“İman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: “Biz hıristiyanlarız” diyenleri bulursun. Çünkü onların içlerinde keşişler ve rahipler vardır. Ve onlar büyüklük taslamazlar.” (Mâide, 82)
“Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim! Meryem oğlu İsa’nın aranıza adaletli bir hâkim olarak ineceği, haçı kırıp domuzu öldüreceği, cizyeyi kaldıracağı vakit yakındır…” (Buharî, Müslim, Tirmizî, Ebû Dâvud, İbn-i Mâce)
“Hazret-i İsa Aleyhisselâm’ı, İsa dinine (Hıristiyanlığa) ait en mühim bir hüsn-ü hâtimesi (güzel bir son) için, değil sema-i dünyada cesediyle bulunan ve hayatta olan Hazret-i İsa, belki âlem-i âhiretin en uzak köşesine gitseydi ve hakikaten ölseydi, yine şöyle bir netice-i azîme için ona yeniden cesed giydirip dünyaya göndermek, o Hakîm’in (Allah’ın) hikmetinden uzak değil… Belki onun hikmeti öyle iktiza ettiği için va’detmiş ve va’dettiği için elbette gönderecek.”
1- Nasraniyet, ya intifa ya istifa bulacak. İslâm’a karşı teslim olup terk-i silâh edecek.
1- Hıristiyanlık ya sönecek, ya da hurafelerinden temizlenecek. Bunun neticesinde Hıristiyanlar, İslâmiyetin hakkaniyetini anlayarak düşmanlığı bırakacak ve İslâmiyete girecekler.
2- Mükerreren yırtıldı, protluğa tâ geldi, protlukta görmedi ona salah verecek.
Perde yine yırtıldı, mutlak dalale düştü. Bir kısmı lâkin, bazı yakınlaştı tevhide; onda felâh görecek.
Hıristiyanlık taassubu onların hakkı görmelerine engel oluyordu. Fakat bu taassup son beş asırdır çeşitli ihtilaller ve reformlarla birkaç defa yırtıldı ve Protestanlık adı altında gevşek bir yapıya dönüştü. Protestanlıkta da tam rahat edemedi. Taassub perdesi bir kez daha yırtıldı ve dinsizlik cereyanı karşısında mağlup düştü. Çoğu Hıristiyanlar dinsizleşti. Bununla birlikte bazıları da teslis yani üç ilah anlayışını terk ederek tevhid, yani Allah’ın birliği inancına yaklaştı. Hıristiyanlığı bu dalgalanmalardan kurtarıp felaha erdirecek olan da yalnız tevhid inancıdır.
3- Hazırlanır şimdiden yırtılmaya başlıyor (*). Sönmezse safvet bulup İslâm’a mal olacak.
(*) Bu dehşetli Harb-i Umumî neticesindeki vaziyete işaret eder. Belki, İkinci Harb-i Umumîden tam haber verir. (Üstad Hz. birinci dünya savaşı sonrasında yazdığı bu satırlarda Hıristiyanlığın o dönemdeki çalkantısına bakarak ikinci dünya savaşının çıkacağını haber veriyor.) İkinci dünya savaşından sonra Hıristiyanlık bir kez daha zayıfladı fakat yine de tam sönmedi. İnşaallah safvet bularak, yani hurafelerden ve batıl inançlarından sıyrılarak İslam’a mal olacak.
4- Bu bir sırr-ı azîmdir, ona remz u işaret; Fahr-i Rusül demiştir: “İsa, Şer’im ile amel edip ümmetimden olacak.”
İstikbalde gerçekleşecek olan bu büyük sırra işareten, peygamberlerin kendisiyle övündüğü Peygamberimiz (asm), İsa (as)’ın ahirzamanda tekrar dünyaya dönerek İslam şeriati ile amel edeceğini haber vermiştir.
Üstad Bedîüzzaman Hz. İsa (as)’ın dünyaya inişinin Hıristiyanlığın tasaffisi için olacağını 15. Mektub’da şöyle anlatır:
“İşte böyle bir sırada, o cereyan (dinsizlik) pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazret-i İsa Aleyhisselâm’ın şahsiyet-i maneviyesinden ibaret olan hakikî İsevîlik dini zuhur edecek, yani rahmet-i İlahiyenin semasından nüzul edecek; hâl-i hazır Hıristiyanlık dini o hakikata karşı tasaffi edecek, hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak, hakaik-i İslâmiye ile birleşecek; manen Hıristiyanlık bir nevi İslâmiyete inkılab edecektir. Ve Kur’ân’a iktida ederek, o İsevîlik şahs-ı manevîsi tâbi’ ve İslâmiyet metbu’ (tabi olunan) makamında kalacak; din-i hak bu iltihak neticesinde azîm bir kuvvet bulacaktır. Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlub olan İsevîlik ve İslâmiyet ittihad neticesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak istidadında iken; âlem-i semavatta cism-i beşerîsiyle bulunan şahs-ı İsa Aleyhisselâm, o din-i hak cereyanının başına geçeceğini, bir Muhbir-i Sadık, bir Kadir-i Külli Şey’in va’dine istinad ederek haber vermiştir. Madem haber vermiş, haktır; madem Kadir-i Külli Şey’ va’detmiş, elbette yapacaktır. Evet her vakit semavattan melaikeleri yere gönderen ve bazı vakitte insan suretine vaz’eden (Hazret-i Cibril’in “Dıhye” suretine girmesi gibi) ve ruhanîleri âlem-i ervahtan gönderip beşer suretine temessül ettiren, hattâ ölmüş evliyaların çoklarının ervahlarını cesed-i misaliyle dünyaya gönderen bir Hakîm-i Zülcelal, Hazret-i İsa Aleyhisselâm’ı, İsa dinine ait en mühim bir hüsn-ü hâtimesi için, değil sema-i dünyada cesediyle bulunan ve hayatta olan Hazret-i İsa, belki âlem-i âhiretin en uzak köşesine gitseydi ve hakikaten ölseydi, yine şöyle bir netice-i azîme için ona yeniden cesed giydirip dünyaya göndermek, o Hakîm’in hikmetinden uzak değil.. belki onun hikmeti öyle iktiza ettiği için va’detmiş ve va’dettiği için elbette gönderecek.
Hazret-i İsa Aleyhisselâm geldiği vakit, herkes onun hakikî İsa olduğunu bilmek lâzım değildir. Onun mukarreb ve havassı, nur-u iman ile onu tanır. Yoksa bedahet derecesinde herkes onu tanımayacaktır.”
Bir yanıt yazın