Değer arayışı, doğruluğu ve güzelliği arama teşebbüsü olmalıdır. Bu arayışta medeniyetimizde izleri ve eserleri bulunan manevi alan ve tesiri iki ilk günkü tazeliğini muhafaza eden Resul-i Ekrem’in (asm) sözleri ve sünneti seniyyesi temel teşkil etmelidir. O vakit bu arayış netice verebilecek, insanın fikrindeki güzellikler davranışlarda tezahür edebilecektir.
Peygamberimiz (asm)’in beşerî kemâlâtı
De ki: “Ben de ancak sizin gibi bir insanım (şu var ki) bana, İlahınızın ancak tek bir İlah olduğu vahyediliyor. (Kehf, 110; Fussilet, 6)
Kur’ân-ı Azîmüşşanın nassıyla yani açık ve kesin hükmüyle Muhammed (asm)in iki temel vasfı açıkça zikredilmiştir.
Yani Biri peygamberliği diğeri ise insanî cihetidir.
Şair öyle demiş: مُحَمَّدٌ بَشَرٌ لَا كَالْبَشَرْ بَلْ هُوَ كَالْيَاقُوتُ بَيْنَ الْحَجَرْ
Muhammed (asm) bir insandır, insanlar gibi değil, Bilakis O (asm), taşlar arasında yâkut gibidir. Peygamberimiz (sav)’in insanî cihetini de iki şekilde anlamak mümkündür. Birinci cihet, Rabbine karşı kulluğu; ikinci cihet ise insanlara karşı olan muamelesidir.
Güzel bir haslet ve bir ihtidâ
Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın Kur’ân’dan sonra en büyük mûcizesi kendi zâtıdır. Yani, onda içtima etmiş ahlâk-ı âliyedir ki, her bir haslette en yüksek tabakada olduğuna, dost ve düşman ittifak ediyorlar. Hatta şecaat kahramanı Hazret-i Ali (ra), mükerreren diyordu: “Harbin dehşetlendiği vakit, biz Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın arkasına ilticâ edip tahassun ediyorduk.” Ve hâkezâ, bütün ahlâk-ı hamîdede en yüksek ve yetişilmeyecek bir dereceye malikti. (1)
[Devamını oku…]
- « Önceki Sayfa
- 1
- …
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- …
- 21
- Sonraki Sayfa »