Peygamberimiz (asm) devesi Kusvâ’nın üzerinde bulunduğu ve devenin yuları da devenin başına dolanmış olduğu halde, deve Medine’nin içinde ilerleyerek Adiyy b. Neccar oğullarının evleri hizasına gelince, Peygamberimiz (asm)’ın yapılacak mescidinin kapısının konulacağı yere çökmüştü ki, orası o zaman Neccar oğullarından Sehl ve Süheyl isimlerinde iki yetim gence ait hurma serme ve kurutma yeri olup, adı geçen gençler Muaz b. Afrâ’nın himâyesi altında idiler.
Kusvâ çöktüğü zaman Peygamberimiz (asm) onun üzerinden inmemiş, Kusvâ ayağa kalkarak biraz daha gittikten sonra birdenbire geri dönüp ilk önce çöktüğü yere kadar gelmiş ve oraya tekrar çökmüş ve artık kalkmayarak boynunu ve göğsünü yere uzatıp böğürmeye ve deprenmeye başlamıştı. Bunun üzerine, Peygamberimiz (asm), Kusvâ’nın üzerinden inmiş ve: “İnşâallah, menzil burasıdır!” buyurmuş ve: “Kimindi burası?” diye sormuştu. Muaz b. Afra: “Yâ Rasûlallah! Amr’ın oğulları Sehl ve Süheyl’indir!” demişti.
Peygamberimiz (asm), Sehl ve Süheyl’i çağırıp, mescid yapmak üzere, hurma serme ve kurutma yerlerini onlardan satın almak istedi ve: “Bu arsanızın bedelini bana söyleyiniz, ödeyeyim?” buyurdu. Gençler “Hayır, yâ Resûlallah! Biz orayı sana hediye ederiz!” dediler.
Peygamberimiz (asm) arsayı onlardan hediye olarak almaya râzı olmadı. Bunun üzerine, Peygamberimiz (asm), Neccar oğullarının ileri gelenlerine haber gönderdi. Geldikleri zaman, onlara: “Ey Neccar oğulları! Şu arsanızın bedelini bana söyleyiniz de, ödeyeyim?” buyurdu. Neccar oğulları: “Hayır! Vallâhi, biz onun bedelini Allahtan başkasından istemeyiz! Onun bedelini hiçbir zaman almayız!” dediler. Peygamberimiz (asm)’ın onlar satıp bedelini almayı kabul edinceye kadar, arsayı bedelsiz almaya yanaşmadığı; en sonunda onlardan on dinar (altın)a satın alıp, bunu kendilerine ödemesini Hz. Ebû Bekir’e emir buyurduğu rivâyet edilir.
1- Mescid arsasının içinde, müşriklerin kabirleri, oyuk, tümsek, bakımsız harap yerler ve hurma ağaçları da bulunuyordu. Peygamberimiz (asm) emir buyurdu. Hurma ağaçları, garkad ağaçlan kesildi. Müşriklerin kabirleri açılarak, kemikleri başka bir yere götürülüp gömüldü.
2- Mescid yapılırken, Hadramevtli bir adam gelmişti ki, iyi çamur karardı. Peygamberimiz (asm): “Allah işini iyi yapana rahmet etsin! Sen bu işe devam et! Ben senin işini iyi yaptığını görüyorum!” buyurdu.
3- Peygamberimiz (asm)’ın azadlı kölesi Sefine der ki: “Ebû Bekir taşını benim taşımın yanına koysun! Sonra Ömer, taşını Ebu Bekir’in taşının yanına koysun! Sonra Osman, taşını Ömer’in taşının yanına koysun! Bunlar, benden sonra halifelerdir!” buyurdu. Ebû Bekir geldi. Bir taş getirip temele koydu. Sonra Ömer geldi. Bir taş getirip temele koydu. Sonra Osman geldi. Bir taş getirip temele koydu. Resûlullah (asm): “Bunlar, benden sonra işi yönetecek olanlardır!” buyurdu.
4- Mescidin mihrabı (kıblesi), Beytü’l-Makdis’e (Kudüs’e) doğru idi.
5- Mescide konulan kapılardan birisi bugünkü Kıble tarafındaki Muahhara duvarında, geride olup, cemaat bu kapıdan girer çıkardı. İkincisi: Bâb-ı Âtike, Bâbü’r-rahme diye anılan kapı idi. Üçüncü kapı: Peygamberimiz (asm)’ın girip çıktıkları kapı olup, bugün Bâb-ı Cibril diye anılan Âl-i Osman kapısı idi. Kıble Beytü’l-Makdisten Kabe tarafına çevrilince, Peygamberimiz (asm) birinci kapıyı kapattı. Onun yerine, Şam duvarında başka bir kapı açtı. İkinci ve üçüncü kapılar değiştirilmedi.
6- Mescid yapılırken, Peygamberimiz (asm); Müslümanları çalışmaya teşvik için, kendiside çalışmaktan geri durmadı. Peygamberimiz (asm)’ın çalıştığını gören Muhâcir ve Ensar, çalışmaya giriştiler, koyuldular. Peygamberimiz (asm) kerpiç taşırken, Müslümanlardan birisi: “Yâ Rasûlallah! Onu bana ver (Ben taşıyayım)” demişti. Peygamberimiz (asm), ona: “Git, sen de başkasını al, taşı! Sen Allah’a benden daha muhtaç değilsin!” buyurdu. Müslümanlardan birisi: “Peygamber çalışırken biz oturursak, andolsun ki, bu amel, bizim için ancak dalâlet olur!” meâlli bir beyit söylemiştir. Müslümanlar, mescidde çalışırken, Abdullah b. Revâha’nın söylemiş olduğu: “Âhiret yaşantısından başka yaşantı yoktur! Ey Allah’ım! Ensara ve Muhacirlere rahmet et!” mealli bir beyti okuyorlar; Peygamberimiz (asm) da onlarla birlikte taş taşıyor ve: “Âhiret yaşantısından başka yaşantı yoktur! Ey Allah’ım! Muhacirlere ve Ensara rahmet et!” diyerek, Müslümanların söylediklerine katılıyordu.
