Hem bilmek başka, yapmak başkadır. Yani bilmek, yapmak demek değildir. Mesela Peygamberimiz (sav) İstanbul’un fethini müjdelemiştir, bilmiştir. Ama fetih fiilini Fatih Sultan Mehmed işlediği için Fâtih ünvanını o almıştır.
İnsan ihtiyar sahibidir. İhtiyar ise, hiçbir dış zorlama olmadan kişinin kendi inanç ve kararına göre en uygununu, en iyisini, en doğrusunu seçip ona yönelmesidir. İhtiyarını kullanan kimseye ‘muhtar’ denir. Muhtarın manası, iki şeyi inceleyip aralarında bir karşılaştırma yapan ve iki şeyin gerçekte veya kendince hayırlısını, bir zorlama olmaksızın, irade eden (seçen) kişiyi anlatır.
Herkes ihtiyarını hisseder. Mesela insan, kalbin çalışması, kanın temizlenmesi, hücrelerin büyümesi-çoğalması-ölmesi fiilleri ile yemek, içmek, konuşmak, yürümek gibi fiillerini mukayese etse ızdırârî ve ihtiyarî fiillerini farkeder ve ihtiyarını hisseder.
Risâle-i Nûr külliyatından Kader Risâlesi’nde (26.Söz, Tılsımlar Mecmuası) “Kader, ilim nev’indendir. İlim, ma’luma tabi’dir. Ya’ni nasıl olacak öyle taalluk ediyor. Yoksa malum ilme tabi’ değildir” denilir. “Kader ilim nev’indendir” ifadesinde, kaderin bilmek/bilgi olduğunu; yapmakta, yaratmakta, icatta, müessir ve esas olmadığını anlıyoruz. [Devamını oku…]