Çirkin şeyleri hayal etmek
çirkin olmadığı gibi,
dalaleti de hayal etmek
dalalet değildir.”
Bedîüzzaman Hz.
Birçok endişelerin, sıkıntıların, korkuların kaynağına inilmesini ve orada çözülmesi gerektiğini düşünüyorum. Bakış açılarımızı değiştirecek bir hakikatten bahsetmek istiyorum. Şeytanın bu hilesi özellikle hassas ve safi bir kalbe sahip bulunan insanlarda daha etkili oluyor.
İnsanın düşmanı olan şeytanın işi:
1- İnsanın hayalinden geçirdiği veya zihninde canlandırıp tasarladığı bir şeyin o kişi tarafından kabul ve tasdik edildiği zannını vermesidir. Yani “Hayal ettiğimiz ve tasarladığımız her şeyi kabul etmişizdir. Tasdik olunmayan bir şey hayal edilmez. Benimsenmeyen bir şeyin hayali kurulmaz.” gibi yanlış bir inancı insanlara aşılamak ister.
2- Bazı mübarek ve mukaddes bildiğimiz veya Allah katında büyük olan zatlar hakkında edebe uygun olmayan şeyleri hayal ettirmek.
3- Bir şeyin zatı hakkında düşündüğümüz bir ihtimali/ihtimalleri, deliller sonucunda elde edilmiş bir bilgi sanarak şüpheye düşürmek.
Peki bunların hepsi niçin?
İnsana dalalete düştüğü, iman noktasında bir zaafiyetinin olduğu zannını verebilirse ümitsizliğe düşürür. Şeytan bu ümitsizlikten çok yararlanır. Hem bu hassas damarını çok işler. Neticede insan, ya divane olur veya ne olursa olsun diyerek kendisini dalalet bataklıklarına atar. Şeytana maskara olur. Onun da zaten istediği budur.
İnsanın hayali bir aynaya benzer. Ayna eşyayı göstermeye yarar. Aynada görünen yılan ısırmaz. Görünen pislik de insanı kirletmez. Aynadaki ateş yakmaz. Çünkü bunlar sadece birer görüntüdürler. İnsanın da hayali ve fikri birer aynadır. Ayna görevi görürler. Bizdeki düşüncelerin görüntü merkezidirler. Haliyle dışarıdan veya içeriden şeytanın telkîniyle, müdahalesiyle hoş olmayan düşünceler, çirkin sözler hayal aynamızda görünebilir. Bunlar sadece hayalde yansımalardan ibarettir. Akıl ve kalp tarafından kabul edildiğini göstermez. İtikadımıza zarar vermez. İmanımızı zedelemez. Hürmetli olan edebimizi bozmaz. Çünkü:
Meşhur bir düstur vardır: “(Anlamak için) Çirkin şeyleri hayal etmek çirkin olmadığı gibi, dalaleti de hayal etmek dalalet değildir.”
Hayal etmede, tasarlamada, zihinde canlandırmada, tefekkürde tasdik etmek yoktur. Sadece araştırmak, işin aslını öğrenmek, içyüzünü anlamak, kötü sonuçlarını görebilmekten ibarettir. Kötü sözün insanlara ne kadar zarar verdiğini bir an olsun düşünmek, kötü söz söylemek veya kötü düşünmek anlamına gelmez. Yalanın insan hayatını mahveden bir zehir olduğunu tefekkür etmek veya bunu hayal etmek insanı yalancı kılmaz. Demek bu durumlarda kalbin tasdik etmesi söz konusu değildir. Onun için endişe etmeye gerek yok.
