Elbette ki “Tevekkül, esbâbı bütün bütün reddetmek değildir.” Tabii ki sebepler değerlendirilecek ve uygun bir davranış belirlenecek. Hatta sebeplere riâyet edip hareket etmek “bir nevî duâ-i fiilî” hükmüne geçecek.
Bizlerin en büyük eksikliği ise bu aşamadan sonra başlamaktadır. “Müsebbebâtı yalnız Cenâb-ı Hakk’tan istemek ve neticeleri O’ndan bilmek ve O’na minnettar olmak” yerine sürekli sebepleri zorlayarak, tevekkül ve teslimiyetin getireceği sabır ve metanetten uzaklaşırız. [Devamını oku…]