Ailenin temelini oluşturan ve dünyaya gelmemize vesile olan anne ve babalardır. Çocukları için her türlü emek ve fedakârlıkta bulunurlar. Fedakârlık timsali olan anne evladına bakmakla beraber, onun ilk ve en önemli öğretmenidir. Evladını bir müddet karnında taşıyan anne, daha sonra kollarında ve kalbinde taşır. Baba ise çocuğun beslenme, barınma, eğitim ve yuva kurma gibi ihtiyaçlarını karşılamak için bütün kuvvetiyle çalışır. Bundan dolayı çocukları olarak bizler de, hakların en büyüklerinden olan anne ve baba hakkı üzerinde, titremeliyiz.
Cenab-ı Hak Ayet-i Kerime’de; “De ki: Gelin, Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi şirk koşmayın! Hem ana-babaya iyilik (edin)!”[1] buyurarak günahların en büyüklerinden olan şirki yasaklamış ve anne-babaların hukuklarını zayi etmeyi haram kılmıştır.
Anne ve babaya iyilik etmek ise onlara saygılı davranmayı ve hürmetli olmayı gerektirir. Bir Hadis-i Şeriflerinde Peygamberimiz (asm) “Kime iyilik yapayım?” diye üç defa soran bir sahabiye, üç defasında da, “Annene” cevabını verdikten sonra dördüncü soruda, babasına iyilik yapması gerektiğini söylemiştir.[2]
Anne ve babaların şefkatlerine karşılık, onların rızasını kazanmalı ve kalplerini kırmaktan şiddetle kaçınılmalıdır. Bu hususta manevi reçete mahiyetinde olan Ayet-i Kerime’ye dikkat kesilelim:
“Ve Rabbin, kendisinden başkasına ibadet etmemenizi ve ana-babaya iyilik etmeyi emretti. Eğer onlardan biri veya her ikisi, senin yanında ihtiyarlığa erişirse, sakın onlara “öf!” bile deme! Onları azarlama ve onlara güzel söz söyle! Hem onlara merhamet(in)den alçak gönüllülük kanadını indir ve de ki: “Rabbim!(Onlar) beni küçük iken nasıl (merhamet edip) yetiştirdilerse, (sen de) onlara (öyle)merhamet eyle!”[3]
Nasıl ki kendi ihtiyaçlarımızı karşılayamazken anne ve babalarımız hep yanımızdaydı. Bizleri şefkat ve merhametle yetiştirdiler. Bizler de onlara yaşlandıklarında şefkat, hürmet ve merhametle muamele etmeliyiz. Yaşlandıklarında onların yanında olmalı, bu zor dönemlerinde onları yalnız bırakmamalıyız. Onların bizi küçüklüğümüzde yalnız bırakmadıkları gibi! Bakıma en muhtaç oldukları dönem olan yaşlılıklarında gönüllerini almalıyız. En ufak bir hoşnutsuzluk göstermemeli ve öf bile dememeliyiz. Onların meşru dairedeki arzu ve isteklerini yerine getirmeliyiz.
Öyle ki; Peygamberimiz (asm) gayr-i müslim bile olsa anne ve babaya iyilik ve ihsanda bulunmayı emretmiştir.[4] Onların kalplerini iyilik ve ihsan ile hoş tutmamızı istemiştir.
Anne ve babaya bakmak, berekete vesile ve musibetlere mani bir kalkan hükmündedir. Bütün muhtaçlara rızkı Cenab-ı Hak gönderir. Anne ve babalarımızın muhtaç oldukları yaşlılık vaktinde de, rızıkları Rabbimiz(c.c) tarafından gönderilir. Geçim sıkıntısı gibi türlü bahanelerle bu zor dönemlerinde onları yalnız bırakmamalıyız. Bilmeliyiz ki; onların vesilesi ile bulunmuş oldukları ortamlara Allah tarafından bolluk ve bereket ihsan edilir.
