“Ağaca ehemmiyet vermek, meyveleri içindir”1 buyuruyor, sevgili Üstadımız, Mektubat’ında. Yoksa ağacı, tohumunu, dallarını, yapraklarını inkâr edip görmezlikten gelip de, sadece meyvelerine bakın demiyor. Neticede koca ağaç, dalları, yaprakları ve kökleri ile meyvelerine çalışıyor.
On dört asır öncesi kâinatı şereflendiren Nûr-u Muhammedî (asm) çekirdeği kendini göstermiş, bugün dahi nice güzel meyveleri toplanılan İslâmiyet ağac-ı kübrâsını netice vermiştir. Bu, tarifinde aciz kaldığımız nispette hikmetli, rahmet kokan o ağaç, eşsiz çekirdeğinin etrafında sağlam kökleri ile dünya toprağına o derece sağlam yerleşmiş ki nice amansız ve emansız düşmanları olmasına rağmen bugüne kadar kopartılamamış. Çekirdekten aldıkları nurla, kökler o İslâmiyet ağacını asırlardır beslemekte, nice dallar, yapraklar değişmekte ama kökler, çekirdeğin etrafında bütün haşmet ve izzetleriyle durmaktadırlar.