Elhamdülillah Müslüman’ız. İslamiyet’in bütün emirlerini kabul ve tasdik ediyoruz. Kalbimiz, fikrimiz ve duygularımız bu iman üzeredir. Kelâm ilminde meşhur bir kaide vardır: “İmkân-ı zatî yakîn-i ilmiye zıt değildir.”(1) Herhangi bir delilden çıkmayan bir ihtimalin hiçbir kıymeti yoktur. İhtimaller bir delile dayanırsa değer kazanır. Yoksa hiçbir değeri olmayan yığınla ihtimalleri her şey hakkında düşünebiliriz. Mesela şu anda uzakta bulunan anne-babamız zengin olmuş olabilir. Sevinç çığlıkları attınız mı? Aslında olmuş olabilirler. Ama şu ana kadar olmadıklarını kesin olarak biliyoruz. Hiçbir delile dayanmayan bu ihtimalden dolayı hiç birimiz sevinç çığlıkları atmıyoruz. Şu anda bütün yakınlarımızı kaybetmiş olabiliriz. Elleriniz ve ayaklarınız cansız kesildi mi? Yere yığılıp baygınlık geçirmek üzere misiniz? Elbette hayır. Çünkü yaşadıklarını biliyoruz.. Aksine bir delil olmadıkça böyle ihtimallerin hiçbir değeri olamaz. Endişeye hiç gerek yok.
Çünkü delilden ortaya çıkmayan bir ihtimal insanın kesin inancına zarar vermez. Eğer kesin olmayan delilden ortaya çıkarsa şüphe edilir. Araştırılır, sonuca göre hüküm verilir.
Mesela:
Öldükten sonra dirilme olmayabilir. İnsan hesaba çekilmeyebilir. Cennet ve Cehennem olmayabilir. Onun için neden çalışayım ki? Gibi ihtimalleri çok şey hakkında düşünebiliriz/hatırımıza gelebilir.
İnsanların kendi hevesleri, istekleri delil olamaz. Hâlbuki bunların olacağına dair
Bütün ilâhi kitaplar,
Asırları, zamanları, şeriatleri, mekânları birbirinden farklı olan bütün peygamberler fikir birliği ederek âhiretin olacağını,
Milyonlarca evliyanın âhiretin işaretlerini görmeleriyle verdikleri haberleri,
Milyonlarca âlimlerin binlerce delille ispat ettikleri âhireti (ki öldükten sonra dirilmeye iki kere iki dört eder kesinliğinde inanmak isteyen 10. Söz ve 29. söz isimli risalelere baksa yeter) çürütemeyen bir ihtimalin hiçbir kıymeti yoktur.
Hem şeytan, (manevi) kalbin üstünde bulunan lümme-i şeytaniye denilen şeytanın vesvese aletinden bazen insanoğluna şüpheler verir. Çirkin hatıraları hayale getirtir. Malum, hayal de çok kontrol edilebilen bir duygu değildir. Sonra insana der ki: “Eğer sen iyi birisi olsaydın böyle çirkin şeyleri düşünmezdin. Demek senin kalbin bozulmuş. Senin kaderin bu. Sen zaten iyi bir Müslüman olamazsın!” diyerek ümitsizliğe atıp helak eder. Bu düşüncelerin insanı rahatsız etmesi, onların kendisine ait olmadığına bir göstergedir. Özellikle köy yerlerinde çok olur. Siz geçerken bağlı bir köpek havlamaya başlar. Eğer daha önce orada köpeğin olduğunu biliyorsanız çoğu zaman dönüp bakmazsınız bile. Aynen bunun gibi şeytan da sürekli kalbe şüphe atar. Atmak ister. Onun bu şüphelerine dönüp bakmak, onlarla ilgilenmek, onlara değer vermek, kurtulmaya çalışmak doğru değildir. Geldikleri gibi giderler. Çünkü yerleşecek yer bulamazlar.
Sonuç olarak bu tür sıkıntılardan kurtulmamızın çaresi islam alimlerinin Kur’an ve sünnetten çıkardığı ölçülere göre hareket etmek. Cenab-ı hakka sığınarak şeytanın vesveselerine karşı lakayt kalmak ve kıymet vermemektir.
Taftazâni, Şerh-ul Akâid, s:62
İmkân-ı zatî: Hiçbir işaret veya delilden kaynaklanmayan bir ihtimali, bir şeyin zatı hakkında mümkün görmek. Böyle bir ihtimalin hiçbir kıymeti yoktur.
Yakîn: Şeksiz, şüphesiz, doğru bir inançla vakıaya uygun bilmektir.
İmkân-ı aklî: Bazı delil ve emareler sebebiyle olması mümkün görülen ihtimal. Meselâ gök gürlemesinin ardından yağmurun gelme ihtimalidir.
Eğer sen iyi birisi olsaydın
böyle çirkin şeyleri düşünmezdin.
Demek senin kalbin bozulmuş.
Bir yanıt yazın