eserlerden dolayı sürekli temeşâ edilmesini istemiştir. Umumi manada Şöyle bahseder; İki günde yeri yaratanı mı inkâra kalkışıyorsun. Onda bereketler yarattı, Onda arayanlar için dört günde musavî gıdalar takdir etti.Bereket konusunda ise ; Onu ve lût u içinde bereketler doldurduğumuz yere ( ulaştırmakla) kurtardık, der.Oysa ateş hakkında böyle beyanlar bulunmamaktadır. Bereket fışkırtan toprak nerede, içine aldığını kasıp kavuran ateş nerede.Ateşten bahsederken hep bir sondan ve hesaptan bahseder. Ateş ihtiyaç duyulduğunda çağrılan, işi bittiğinde ise savrulup atılan, söndürülen bir hizmetçidir. Toprak ise vaz geçilmez bir unsurudr.
Yani dostlarım , şeytanın üstünlük taslaması ve bunu da mahiyetlerine dayandırması, tamamen akıl dışı ve kibre dayalı bir iddea dır. Ona tapanlarında, bu tezi savunmaları aynı derecede geçersizlik iktivâ eder.
Bir yanıt yazın