Anne ve babaya bakmak musibetlerin def’ine vesiledir. Çünkü onlar bir nevi çocuk hükmüne geçerek, aciz ve zayıf düşerler. Bu ise Rahmet-i İlahiyye’nin celbine vesile olur. Hadis-i şerifte Peygamberimiz (asm): “Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasa idi, belalar üstünüze sel gibi dökülecekti”[5] buyurarak, ihtiyar anne ve babanın belalara bir set olduğunu önemle vurgulamıştır. Cenab-ı Hakk’ın üzerimize isabet edebilecek bela ve musibetleri o hanedeki ihtiyar anne ve baba vesilesiyle kaldırdığı unutulmamalıdır.
Peygamberimiz (asm) anne ve babaya karşı gelmeyi yasaklamıştır. Anne babasına karşı gelen evladın Cennetin kokusunu dahi alamayacağını bildirmiştir.[6]Çocuk, anne ve babasından hak dava edemez. Onlardan her ne suretle olursa olsun hak dava ederek isyan edemez. Çünkü insanın akıl ve şuur sahibi olması, İslamiyet ve İnsaniyet sıfatlarını taşıması buna manidir.
Dünyaya geliş sebebi olan anne ve baba her daim dua edilmeye layıktır. Onların varlığının devam etmesi insanın iki dünya saadeti için ehemmiyetli bir esastır. Düşkün zamanlarında ölümlerini arzu ederek nazik kalplerini kırmamalıdır. Unutulmamalıdır ki insanın başına gelenler, işlediği amelleri cinsindendir. Evlatlar da bir zaman gelecek anne ve babalarına yapmış oldukları ameller cinsinden muamele göreceklerdir. Yani anne ve babasına hürmet etmezse, kendi de evladından hürmet ve hizmet göremeyecektir. Evladın üzerine düşen, onlar için hayırlı uzun ömürler istemektir.
Anne ve baba duasını almak duaların en makbullerindendir. Peygamberimiz (asm) Hadis-i Şeriflerinde “Allah’ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah’ın öfkesi de anne babanın öfkesindendir”[7] buyurmasıyla, ebeveynin evladına duasının çok ehemmiyetli olduğunu izah etmiştir. Bediüzzaman Hazretleri de anne ve babasının hayır duasını alarak onların kalplerini hoşnut eden evlatları hakkında melaikenin dahi “Maşaallah, Barekallah” diyerek alkışladığını bahsetmiştir.[8]
Çocuk, anne veya baba vefat ettiklerinde bağışlanmaları için niyazda bulunarak amel defterlerini sevap cihetinde açık tutmalıdır. Sık sık kabir ziyaretlerinde bulunarak, geride bırakmış olduğu dost ve akrabalarını ziyaret etmelidir.
Bizleri şefkat ve sevgiyle büyüten anne ve babalarımıza evlatları olarak bizler de itaat etmeli, hürmette kusur etmemeliyiz. Bizler için hayatlarını gönül rızasıyla feda edebilen anne ve babalarımıza dua ederek rızalarını kazanmalı hayır dualarını almalıyız. Bakıma en muhtaç oldukları dönem olan yaşlılık veya hastalık hallerinde bizler de şefkat ve merhametle onlara bakmalı, kalplerini hiçbir durumda kırmamalıyız. Unutulmamalıdır ki; hiçbir durumda haklarını ödeyemeyecek olduğumuz anne ve babaların haklarına riayet ederek dünya ve ahiret saadetinin kapılarını aralamalıyız.
ALINTIDIR
[1] En’am Suresi, 151
[2] Buhârî, Edeb 2; Müslim, Birr 1
[3] İsra Suresi, 23-24
[4] Buhârî, Hibe 28, Edeb 8; Müslim, Zekât 50
[5] Keşfü’l-Hafâ, 2:163; Kenzü’l-Ummal, 3:170
[6] Taberânî
[7] Tirmizî
[8] Lem’alar, 222
Bir yanıt yazın