Peygamberimiz (asm) devesi Kusvâ’nın üzerinde bulunduğu ve devenin yuları da devenin başına dolanmış olduğu halde, deve Medine’nin içinde ilerleyerek Adiyy b. Neccar oğullarının evleri hizasına gelince, Peygamberimiz (asm)’ın yapılacak mescidinin kapısının konulacağı yere çökmüştü ki, orası o zaman Neccar oğullarından Sehl ve Süheyl isimlerinde iki yetim gence ait hurma serme ve kurutma yeri olup, adı geçen gençler Muaz b. Afrâ’nın himâyesi altında idiler. [Devamını oku…]
Büyüklerin Kaleminden Resûlullah (asm)
Fahreddin Râzi (r.a.), Tefsir-i Kebir’ de şöyle buyuruyor:
“O’nun (Hz. Peygamber’in) şöhreti semâvatı, arzı ihâta etmiş; ismi, arş-ı âlânın üzerine yazılmış; ‘Kelime-i Şehadet’te Hakk’ın ismiyle zikredilmiş; O’nu her müezzin ezanda, her hatip hutbede ve her müellif eserinin başında zikreder. Dua eden dahi, duasının başında ve sonunda O’nu anar ve ancak bu sûretle lûtfa nâil olur.” [Devamını oku…]
Kur’ân’da peygamber duâları
Hem Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam zikret ve sakın gāfillerden olma!(1)
(Ey Resûlüm!) De ki: “Eğer duânız olmasa, Rabbim size ne diye ehemmiyet versin?”(2)
İnsanlara her cihette rehber olarak gönderilen peygamberler, duâyı hayatlarının her safhasında, vazgeçilmez bir ubudiyet olarak talakki etmişlerdir. Kur’ân-ı Kerîm peygamber kıssalarından bahsederken, onların yaptıkları duâları da zikreder. Şimdi bazı peygamberlerin Kur’ân’da geçen duâlarından misaller verelim:
Hz. Âdem (as)’ın duâsı
Hz. Adem (as) ve Havva validemiz, işledikleri hatalarından dolayı çok gözyaşı dökerek: “Rabbimiz! (Biz) kendimize zulmettik; artık bize mağfiret etmez ve bize merhamet etmezsen, mutlakā hüsrâna uğrayanlardan oluruz.”(3) diye yakarışta bulunmuşlardır. [Devamını oku…]