Arkadaşlar, gönül ister ki bir anda onlarca hastaya vesile olabilelim. Ama yaptığım iş ve uyguladığım tedavi şekli, buna imkan vermemektedir. Önceden de belirttiğim gibi, benim için çok hastaya bakmak önemli değil, her hastadan netice almak önemlidir. Sadece rukye ve muska ile tedavi şekli olsa idi , ayda onlarca belki yüze yakın hastaya bakardım. Aşk ve meşk işleri bağlamalar, teshir etmeler olsa, sayı önemli değil. Yaz yaz gönder. Tahrip kolay ama tağmir zordur ve uzun zaman ister. Bir evi 3 ayda yaparsınız ama bir günde yıkarsınız. Bizler tahrip değil , tağmir işi ile uğraşıyoruz. Yok etmiyoruz, vücuda gelmelerine vesile oluyoruz. Yok etmek kolaydır, bir insanı bir mermi çekirdeği ile birkaç saniyede öldürürsünüz. Ama iş , onun tedavisine veya geri canlandırılmasına gelince, orada sukut edersiniz.Bu yüzden tedavide sonuç almak istiyorsak ve bunu hilesiz ve hurdasız yapmak istiyorsak, netice alana kadar uğraşmamız lazım. Bu tür hastalar, çok iğtina ile takip ve bakım gerektirmektedir.
Bura da, şunu da belirtmek isterim. Tedavi, bizim için , göz boyamak veya geçici rahatlatmak değildir.Bir çok arkadaşların cin çıkarma seansları adı altında paylaşımlarına bakmaktayım.Biz bunları telefonla dahi yapabilmekteyiz. Yani çok abartılacak bir iş değil bu. Bazı arkadaşlar bunu kesin tedavi zannetmektedirler ve hayretle bakmaktadırlar. Hakbu ki bu seanslar genelde kesin tedavi değil, geçici rahatlama seanslarıdır. Sözde , cin çıktı kurtuldun derler, ama bir kaç güne kadar tekrar eski haline, belki de daha da kötü duruma düşerler. Yıllardır bu konu üzerinde çalışmalar yapmaktayım. Şunu gördüm ki, bu tür ağır rahatsızlıklar ve musallatlıklar da, cin çıkarma seansları sadece normal uygulamalardır. Zaten her seansta bunlar yapılmaktadır. Önemli olan kaynağı kurutmaktır. Siz o an rahatsız edeni alırsınız, yerine yenileri gelir. Bu , kişinin rahatsızlık derecesiyle ve onlarla olan iletişiminin ne derecede olduğuyla alakalıdır. Eğer hasta olan kişi, irtibat ve iletişim noktasında ileri derecelerde ise, yolda giderken veya herhangi bir rahatsız insanla görüştüğü an bile, üzerine ve bedenine musallatlar alabilir. Birilerinin göndermesine gerek kalmaz. Tedavi yapan arkadaşlar da işin içinden çıkamayınca ve işin aslını anlayamadıklarından, sana sürekli büyü yapılıyor veya sende ki vesvese der , atarlar başlarından.
Bu tür tedavi süreçlerinde, kişiyi, en az bir ay tedaviye tabi tutmak ve her gün seans uygulamak gerekmektedir. Kişi kendini iyi hissetse dahi, seanslara devam etmek lazım. Tâki, kişinin istiğdatları zayıflayana ve savunma mekanizması kuvvetlene kadar bu devam etmelidir. Bu dediklerimin ne kadar doğru olduğunu, cin çıkarma seansları uygulanan ve sonradan tekrar rahatsızlanan kişiler daha iyi bilirler. İşte biz, bu yüzden fazla hasta almıyoruz ve aldığımız hastaların ağzından,” hocam tamamen şifama kavuştum” sözünü duyana kadar tedavimize devam ediyoruz.
Eger o kişi, size güvenmiş ve sizi bir umut ve vesile bilmiş ise , buna layık olmak lazım. Her hastada, kendilerine musallat olan taifelerle, çok şiddetli çarpışmalar ve mücadeleler içerisine girmekteyiz. Bunlar bize saldırdıkları gibi, hastaya da sürekli saldırılarda bulunacaklardır. Sürekli yoğun bakımda ki hasta misali, gözümüz kulağımız ve tüm yoğunluğumuz, o hasta üzerinde olmak zorundadır. Zaten, hastayı ihmal ederseniz, o hasta çektiği acı ve sıkıntıdan dolayı, tedaviyi yarıda bırakmak zorunda kalır. O yüzden , tedavi uyguladığımız hastalarımıza , her sıkıntı anında 7/24 saat ve her dakika bizi hemen aramalarını söyleriz. Tâ ki saldırı anında müdahale edebilelim. Gerçi, hasta aramasa da bizler manevi boyutta sürekli hastaları takip eder ve günde birkaç defa yönelerek mağnevi temizliğini yaparız. Bu işi takip etmek içinde bir anda en fazla 2-3 hasta tedavisine bakabiliriz.
