İnsanlık âlemi nefis ve şeytanla yapılan mücadele sonucunda yüz bini aşkın peygamberleri, milyonlarca evliyayı, âlimleri, sâlih kulları kazandı. Âdeta yerde yürüyen insan elbisesine bürünmüş melekleri kazandı. Şeytana uyup küfre girerek manevi olarak iflâs eden, kabiliyetlerini Allah’ın istediği tarzda, insana lâyık bir şekilde geliştirmeyen insanların insanlık âlemine verdiği zararı hiçe indirir.
Soru: Allah eserleriyle, fiilleriyle, sıfatlarıyla kısacası her şeyiyle güzeldir. Sonsuz şefkat sahibi, hakkıyla kullarına merhamet edicidir. Bununla beraber sâfi şer olan şeytanı yaratmış ve insanlara musallat etmiştir. Bunun sonucunda birçok insan cehenneme gitmiştir/gidecektir. Bu hal Allah’ın merhameti, şefkati, sonsuz güzellikleri ile nasıl bağdaşır?
Cevap:
Şeytanın vücudunda (varlığında) küçük şerlerle beraber herkesi ilgilendiren hayırlı maksatlar vardır. Sanıldığı gibi, şeytanın yaratılması tamamen şer değildir. Onun yaratılması, insanların tehlikelere düşüp zarara uğraması için değildir. İnsanların aleyhine olan bir icraat değildir. Tam aksine insanlığın lehinde olan bir hadisedir. Şeytanın varlığında insanoğlunun değerlerini ortaya çıkararak kemâlini temin edecek güzellikler vardır. İnsanlardaki kabiliyetlerin gelişmesi bir faaliyet, bir hareket ve muamele ile mümkün olacaktır. Bu gelişimi sağlamak için insanın gayreti önemli bir adımdır. Bu gayreti tetikleyen şey ise şeytan ve zararlı şeylerin varlığıdır. Yani zıtların, zıtlıkların varlığıdır. İnsanlar bu zıtlıklarla mücadele ederek mesafe alır. Hayatta verdiğimiz mücadeleler, karşılaştığımız zorluklar işlerin üstesinden nasıl geleceğimizi bize öğretmiştir. Bunlardan mahrum insanların olumsuz olaylar karşısında ne kadar sıkıntılar çektiği hepimizin malumudur.
Bu noktada zorlukların ve mücadelelerin adeta hayata karşı bize yapılan birer şırınga veya bizim için birer idman olduğu söylenebilir. Aslında şeytanın ve musibetlerin veya zararlı şeylerin varlığı mücadele için bir zemin hazırlığıdır. Bu da insandaki gizli cevherleri, kabiliyetleri ortaya çıkarmak için bir fırsattır. Yani bu mücadele ve sıkıntılar bizim aleyhimize değil lehimizedir. Eğer şeytan ve zararlı şeyler olmasaydı gayreti tahrik eden bir şey olmayacaktı. İnsan bunlar sayesinde gayrete gelmeseydi istidatlarını kamçılamayacak ve çalışmayacaktı. Kabiliyetleri bir çekirdek gibi gelişmemiş olarak kalacaktı. Yani melekler ve hayvanlar gibi sabit bir istidada ve sabit bir makama sahip olacaktı. Bugünkü meslek gurupları ve birbirinden farklı insanlar olmayacaktı. Âlemdeki güzellikleri fark eden duygularımız gelişmemiş olacaktı. Bu vaziyetteki bir varlığa (insana) ise gerek olmayıp yaratılmayacaktı. Varlık sahasına gelmemek ise daha büyük bir şer olacaktı.
Demek şeytanların icat edilmesi;
İnsanlığın cevherindeki kabiliyetleri ortaya çıkarmak
Kabiliyetlerin gelişimi için bir mücadele ortamını sağlamak
Âlemdeki hayırların, güzelliklerin çeşitlenmesi ve değerlerinin zıtları sebebiyle anlaşılabilmesi
İnsanlar için olaylara karşı bir idman ve bir şırınga
İnsanları sabit bir makama sahip kılmamak
İnsanların sınırlandırılmamış bir kabiliyete sahip olmalarını temin etmek gibi gayelere mâtuftur.
Bir kısım insanların şeytanlardan dolayı cehenneme gitme meselesi bir örnekle şöyle açıklanabilir: Elinde 1000 mısır tanesi bulunan çiftçi düşünün. Bunları eksin. 900 tanesi çürüsün. 100 tanesi 2-3 koçan versin. Her mısır koçanında yaklaşık 1000 tane olduğunu düşünecek olursak çiftçinin elde ettiği mısır tanelerinin sayısı ilk andaki tohum sayısının kaç katı olacağını tahmin edebilirsiniz. İşte 900’ü kaybedip binlerle mısır tanesi kazanan bir çiftçi zarar etti denilmez. Bu mısır tohumlarını toprağa atması kötü oldu, şer oldu denilmez. Çünkü elde ettiği kâr çok fazladır. Çürüyen mısır tanelerinin çekirdek fiyatları çok düşüktür. Eğer 900 tane çekirdek çürüyecek diye elindeki bütün mısırları saklasaydı çekirdek fiyatı olarak az bir para değerindeki çekirdeklere sahip olacaktı. Hâlbuki toprağa atmakla kazandığı mısır taneleri binlerle mısır cinsinin devamına sebep oldu. Elde ettiği menfaat kaybettiği çekirdeklerin zararından binler kat fazladır.
İşte insanlık âlemi nefis ve şeytanla yapılan mücadele sonucunda yüz bini aşkın peygamberleri, milyonlarca evliyayı, âlimleri, sâlih kulları kazandı. Âdeta yerde yürüyen insan elbisesine bürünmüş melekleri kazandı. Şeytana uyup küfre girerek manevi olarak iflâs eden, kabiliyetlerini Allah’ın istediği tarzda, insana lâyık bir şekilde geliştirmeyen insanların insanlık âlemine verdiği zararı hiçe indirir. Bir şeyin çok olması onun değerli olduğunu göstermez. Çünkü kıymet ve ehemmiyet kemiyyete, adet çokluğuna ve niceliğe bakmaz veya az bakar. Asıl kıymet keyfiyettedir. Kalitededir. Niteliktedir. Bundan dolayı rahmet, adalet ve ilâhi hikmet şeytanların vücuduna izin vermiştir.
Bir yanıt yazın