Kadirşinaslık (‘Değer’bilirlik) Bakışı:
İyilik bilen insanlar, nail oldukları nimeti, şükür çivisiyle mıhlarlar.
Kimlere karşı nasıl ve ne kadar kadirşinas olabileceğimize yönelik birçok sual yöneltebilir, cevapları sıralayabiliriz. Lakin mühim olan, cevaplar için yönümüzü Rabbimizin kelamına Peygamberimizin örnek hayatına çevirmektir. Hak ve mutlak olan, hakikati mihenk yapmaktır.
Bir evlat olarak anne ve babamıza karşı nasıl kadirşinas olabiliriz?
Cevap: Hayırlı evladın vasıfları: “Ve Rabbin, kendisinden başkasına ibadet etmemenizi ve ana-babaya iyilik etmeyi emretti. Eğer onlardan biri veya her ikisi, senin yanında ihtiyarlığa erişirse, sakın onlara ‘öf!’ bile deme! Onları azarlama ve onlara güzel söz söyle!”
Ümmet olarak Peygamberimize karşı nasıl kadirşinas olabiliriz?
Cevap: Peygamberimize itaat: “(Habibim, ya Muhammed!) De ki: ‘Eğer Allah’ı seviyorsanız, o hâlde bana tabi’ olun ki, Allah (da) sizi sevsin ve günahlarınızı size bağışlasın!’ Çünkü Allah, Gafur (çok bağışlayan)dır, Rahim (çok merhamet eden)dir.”
Sual ve cevaplar devam eder, gider.
Unutulmaması gereken en mühim suallerden biri belki de en birincisi ise, insan için zirve olan “kulluk makamında” beklemededir: Bir kul olarak Rabbimize karşı nasıl kadirşinas olabiliriz?
Cevap Rabbimizin kelamında, ‘şükür’ basamağında bekler: “Öyle ise Allah’ın sizi rızıklandırdığı helâl ve temiz şeylerden yiyin; eğer yalnız O’na kulluk ediyorsanız, Allah’ın nimet(ler)ine şükredin!”
(SPOT İÇİN)
Şükür anahtardır, dostun (cc) kapısını açar. Dostla buluşturur. Bu kıymetli anahtarı elde etmek için ise ihsan edilen nimetlere bakışımız çok ehemmiyetlidir.
Nimetlere ihtiyacını hisset!
Nimet: Şükrün mukaddimesi;
Zemin sofrasında dizilmiş ve yayılmış çeşit çeşit lezzetler taşıyan nimetler… Cennet kokusu sinmiş, gözlerin görmediği, kulakların duymadığı, akıl ve hayalden geçmemiş; daha niceleriyle ukbada devam edecek saadet vesilesi nimetler… İnsanlık, iman, sıhhat-afiyet, hava-su, görmek-işitmek vs. hadsiz nimetler…
Her birine muhtacız: Hacetimize leziz bir ekmek kâfi, Yüzlerce, binlerce iştihamız ve hissimiz şahit.
Şükür ki nimetleri ihsan eden, tüm ihtiyaçlarımızı bilen Rahman ve Rahim olan Rabbimiz var!
Nimet kabuğu içerisinde -hakiki muhtaçlığımız olan- şükür özüyle kendini gösteren lütf-u Rabbani var!
Nimetin kıymetini takdir et!
Nankör: (f) (1) Bir çeşit divanelik. (2) Nimet verene karşı kör olmak, ekmek veren eli görmemek. (3) Nan (Ekmek, Nimet) + Kör (Kör, görmeyen)
İhsan edilen ve ahirette devamıyla kıymet ve ulviyet kazanan onca nimetlerin kıymetini yok sayan yani. “Nimettir” diyemeyen yani. Kulluk ülkesinin serhaddin de bulunup da içeriye baş uzatamayan yani…
Her güzelliğe yürür iken olduğu gibi, ihsan edilen nimetlere şükürle mukabelede bulunur iken de; ilk basamak, ilk/ön şart def-i mefasiddir. Yani ekmeği görmeyen gözü/nazarı (nankörlüğü) ortadan kaldırmaktır.
Elbette ihsan edilen nimetlerin kıymetini düşüren ‘nankörlük mana-yı ismi nazarından’ kurtulmanın kendisi de bir ihsandır. Nimetleri nimet bilmektir.
İhsan mührü taşıyan nimetlerinin her birinin kıymetini idrak etmek de ayrıca büyük bir nimet!
Nimetleri doğrudan doğruya Allah’tan bil!
Mün’im-i Hakiki: ( Hakiki nimet veren.)
Bir de “tenteneli bir perde” tabir edilen mecazi nimet verenler (sebepler) var. Bunu düşünme! Hakiki mün’imi düşün. İnsana hizmet için yaratılan ve ihsan edilen nimetleri; ilimsiz, şuursuz, akıl sahibi olmayan postacılarla sana ulaştıranı güzel isimleriyle tefekkür et. Rahman, Rahim, Rezzak, Muhsin vs.
İşte bu tefekkür; gözün sahibinin gönlüne, ihsan edilen nimetleri hakiki nimet veren ile beraber gösteren mana-yı harfi nazarı kazandırır. Bakışın tesirini tecelligâh-ı İlahi olan, arş-ı Rahman olan kalb-i insana; ihlaslı ameli netice verecek derece tevcih eder.
“İhsan edilen nimetlerin sahibi var! Zemin yüzü sofrasına davet edilmiş şuurlu ve şerefli misafirler olarak bu tüm nimetleri ondan bil!” der.
Nimetten, nimetlendirenden geçerek hakiki nimet verene (mün’im-i hakikiye) (cc) bizzat yönelmek = ‘Nimetin fiyatı olan şükrün uyanıklık tuzağı’yla nimeti avlayabilmek.
AŞAĞIDAKİ KISIM SPOT İÇİNDİR.
Tefekkür… Akıl nimetinin belki de en hayırlı istimali. Aklın fikir sermayesiyle gerçekleştirdiği bir çeşit teleskobik faaliyet. Öyle bir faaliyet ki akıl sahibi olmakla müşerref olan insan, böylece nimetlerin asıl sahibini görür. Şükrün kapısını aralayarak mün’im-i hakikiye (cc) avuç açar.
Yarabbi! Nimetin kendisinden daha hoş olan şükrü sevenlerden eyle bizi! Şükrü bırakıp nimet tarafına gitmekten sakınanlardan eyle bizi! Şükrünü örnek almakla, Peygamberimizin sünnet-i seniyyesine ittiba ile nimetlendir bizi!
“Elhamdülillah, eşşükrü lillah”
ALINTIDIR
Bir yanıt yazın