Bir hasta tedavisinin en az 1 ay takip gerektirdiğini düşünürseniz, ne demek istediğimi anlarsınız. Bazı vakâlar olur ki 3-4 ay takip gerektirir. Tabi bu bizim baktığımız vakaların çok şiddetli derecede hasta olmalarından kaynaklanıyor.Bu şekilde olup da sırf hastalıkları teşhis edilemediğinden veya doğru ve yeterli tedavi yapılamadığından , akıl hastanelerinde ve ruhsal tedavi merkezlerinde ağır derecede sakinleştirici ilaçlar verilerek hayatları çökmüş bir çok insan var. Daha gençliklerinin baharlarında hayattan kopan o insanların, aslında tedavi imkanı var. Ama doğru tedavi bulunamadığından hem aileleri, hem de kendileri sönüp gidiyorlar. Bu hastalardan kastım, cini hastalar. Yoksa tıbbi boyutta psikolojik sorunları olanlar bahsimizin dışındadır. Ama maalesef sırf cinlerin varlıkları kabul edilmediğinden ve böyle bir hastalığın varlığının kabul edilmesi, cahilane olacağı düşüncesinde olanlar, bu gencecik fidanları çürümeye terk ediyorlar.
Bura da, Onlara da hak vermek lazım. Çünkü sanal âlem, mâlesef bu tür sıkıntılı kişileri dolandırma pazarlarına dönüşmüş durumda, Bir kaç kuruş kazanacağız diye, bu tür insanların çaresizliklerinden yararlanmak veya onları dolandırmak, ve hatta bu dolandırdıkları kişilerin , bir daha tedavi olmamalarına sebep olmak. Bazen de ölümlerine veya aile hayatlarının mahvolmasına sebep olmak, ne derece bir vicdansızlık, bunu anlatmaya gerek yok. Bu tür insanlar yüzünden bizlere de güven duyulmamaktadır. Taki hasta üzerinde ki uygulamalarımız görününceye kadar.
Bizim baktığımız hastalara, Müdahale etmek çok maharet gerektirir. Hastaya müdahale anında yetersiz kalırsanız , hastayı kaybetmek ihtimali var. Bu kaybetmekten ki kastım, cinlerin yoğun saldırısı sonucu boğulup ölme veya o sıkıntıdan kurtulmak için intihar etmek gibi durumlarla karşılaşılabilinir. Zaten bu hastalar normalde de, bu tür sıkıntıları yaşıyorlardır. Bayılma ve dişlerin kilitlenerek nefes almakta zorlanma gibi vakâlar. Bunlar tedavi esnasında da görülecek, ama Allah in izni ile müdahalede anında hemen saldırı kesilecek ve hasta sadece bizimle diyalog halinde olacak. Bazı arkadaşlara, ayda 50-100 ve daha da fazla hasta, çok az gibi gelirken. Bizler ayda 3 hasta baktığımız zaman ve netice aldığımız zaman kendimizi çok başarılı hissederiz. Senede 20-30 hastaya bakmak bizim için çok hastaya bakmak demektir. Bu hastaya bakmak tabirinde ki kastım hastanın tamamen şifa bulmasıdır. Şifa bulmazsa zaten hastaya bakmış sayılmazsınız. Bizler de hasta şifa bulmadan bırakmadığımız için, bu derece az sayıda hastaya bakabilmekteyiz. Ama tekrar söylüyorum. Baktığımız hastalara sadece en güzel vesile olmak için uğraşıyoruz.
Şifa veren sadece Allah c.c. dir. Şifasına vesile olamadığımız hastalarda olacaktır. Rabbim ne derse o olur. Ama genellemede yüzde doksanın üzerinde netice alıyoruz, çok şükür. O da hasta seçmekteki îtinali davranmamız ve canımız pahasına tedavisine kendimizi adadığımızdan kaynaklanıyor. Eğer bir şeyi cânı gönülden istersen ve bu konuda niyetin hâlis olursa, Rabbim muvaffak eyler inşeallah. Bu yüzden bizleri arayan hastalara, bu mazeretimizden dolayı cevap veremezsek, yani tedaviye almazsak, bize gücenmesinler. Elimizde ki hasta düzelmeyince yenisini alamayız. Eğer alırsak netice alamayız ve bir nevi duâ kazanalım derken bedduâ kazanırız, Allah muhâfaza. İş rızadan çıkar, sadece ranta ve maddiyata döner. Zaten böyle yapsak söner gideriz. Eksik ve yetersiz müdahale , hastayı daha da çıkmaza sokar. Bu arada hakkımızda asılsız iddeâ içeren yazılara rastlarsanız lütfen bize dönün , irtibat kurun, eğer dediklerimizi yapamazsak, o zaman düşüncelerinize netlik verin. Çünkü takiplerimden edindiğim izlenimlere göre, bu işi sadece rant olarak gören ve hiçbir mahareti ve mağneviyati olmayan, tek mahareti dolandırıcılık ve sahtekarlık olan kişiler, bizim gibi işi bilen kişileri bu alemden silmek için ve yazılarımızdan rahatsız olduklarından dolayı, dolandırılmış hasta rolü ile , çeşitli formlarda ve sitelerde ve sanal âlemde yazılar yazmaktadırlar.
