Uyku felcidir. İnsanlar rüya gördükleri Rem uykusu sırasında, göz ve solunum kasları dışında tamamen fizyolojik bir felç durumundadırlar. Kaslarının hiçbiri çalışmaz.Böyle olmasaydı, biz rüyalarımızı oynar hale gelirdik. Rüyamızda ne yapıyorsak, yatakta da onu yapmaya başlardık. Bazen rüyadan uyandığımızda beynimiz uyanık ve etrafın farkında olduğumuz halde, hareket edemez, ses çıkaramaz ve göğsümüzün üzerinde bir ağırlık varmış gibi hissederiz.Bunu herkes hayatının bir döneminde en az bir kez yaşamıştır. Korku verici bir durumdur. Ama saniyeler içinde kendiliğinden düzelir.
Karabasanın olma nedeni; uykudan uyanmamıza rağmen Rem uykusundaki fizyolojik felç halinin, uyanır uyanmaz çözülmemesine bağlıdır.Bilimsel yönü dışında,.Karabasanın, insanın uyanışı esnasında fiziksel,eterik ve astral bedeninin aynı zamanda bir araya gelmediklerini ve birinin dışarıdayken (tam olarak bedene girmemiş halde) diğerinin bedene dönmüş olduğunu biliyorum. Odayı hisseder, görürsünüz; hatta dokunduğunuzu da hissedersiniz,yatakta olduğunuzu da…Fakat bağırsanız sesiniz çıkmaz; çünkü astral bedeninizle bağırıyorsunuz, fiziksel bedeninize aynı uyarıyı gönderemiyorsunuz.
Aynı şekilde bu sebepten ötürü fiziksel bedeninizi hareket ettiremezsiniz.İşte karabasanın ilmi ve lügat boyutu bu. Biz şimdi hakiki yaşanan suretine dönelim. Karabasan diye tesmiye edilen şey cin’in ta kendisidir. Ben ve benim gibi cinlerle irtibat kuran her kes bunların baskınına uğramıştır. Özellikle ben küçük yaşlarda bu illetten çok çektim. İnanın artık uyumaya korkardım. Günde birkaç kez çöktükleri olurdu. Ama sürekli bu durum devam etti. Bu da küçük yaşta geçirdiğim bir hastalıktan kalmış her halde .
Çöktüğü zaman tüm vücudunuz hareketsiz kalır. Ama bilinciniz açıktır. Her şeyi dünürsünüz , ama uygulayamazsınız. Yanınızda kim var , kim yok oda içersinde neler var, hatta hangi oda da ışık var hangisinde yok , hepsini uyanık gibi hissedersiniz. Yanınızdakine avazınızın çıktığınca bağırırsınız, yani bağırdığınızı zannedersiniz. Ama kimse sizi duymaz. Çünkü sesiniz çıkmaz. Sanki felç gibi öylece yatarsınız.
Üzerinize sanki çok ağır bir nesne çökmüşte altında eziliyormuş gibi olursunuz. Bunu tam bir hayal etmek için depremde yıkılmış bir evde bir kolonun altında kaldığınızı düşünün, Kolon öyle sizi altına almış ki nefes alamıyorsunuz, sadece düşünüyorsunuz. Hareket hiç yok. İşte karabasandaki durumda böyledir. Ben küçükken bir kolay yol bulmuştum. Karabasan çökünce ayak parmaklarımı oynattığım zaman ayıkırdım .Çünkü en kolay oynattığım organım ayak parmaklarımdı. Tüm gücümü ve düşüncemi ayak parmaklarımı oynatmak için kullanırdım , oynatınca da ayıkırdım. Bazı büyüklerimiz derler , karabasanı uyku anında yakalarsanız bir daha gelmez diye.
Bazı kişilerde bu etkili olmuş. Ama her zaman değil. Zaten onları o an yakalamak veya onlardan üstün gelmek büyük bir mesele. Canınızın derdindesiniz .Siz kıpırdamaya çalıştıkça o daha da sizi sıkar ve baskı uygular. Size sadece son yıllarda ve günlerde bunlarla ilgili yaşadığım üç olayı anlatıyım. Bu olaylardan sonra onların cin olduğuna daha da emin olursunuz.Sana neden sürekli geliyor, bitiremedin diye düşünen olursa, bizler her hastaya baktığımızda hastanın suçlularını üzerimize çekeriz ve bize saldırmalarını sağlarız. Böylece onları alıp imha ederiz .Yoksa hasta kurtulmaz. Bu yüzden bize sürekli gelirler. Gelenler aynıları değil. Çünkü aldığımız ölmüştür, yeniden gelemez. Şimdi gelelim yaşananlara.
