[Devamını oku…]
Eşyanın mülk ve melekût cihetleri
[Devamını oku…]
Görünmeyen Dünyanın Görünen Bağlantısı
Yâ Muhammed! (asm) Vicdanıma sordum.
En samimi, en halis ve en derinden gelen ve beni asla şaşırtmayan
ve kendisi de asla şaşmayan ve daima (sırf) iyinin ve doğrunun tasdikçiliğini yapan edasıyla ve bütün kuvvetiyle bağırıyor.
Seni tasdik ediyor. Ra’d kuvvetinde haykırıyor ki;
Yâ Muhammed! (asm) sen Allah’ın elçisisin.
Bir insan ki; küçük bir çocuğun, küçük kuşunun vefatına taziyede bulunuyor. Onunla (onun anlayacağı dil ve üslup ile) dertleşip teselli ediyor. Hanımıyla yarış yapıyor. Bazen geçip ve bazen de geri kalıyor. Yanında korkudan titreyen bir kişiye, “ben kurutulmuş et yiyen bir kadının evladıyım” diyecek kadar alçak gönüllü ve mütevazı. Aynı insan, huzurunda, şecaat kahramanı Hz. Âli’yi titretecek kadar azametli. Aynı insan miraçta, gök ehlini selamlayacak kadar ulviyetli.
Allahu Teâlâ mealen şöyle buyuruyor: “O, hikmeti dilediğine verir. Kime de hikmet verilirse artık şüphesiz ona pek çok hayır verilmiş demektir. Ancak akıl sahipleri düşünüp ibret alırlar.” (1) Yani her kimin gönül dünyası hikmet deryasından nurlu damlalara mazhar olacak bir olgunluğa erişmiş olursa, ona pek çok hayırların kapısı ardına kadar açılmış demektir.
Hikmet kavramının çok mânâları var. “İlim ve onunla amel; eşyanın manalarını tanımak ve anlamak; sözde ve fiilde isabet: Yani herhangi bir hususta kalben veya lisanen şu şöyledir demeli ve öyle yapmalı ve isabet de etmeli, bu bir hikmet olur.” (2)
[Devamını oku…]
Şirinevler Mah., Mareşal Fevzi Çakmak Cad, İncesu Sokak No:2-4 Kat 2 Daire 12, Bahçelievler, İstanbul