Bazı meşhur ve işin ehli hocalarımızın bu gibi iftiralara mağruz kaldıklarını üzülerek internetten okuduk. Zamanın da bana da yapmışlardı. Sırf o iftiraları kaldıramadığım için bir kaç yıl, sitemi kapadım ve hasta almadım. Onlar anlamazlar insanın şerefinin ne derece önemli olduğunu. Ama biz hakkımızı helâl etmiyoruz ve Mahkeme i kübraya bırakıyoruz. Onlar gibi şerefli ve gururlu insanların bu tür iftiralara mağruz kalması çok acı bir durum. O hale düşmeyi düşünmek bile istemezsiniz. Ama bu tür kişiler her zaman olacaktır. Onlar var diye de iyiler meydanı boş bırakmamalıdırlar. Zamanında ben bu hatayı yaptım ve kanuni yollarla hakkımı aramak yerine, sırf bu iftiraları kaldıramadığım için sanal alemden uzaklaştım. Ama bu yüzden belki bir çok kişinin şifasına vesile olamadım.Artık yasalar bu konuda daha etkili olduğu için içimiz biraz rahat.
Zaten onların istediği de bu idi. Ama artık o hatayı yapmayacağım. Çünkü artık internet dolandırıcılığı basit bir suç değil. Kanunlarımız da çok ağır cezaları var. O mağdur hocalarımıza da sizler destek olacaksınız ve sahip çıkacaksınız ki, benim gibi küsüp gitmesinler.Meydan da dolandırıcılara kalmasın. Yoksa zararı yine sizler görürsünüz ve derdinize derman olacak kimseyi bulamazsınız. Bu ilimde ehil olan hocalarımı saygı ile selamlıyorum. Rabbim yar ve yardımcıları olsun. Şuna emin olun ki, bizler yapamayacağımız işi yazmadık inşeallah. Görmek isteyen, dediğimiz şartlara uygun ise, arayıp görsünler. Zaten dediğimiz derecede hasta değilse, tedaviye almıyoruz. Onlar istese de biz almıyoruz. Yaptığımız işi hasta ve yakınları görecekler ki, karşılıklı güven olacak. Yoksa, boyutu açık olmayan ve bayılma derecesinde olmayan hastalara müdahale etsem ve suçlularını alsam, veya muskalarını mağnevi boyutta iptal etsem, bunu karşıda ki hasta ve yakınlarına nasıl anlatacağım. Ama görüntü ve boyutu açık olan zaten her yaptığım işlemi görüyor. Boyutu açık olmayanda, rahatlığını hissediyor. O yüzden en zor iş olan ağır hasta tedavisini üstlendim.
Bakım Hakkında:
Selamünaleyküm arkadaşlar.
Konuya girmeden bir kıssa anlatmak istedim.
“İstanbul’un Vefa semtinin ismi kendisinden kalan zamanın manevi erlerinden Şeyh Vefa Hazretlerinin bir oğlu vardı. Bu çocuk, o zaman henüz İstanbul’a çeşmeler yapılmadığı için evlere hayvan sırtında su taşıyan sakaların kırbalarını delerdi. (Kırba, eti yenen hayvanın derisinden tabaklanarak elde edilen tulum) Hazreti Fatih Devri meşayihlerinden olan Şeyh Vefa Hazretlerinin çocuğu bu kötü hareketini uzun zaman devam ettirdiği halde, sucular Şeyhin hatırına çocuğa bir şey demedikleri gibi, gelip durumu Hazreti Şeyhe bile anlatmaya cesaret edemezlerdi.”