BİRİNCİ OLAY : Bir hastaya bakmaya başladığım ilk günlerde gece uyurken, birden üzerime çok ağır birinin çöktüğünü hissettim. O anda hata aslında bende idi. Temellik yaptım ve abdestsiz yatmıştım. Bizlerin özellikle hasta bakımı günlerinde mutlaka abdestli yatmamız lazım. Gece saldırılarına karşı görevlileri anında çağırmamız için bu gerekli. Neyse o ana kalkmaya çalıştım ama iyice çullandı. Çok güçlü idi. O bastıkça ben daha da onu yakalamaya çalışıyordum. Bir yakalayabilsem sana sorarım der gibi. Bu boğuşma biraz sürdü. Ama beni çok yordu. Bu durumla karşılaşanlar bilir . Kalkınca kendinizden çok ağır biri ile güreşmiş gibi olursunuz. O an, görevlilerimi de çağıramıyordum. Yani ulvileri. O çabalamam sonucu birden elini tuttum ve kaçmaya çalıştı. O an tüm gücümle kendime doğru çekmeye başladım, O da tüm gücüyle yatağın ayak ucuna doğru kendini çekmeye çalışıyordu. Elini ne kadar sıksam da sanki hiç kemik yokmuş gibi sıyrılıp kurtuluyordu. O sıra elini gördüm. Siyah , uzun parmaklı, maymun dersi gibi kıllı bir eldi. O an parmaklarını ısırdığımı hatırlıyorum. Daha fazla tutamadım ve elimden kaydı . O an görevliler gelmiş olacak ki. Almışlar kaçarken. Yani imha etmişler. . Demek ki haber almış ve gelmişler. Bunun cin olduğunu bir zat gözlerimle gördüm. Çünkü cinleri küçüklüğümde kaldığım Kur ‘an kursunda da görürdüm. Onlar 40-5o cm boylarında insan şeklinde ama maymun derisi görünümünde yuvarlak ve parlak gözlü olarak gözükürlerdi.Ama bana zarar vermezlerdi, çocuk görünümünde idiler.. Öylece oyun vâri şekilde davranırlar ve namaza kaldırırlardı. Gerçi bunlar her şekle girebilirler. Bu benim yaşadığım ve karabasanın cin olduğuna birinci delilim.
İKİNCİOLAY Yine yeni hasta aldığımda, akşamın erken vakitlerinde bir ağırlık ve baş ağrısı çöktü. Kafamı kaldıramadım. Erkenden, akşam namazını kıldıktan sonra yattım. Yatsıyı biraz dinlendikten sonra kılarım dedim, bekleyemedim. Çocuklar içerde idiler. Hayrettir ki ben gece lambasını yakmadan yatmazdım. Sol tarafıma yattığımı hatırlıyorum. Aslında sol tarafıma yatamam , kalbim rahatsızlık verir gibi olur hemen sağıma dönerim. Rabbim mecburen sünnete uyduruyor yani. Tam dalmaya başlıyordum ki, o an arkamdan ayak sesleri duydum. Bir an eşim mi diye düşündüm. Hislerimle yöneldim cin olduğunu anladım. Kendi kendime birden bire döneyim de şeklini göreyim diye aklımdan geçirdim. Tam dönmeye yeltendim ki, o an fırsat vermedi ve çöktü. Nasıl çırpınıyorum , bir dönebilsem ve gırtlağına bir yapışabilsem canını okuyacağım. O hırsla tüm gücümle boğuşuyorum. O an içeride ki çocuklara öyle bağırıyorum ki anlatamam. Ama ağzıma yöneldiğim zaman sesimin çıkmadığını hissettim. O an düşündüm sesim çıkmıyorsa gırtlağımı hırıldatayım, belki duyarlar. Gırtlağımdan hırıltı sesleri çıkarmaya başladım , ben içeriden televizyonun sesini duyuyorum oma onlar beni duymuyor. İnanın yattığım odanın lambasının kapalı olduğunu , çocukların oturduğu odanın lambasını yandığını, televizyonun sesini, her şeyi duyuyor ve düşünüyorum. Ama hareket ettirmiyor. O an tam bir can havliyle döndüm ve gırtlağından yapıştım. Baş parmağım tam gırtlağın oynak kıkırdak kemiğine denk geldi. Tüm gücümle gırtlağını sıkıyordum. Oda ben sıktıkça daha da çöküyordu. Bir ara baş parmağım gırtlağını deldi ve o an kendini bıraktı. İnsan bedenini ve düşüncesini öyle mükemmel kontrol ediyorlar ki , o an eşim olduğu hissini verdi. Kendini göremiyorum. Ama eşim olduğunu hissettiriyor . Kendini öylece bırakmış.Yüzünü göremiyorum. Oda karanlık Ölmemiş ama baygın. Daha da çöküp öldüreceğim ama korkuyorum. Bu kez bir korku çöktü, hadi bunlar rüya değilse ve bende eşimi öldürmüş isem diye. Tereddüdümü yenmek için büyük bir endişe ve telaş ile saçından sürükleyerek ışık olan odanın kapısının ağzına getirdim. Baktım ki gerçekten eşim. O an oracıkta bırakıp karşı duvara yaslanıp ağlamaya başladım. Bunlar size kabus veya rüya gelebilir ama bizler için gerçek yaşanmış kadar ızdırap ve acı veriyor.