“Melk” şiddet, güç ve “melîk” şiddetli, sıkı, güçlü [şedid] demektir. Hamur iyice
yoğrulduğunda, “Hamur sıkıca yoğruldu” diye bir ifade kullanılır (Arapça’da). Kays
bin el-Hatîm, savrulan bir mızrağı şöyle betimler: “Mızrağı elimle öylesine sıkı
[şedid] tutup sapladım ki, açılan yarığın genişliğinden, karşıda duran kişi arkada
olanı görebilir…”
ÜZEYİR KELİMESİNDEKİ HİKMET-İ KADERİYYE
Bil ki, “kazâ” denilen şey, Allah’ın şeylerdeki hükmüdür. Ve Allah’ın şeylerdeki
hükmü; şeylere ilişkin ve şeylerdeki ilmiyle sınırlıdır. Ve Allah’ın şeylerdeki ilmi de,
bu bilinen şeylerin [eşyâ-yı ma’lûme] nefslerinde değişmez olarak bulundukları
halden Hakk’a verdikleri ilimle sınırlıdır.
Kader, şeyler kendi aynlarında ve nefslerinde ne üzere değişmez iseler, (ilahi)
hükmün buna göre fazlalık olmaksızın zamansal olarak verilmesidir. Ve ilahi kazâ,
şeyler üzerine ancak şeyler ile hükmeder. Ve bu kader sırrının ta kendisidir. Ve bunu
bilmek, (zuhur mahallerinde Hakk’ı) müşahede ederek, (hissî ve aklî zuhur
mahallerinde Hak ile dönüşüme uğrayan bir) kalbi olan ve kulak veren kimseye
özgüdür. Ve apaçık delil Allah’ındır. Böyle olunca, Hüküm Verici, gerçekte hüküm
verilenin ayn’ına uyarlık içerisinde hüküm verir — hüküm verilenin zatı neyi
gerektiriyorsa o şekilde hükmeder. Hükmolunan, kendisinde olan şeyle Hüküm
Verici’nin nasıl hüküm vereceğine ilişkin hüküm vericidir. İmdi, hüküm verme
konumunda olan, (hüküm verdiği şeyin zatının ve hakikatının gerektirdiğine göre
hüküm verdiğinden dolayı) hüküm verdiği şeyle ve hüküm verdiği şeyde
hükmolunandır.
İSA KELİMESİNDEKİ HİKMET-İ NEBVİYYE
Meryem’in suyundan veya
Balçıktan yapılmış beşer suretindeki Cebrail’in soluğundan
“Siccin” olarak adlandırdığın tabiattan,
Ruh, o tertemiz olanda (yani, Meryem’de), oluşa geldi [tekvin].
Bundandır ki, onda (bedeninde) tayin olunan ikameti uzadı
Bin yıldan fazla bir zaman kadar.
- « Önceki Sayfa
- 1
- …
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- …
- 21
- Sonraki Sayfa »