“Sakalardan (Sucu) bir tanesi artık dayanamayıp durumu çocuğun babasına açmaya karar verdi. Şeyhin huzuruna gelerek: “Ya Şeyh! Ne zamandan beri sizin çocuk bizim kırbalarımızı elindeki iğne ile delmekte ve akan suları ağzını dayayıp içmektedir. Biz bu zamana kadar bir şey söylemedik ama, artık dayanılmaz oldu, siz bir tenbihte bulunsanız da çocuk bu halinden vazgeçse” dedi.” “Oğlunun böyle çirkin bir iş yaptığını öğrenen Şeyh Vefa Hazretleri, çok üzüldü. Ne kadar kırbası delinen sucu varsa hepsini çağırıp zararlarını ödedi ve gönüllerini alarak “bir daha olmaz inşallah, suç çocukta değil, mutlaka bizdedir. Ya anası bir hata işledi yahut bende bir kabahat var” diyerek sucuları gönderdikten sonra, hanımını çağırıp meseleyi anlattı:
Hanım kabahat ya sende ya bende… iyi düşün çocuğa hamile iken veya emzikli iken haram bir şey yedin mi?” diye sordu. Şeyhin hanımı gayr-i meşru hiçbir şeyi yemediğini yalnız, çocuğa hamile iken komşunun bahçesindeki nardan canı çektiğini ve iğne ile delerek bir damla emdiğini söyleyince Şeyh sevindi: “Elhamdülillah hastalık teşhis edildi” diyerek gidip komşudan helallık dilemesini ve ne isterse vermesini söyledi. Kadın gitti, evin kadınını buldu, durumu anlatıp hakkını helal etmesini rica etti. N arın sahibi: “Helalolsun komşu, bir damla nar suyunun ne kıymeti olur, keşke koparıp yeseydin” diyerek hakkını helal etti. Ve bu mesele hallolduktan sonra Hazreti Şeyh oğlunu çağırıp tenbih etmek lüzumunu bile hissetmedi. Hakikaten ondan sonra çocuk, değil elindeki iğne ile sucuların kırbasını delmek, dönüp onlara bakmıyordu bile. Sucular keşke daha evvel durumu Şeyhe· anlatsaydık. Şeyh Oğlunu terbiye etmiş” diyorlardı.
Şimdi konumuza dönelim. Neden bu kıssayı anlatıyorsunuz diye merak eden arkadaşlara izah edelim.
Bir önceki yazımda da bahsetmiştim.
Sözde sahte medyum veya hoca avlamaya çalışan soytarılardan. Bu sıralar daha da ısrarcı olmaya başladılar ve artık tahamül seviyesinide aşmaya başladılar.Bir insan neden böyle yapar diye merak ederseniz , cevabı yukarıda ki hikayede. Anneleri bunlara hamile iken ne halt yedi ise, böyle insanları sürekli rahatsız eden mahlukatlar dünyaya getirip atıyorlar sokağa. Ondan sonra uğraş uğraşabilirsen.
Bir insan sürekli kötülük düşünüyorsa sebebi mayasının bozuk olmasındandır. Helal olan bir çocuk asla böyle bir düşüncede bulunamaz.
Az kaldı 2 erkek bir bayan soytarı hakkında emin olduğum an , inşeallah kalan ömürlerini gerçekten hoca aramakla geçirecekler. Öyle kekeleme taklidi yaparak veya sesini bilmem ne gibi inceterek veya sahte resimler göndererek ,bizi kandırdıklarını sananlar yakından anlayacaklar, bu işin oyuncak olmadığını.
Bu yazımı asıl sizden beni mazur görmeniz için yazıyorum. Sebebini de bu şekilde izah ettim. Bilirsiniz ki önceleri üzerinizde musallat varmı yokmu diye, veya büyü olup olmadığını resminizi isteyerek bakıp söylemeye çalışıyorduk. Ama bu soytarılar artık sağdan soldan kopyaladıkları resimleri, bizlere kendi resimleri gibi göndererek bizleri kandırıp, sözde sahtekarlığımızı isbat edeceklermiş. Piyasada tutunmak için yapamayacakları iğrençlikler kalmadı. Bu tür soytarılara pirim vermemek için, artık üzerinizde musallat olup olmadığı veya büyü olup olmadığına dair bakımlar istemeyiniz. Rahatsızlığından emin olan kardeşler sadece tedavi için arasınlar lütfen. Veya bizzat yanımıza gelsinler. Artık bizlerde bu soytarılardan usandık.
Aslında gerçek hoca aramak yerine gerçek babalarını arasalar, iş daha da kolay çözülecek sanırım.Bu şekilde ifadeler kullandığım için sizlerden özür diliyorum. Ama gerçekten daha fazlasını hak ediyorlar. Ama gerçekten artık telefonlara cevap vermek dahi istemez olduk, bu soytarılar yüzünden. Sizlerinde bu kişiler hakkında bilgileriniz olursa lütfen bize bildiriniz. Elimdeki bilgilerle eşleşirse gereğini yapacağız inşeallah. Sadece emin olup vebale girmek istemiyoruz.
Sizlere bakım konusunda yardımcı olamayacağım için tekrar özür dilerim. Selametle kalınız.