Çünki bizler için somut ve soyut alem farkı kalmamış. Zaten cinlerde mana alemindendir. Onlarla yaşananlarda rüyavâri olaylardır. Sadece yaşanan acı ve çekilen ızdırap o olayı yaşayana gerçek gibidir. Yani onların boyutlarına girebilen, varlıklarını hissedebilen kişiler.Neyse o anın şokuyla yerde baygın yatan eşime bakarken birden canlandı ve üzerime gelmeye başladı.Beni tehdit eder gibi geleyim mi üzerine diyor , bende elimle gelme diye ,o olayın şokuyla işaret ediyorum. Sonra onun eşim olmadığını anladım ve bir hamle ile tekrar saçından yapıştım.Sürükleyerek eşime götürdüm. Eşime gösteriyorum bak senin suretinde cin diye rüyamda. Oda göremiyorum yüzü kapalı diye işaret ediyor. Bunların hepsi o karabasan halinde , yani zihnin açık, bedenin uyuduğu anda oluyor. O an uyandım. Rabbim o anki sıkıntıyı ne rüyada nede gerçek hayatta yaşatmasın. O an anladım eşini ve çocuklarını kesen , cinnet geçirdi denilen kişilerin hallerini. Aslında o an öldürdükleri ailesi değil. Ailesi suretinde nefret ettikleri veya düşmanları. Ama öldürdükten sonra her şeyi görünce anlıyorlar ki hallerini ben rüyada olsa gördüm. O zaman da iş işten geçmiş oluyor. Geçenlerde bir arkadaş gazetede okumuş. Bir vatandaş rüyasında eşini boğmuş ve öldürmüş. Ama olayın farkında bile değilmiş. Belki de rüyasında bir canavarı boğazlıyordu veya kendisini öldürmek üzere olan bir düşmanını. Aynen benim bu olayım aklıma geldi . Şükür bizimki sadece soyut alemde olan bir olaydı. Ama bu vatandaşın durumunu ve o hali düşünmek bile istemiyorum. Daha da birkaç yıllık evlilermiş. Rabbim bizi bunların eline bırakmasın. Neyse konuya dönelim. Sonra hemen abdest alıp davet yaptım ve bana bu sıkıntıları çektiren o cini büyük bir kinle aldırdım. İşte arkadaşlar basit bir karabasan olayının bana yaşattıkları. Bu basit bir hastalık değil , çok acele tedavi edilmesi gereken bir hastalık. Bu da o cinin yakılması ve imhasıyla mümkündür. Ehil insanlarım yazdıkları etkili koruyucularda onları uzaklaştırır. Ama zamanla tekrar gelme riski vardır. En iyi çözüm ölmeleri.
ÜÇÜNCÜ OLAY Gündüz vakti bir hastanın çok ağır bir muskasını iptal etmiştik. O iptal anından itibaren muskanın kalan suçluları veya suçlularının akrabaları sürekli bize ve hastaya saldırırlar. En çok sıkıntıyı biz çekeriz. Zaten böyle yoğun saldırmalarını sebebi de bizi yıldırmaktır. O gün akşama kadar saldırılar devam etti. O kişiye çok ağır nasip bağlama ve ölüm büyüsü yapılmış. Zaten kendiside ondan sonra iş kazası geçirmiş. Ve sürekli cinleri hissedebiliyormuş, bazen de hayvan suretinde görüyormuş. Gündüz muskayı iptal ettikten sonra akşam kız istemeye gideceklerini söyledi. Bizde gidin dedik. İnşallah hayırlısı olur. Zaten muskayı yapanda ayrıldığı eşi tarafları. Bir daha evlenemesin diye. Gece bir ara bir telefon geldi. Kızla görüşürken, kız buna bakarken sıkıntı çökmüş ve kötü bir surette görmüş. Eve gelince de teyzesi kapıdan girip çocuğa bakınca düşüp bayılmış. İşte para uğruna kötülük yapan arkadaşlar, nelere sebep olduğunuzu görün. Bu vebali kaldırabilecek misiniz. O an beni aradılar tekrar onlara yöneldik ve orada olanları aldık. O an telefon ettim aldık diye, o da zaten teyzem düzeldi anladık dedi. Belirli bir süre sonra yattım.Allah a şükür ertesi gün aradım emeğimiz boşa gitmemiş, kız la nişanlanmışlar. Aslında uykum