7- Mescid yapılırken herkes kerpiçleri birer birer taşıdığı halde, Ammar b. Yâsir biri kendisi, birisi de Peygamberimiz (asm) için olmak üzere ikişer ikişer taşırken, Peygamberimiz (asm) onu görüp tozlarını silkmiş ve: “Ey Ammar! Sen ne için kerpiçleri arkadaşların gibi birer birer taşımıyorsun?” diye sormuş, o da: “Allah’tan, bunun ecrini diliyorum!” demişti. Bunun üzerine, Peygamberimiz (asm) onun sırtını sığamış ve “Ey Sümeyye’nin oğlu! Halkın bir ecri var, senin iki ecrin var!” buyurmuştur.
Ammar b. Yâsir güçlü bir zât olduğundan, kendisine ağır taşlardan ikişer ikişer, kerpiçlerden de taşıyamayacağı kadar yükledikleri zaman, Peygamberimiz (asm)’a: “Yâ Rasûlallah! Onlar kendilerinin taşıyamayacaklarını bana yüklüyorlar! Beni öldürecekler!” dedi.
Peygamberimiz (asm), eliyle onun tozlarını çırparken: “Vâh Sümeyye’nin oğlu! Seni öldürecek onlar değiller! Seni ancak azgın, isyankâr bir cemaat öldürecektir! Ammar onları Cennet’e çağırır, onlarsa Ammarı ateşe (Cehennem’e) çağınrlar! Onun dünyadan en son içeceği de, bir içim sütten ibarettir!” buyurdu. Ammar b. Yâsir: “Fitnelerden Allah’a sığınırım!” dedi.
8- Mescidin hurma dallan ve yapraklanyla örtülmüş bulunan tavanının üzerine, yağmuru geçinmeyecek çamurla bulgurlama yapılmış değildi. Yağmur yağdığı zaman, mescid çamurla dolardı. Peygamberimiz (asm); Ramazan’da mescidde itikafa çekildiği sırada yağan yağmur mescidin içine akmış, Peygamberimiz (asm) sabah namazını orada kıldırdığı zaman, alnında ve yüzünde çamur izleri görülmüştü.
9- Bir gece, yine yağmur yağmış, yerler ıslanmış, Müslümanlardan birisi namaz kılmak için elbisesi ile kum getirip altına sermişti. Namaz kılınınca, Peygamberimiz (asm): “Bu, ne kadar güzel!” buyurmuştur. Mescidin tabanına ilk kez Hz. Ömer Akîk vadisinden kum getirtip serdirmiştir.
10- Mescide minber yapılmadan önce, mescidde bir hurma kütüğü vardı ki, Peygamberimiz (asm) hutbe esnasında ona dayanırdı. Peygamberimiz (asm), sonradan kendisi için yapılan minberin üzerine çıktığı zaman kütükten gebe veya yavrusundan ayınlmış devenin bozulmasını, inlemesini andıran sesler gelmeye başlamış, kütüğün bu hâlinden mescid çalkalanmıştı. Peygamberimiz (asm) minberden inip kütüğü kucaklayınca, kütük bir çocuk gibi hıçkıra hıçkıra susmuş, Peygamberimiz (asm):
“O, yanında yapılan zikrullahı dinlemekten uzak kaldığı için ağlamıştı!” buyurmuş ve bir çukur kazılıp kütüğün oraya gömülmesini emretmiş, kütük minberin altına sağına ve soluna gömülmüş; Mescid, Hz. Osman devrinde, yeniden yapılmak üzere yıkılıp temizlendiği sırada, bu kütüğü Ensar-ı Kiramdan Übeyy b. Ka’b almış, güvelenip toz toprak haline gelinceye kadar evinde saklamıştır.
11- Peygamberimiz (asm)’a ashâbından birisi: “Sana; Cuma günü, üzerine dikileceğin, halkın seni görebileceği ve hutbelerini işitebileceği birşey yapsak olmaz mı?” diye sormuştu. Peygamberimiz (asm): “Olur!” buyurdu. Ensar kadınlarından, marangoz kölesi bulunan kadına: “Benim için marangoz kölene söyle de, halka hitap ettiğim zaman üzerine oturabileceğim, tahtadan bir yer yapsın!” diye haber saldı. Kadın da, Gâbe ağaçlığında yetişen esi (ılgın) ağacından onu yaptınp, Peygamberimiz (asm)’a gönderdi.
Vaktiyle Kabe’yi yapım iş olan Rum marangoz Bakom’un: “Ben Resûlullah’
a tarfâ (ılgın) ağacından üç basamaklı bir minber yaptım” dediği de bildirilmektedir. Yapılan üç basamaklı minberin üçüncü basamağı, oturma yeri idi. Peygamberimiz (asm) üçüncü basamağa kadar çıkar, oturur, ayaklarını birinci basamağa koyardı.
Hicretin 998. yılında Osmanlı padişahlarından Sultan Murad İstanbul’da mermerden on iki basamaklı bir minber yaptırıp Medine’ye gönderdi, Mısır Sultanının minberini de Kuba Mescidi’ne naklettirdi.
İslam Tarihi, M.Âsım Köksal
Zülfikar, 19. Mektup, Mûcizât-ı Ahmediye Risâlesi
Bir yanıt yazın