Efendimiz (asm)’ın peygamberliğinin delilleri olan mûcizeleri pek çoktur ve çok çeşitlidir. Hatta diyebiliriz ki, kâinattaki her bir tâife ile ilgili bir mûcizesi vardır. Fakat biz burada çok daha farklı bir mûcizesine temas etmeye çalışacağız; sevgi mûcizesi…
Tarihte hiçbir idareci kendisini halkının bütününe sevdirememiştir. Birçok idareci halkından bazılarının sevgi ve teveccühünü kazanmıştır ama istisnasız herkesin sevgisini kazanmak pek kimseye nasip olmamıştır. (Çünkü hiçbir hükümdarın hükmü kalbe nüfuz edemez) İşte bu kaidenin istisnası İki cihan serveri Efendimiz (asm)’dır. O, kendisini istisnasız bütün etbaına; analarından, babalarından, canlarından ve evlatlarından daha fazla sevdirmiş “Fedîke ebî ve ümmî yâ Resûlallah” (1) dedirtmiştir
Cenâb-ı Hakk Kur’ân-ı Azîmüşşan’ da: “And olsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü’minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.” (2) buyurarak Peygamberimiz (asm)’ın ehl-i îmana ne derece düşkün olduğunu ve sevgisinin ne kadar yüksek olduğunu bize haber veriyor.
Peygamber Efendimiz (asm) sadece kendisi ehl-i îmanı sevmekle kalmamış, kendisini de bütün ehl-i îmana sevdirmiş. Sadece ehl-i îmana değil, hakîkati görebilen bütün insanlara, hatta bütün kâinata sevdirmiş. O sevgidendir ki, hutbe verdiği kuru hurma kütüğü, ayrıldığı vakit sevgilinin ayrılığından enînlerle ağlamış. (3) Yine o sevgidendir ki, Adba adındaki devesi vefatından sonra yememiş, içmemiş, âdeta sevgilinin iftirakının azâbından hayata küsmüş. Tâ vefat edip bu dünyadan göçmüş. (4) Yine o sevgidendir ki, Uhud dağı, üzerine sevgilinin çıkmasının sevincinden lerzeye gelmiş. Bir emriyle de titremeyi bırakmış. (5)
O’na karşı duyulan sevginin had safhası Hazret-i Ebû Bekir’de zâhir olmuştur. Mekke fethedildiği zaman Hazret-i Ebû Bekir (ra) efendimiz babası Ebû Kuhafe’yi alıp Peygamber efendimiz (asm)’ın huzuruna getirmiş. Babası biat ederken ağlamış.
Peygamberimiz (asm) niye ağladığını sorunca: “Ya Resûlallah, şimdi sana biat edenin babam değil de senin amcan Ebû Tâlib’in olmasını isterdim. Çünkü o zaman sen daha fazla sevinirdin” demiş.
Mekke’nin fethine kadar hayatını, peygamberimize düşmanlık ve savaş ile geçiren Ebû Süfyan’ın karısı Hind Mekke fethedildiği zaman gelip Peygamberimize (asm) biat etmiş ve demiş ki; “Vallahi Yâ Resûlallah, dün yeryüzünde senin çadırındakiler kadar zillete ve hakarete uğramasını istediğim bir çadır halkı yoktu. Bugün, sabaha çıkınca, yeryüzünde senin çadırındakiler kadar izzet ve şerefe ermesini özlediğim bir çadır halkı yoktur” demiş. (6) Rec’i seriyyesinden sonra müşriklere tutsak olan ve İslâm’da îdam edilmeden önce ilk defa namaz kılan kişi olan Hubeyb b. Adiy (ra)’a müşrikler der ki; “Sen, şimdi senin yerine Muhammed’in öldürülmesini, senin de, evinde sağ-salim yaşamanı isterdin tabii”.
Hz. Hubeyb de; “Ben evimde sağ-salim oturup da, Muhammed (asm)’ın ayağına bir dikenin batmasını bile istemem” dedi. Peygamber sevgisinin ne olduğunu bilmeyen bahtsız müşrikler ise, bu muazzez sahâbenin cevabına gülüştüler. (7)Bu misaller pek çoktur. Selef-i salihin efendilerimiz ciltler dolusu eserlerle bunları açıklamışlar. Bu gün dahi insanların (hatta sarhoşların bile) peygamberimiz (asm)’ın adı zikredildiğinde hürmet etmeleri ve hallerine çeki-düzen vermeleri yine bu sevgi mûcizesinin bir yansıması ve tezahürü değil midir?
Ehl-i îmanı birbirine yapıştıracak yegâne çimento yine bu Peygamber sevgisi olacaktır.
Anam babam sana fedâ olsun Yâ Resûlallah.
Tevbe, 128
Zülfikâr
Zülfikâr
Zülfikâr
Asım Köksal, İslâm Tarihi, c. 15, s. 306
Asım Köksal, İslâm Tarihi, c. 11, s. 24
“Ya Resûlallah, şimdi sana biat edenin babam değil de senin amcan Ebû Tâlib’in olmasını isterdim. Çünkü o zaman sen daha fazla sevinirdin”
Bir yanıt yazın