yok ama geç olduğu için yattım. Ama uyutmuyorlar. Ev çok yoğunluk hissediyordum. Uyuyunca da saldıracaklarını biliyorum. İşin kötüsü evde de yalnızım. Sürekli virt çekerek uyumaya başladım. Yâkaza halinde onları görüyordum , insan suretinde. Ama ne çare alıştık. Korkunun ecele faydası yok. Onlar saldıracak bizde alacağız. Kanun bu. O sıra bir insan suretinde, yanaştı konuşarak. Hissettim o an saldıracağını . Ben onun cin olduğunu anladığımı anlayınca , birden köpek suretine girdi ve üzerime atladı. Tam üzerime çökeceği sırada boğazından yakaladım. Elhamdülillah çektiğim virdin etkisindendir ki, o çöktükleri andaki sıkıntıyı çok kısa hissettim. O yüzden anladım onunda karabasan taifesinden olduğunu. İşte kardeşler karabasan denilen şey kesinlikle cindir ve cinnî bir hastaya uygulanan tedaviyi gerektirir. Bunu tek güzel yanı tedavisinin fazla uzun sürmemesi. Yani, o geleni alınca veya anlaşınca genelde olay bitiyor. Yerine yeni gelenler pek olmuyor. Anlaşma dedik ya, bunlarla anlaşmada oluyor. Bunu hiç denememiştim . Sadece bir kere denedim. Çünkü bu cinlerin sözlerine pek güven olmuyor. Sözlerinde durmuyorlar . O yüzden anlaşmaya pek yanaşmıyorum. Bir arkadaşım bana gelmişti ve arkadaşlarından birinin sabaha kadar yatakta oturduğunu söylemişti.
Benim küçüklüğümde yaşadığım gibi uyuyunca hemen karabasan çökermiş. Korkudan sabaha kadar yatakta otururmuş zavallı. Acaba evin altında yatır veya türbe mi varda korkutuyorlar diye akıllarına gelirmiş. Bu durumu duyunca arkadaş da bu işi yaptığımı bildiği için bana söyledi. Bende bakalım dedim , kıramadım. Akşam davet yapıp baktım ki cini vaka. Kendi kendime dedim, şimdi bunun birine zarar versek, tüm sülalesi saldıracak , haftalarca uğraşacağız. Bir dinleyelim dertlerini dedik ve sorduk neden musallat olduklarını. O vatandaş besmelesiz olarak bunların o an bulundukları mekandan geçerken , o kavmin krallarının çocuğunun koluna basmış ve kırmış. Bundan dolayı musallat olmuşlar. Bizde dedik siz bunu bırakın biz sizin çocuğu tedavi edelim. Yoksa sizi almak zorundayız diye. Onlarda olur dedi. Zaten maksatları zarar değilmiş. Sadece o kişi besmele çekmediği için kendilerini uyarmadığı için kızmışlar, çocuğu sakat bıraktı diye. Bizde görevlileri rica ettik. Onlarda çocuğu tedavi edip gönderdiler. O günden sonra o vatandaşa hiç gelmemişler. Keşke her tedavi böyle olsa.
Dedim ya, cinler biz onları tetiklemedikten ve muska , büyü v.s gibi şeylerle insanlara musallat etmeden bizlere musallat olmazlar. Muska ve büyü birer davettir. Onlarda davete icabet etmek zorundadır. Vebali yapanlara. Muska olmadıktan sonra bu tür musallatlıklar kolay tedavi ediliyor. Karabasan genelde büyü ve muska yoluyla değil de , halk arasında uğrak denilen ve de insanların tedbirsizliklerinden dolayı besmelesiz ve destursuz cinlere zarar vermelerinden dolayı musallat olan taifelerdir. O yüzden deniliyor sürekli besmele çekin diye. Bismillah her hayrın başıdır diye. Sizin bu dünyada yaşamaya ne kadar hakkınız varsa , cinlerin de o kadar hakkı var. Siz onları rahatsız etmezseniz veya görevlendirilmezlerse insanlara musallat olmazlar. Her zaman olduğu gibi burada da suçlu insanlar. Ha! onlarında sapıkları ve Müslümanlara eziyet etmekten hoşlananları var. Ama siz Allah’ a yakın olursanız Rabbim bunlardan sizi korumak için müekkel melekler ve görevlileri size yardımcı kılar.Tarık süresi dördüncü ayette müjdelendiği gibi. Eğer siz Allah a sığınmazsanız, Allah’ta sizi tek başınıza bırakır da, siz bu şeytanlar ve cinler için ap açık bir hedef haline gelirsiniz.Hatta, Rabbim bizzat şeytanı bize musallat kılar, ta ki , aklımız başımıza gelene kadar.