Bil ki, Harun aleyhisselam’ın varlığı, “Biz ona rahmetimizden, kardeşi Harun’u nebi
olarak bağışladık” [Meryem Suresi, 19/153] ayetinde belirtildiği gibi, rahamut
hazretindendi. Dolayısıyla Harun’un nübüvveti rahamut hazretinden oldu. Harun
yaş itibarıyla Musa’dan ileri, Musa da nübüvvet itibarıyla Harun’dan ileriydi.
Nübüvvetinin rahmetten olmasındandır ki Harun, kardeşi Musa’ya –babasını değil
de annesini anarak– “Ey anamın oğlu!” [Meryem Suresi, 19/153] diye seslendi.
Çünkü rahmet, annede babadan daha çok vardır; eğer annede bu rahmet olmasaydı,
çocuğu yetiştirmeye sabredemezdi.
MUSA KELİMESİNDEKİ HİKMET-İ ULVİYYE
Musa’dan dolayı çocukların öldürülmesindeki hikmet; kendisinden dolayı öldürülen
herbir çocuğun hayatının, ona yardım olarak dönmesidir. Çünkü herbiri Musa
olduğundan (yani, Musa’dır diye) öldürüldü. Ve bunda (yani, öldürülmüş
olmalarında) bilgisizlik sözkonusu değildir. Hiç kuşkusuz onların herbirinin hayatı
Musa içindi, yani onun uğruna hayatlarından oldular. Ve bunlar kendi (aslî) fıtratları
üzere zahir olmuş hayatlardı; nefsin istekleriyle [araz] lekelenmiş olmadıklarından
fıtrat üzereydiler. Ve Musa, Musa’dır diye öldürülenlerin hayatının toplamıydı, ve
(dolayısıyla) bu öldürülenlere ruhani istidatları ölçüsünde verilmiş olanların hepsi
Musa’da vardı. Ve kendisinden önce hiç kimsede gerçekleşmemiş olan bu durum,
Allah tarafından Musa’ya özgü kılındı [ihtisas-ı ilahi]. Musa’nın hikmetleri çoktur, ve
bu bölümde –inşaallah– ilahi emirle bana verilmiş olanları ortaya koyacağım. Ve
yukarıda sözünü ettiklerim, Musa’ya ilişkin olarak bana anlatılarak öğretilenlerin
ilkidir.
MUHAMMED KELİMESİNDEKİ HİKMET-İ FERDİYYE
Bütün bir insan türünde varolanların en kâmili olmasından dolayı, onun hikmeti
tek’lik [ferdiyyet] oldu; ve yine bundan dolayı, iş onunla başladı ve onunla sona erdi.
Âdem henüz suyla balçık arasındayken, o Nebi’ydi; unsursal oluşumuyla da Son
Nebi oldu.