Allah her şeyi yaratmıştır, O ise yaratılmamıştır.
Sual: Allah’ın yaratılmadığını ispat eden delil nedir?
El-Cevab: Her şeyi halk eden Allah’dır, Allah ise yaratılmamıştır. Çünkü Allah yaratılmış olsa idi, her şeyi yaratıp Hâlık olamazdı. Evet, şimdiye kadar yaratılmış olan hiçbir mahlûkun, bir varlığı yarattığı görülmemiştir. Demek mahlûkun husûsiyeti ve özelliği yaratıcı olmamaktır. Öyle ise her şeyi yaratan Allah, mahlûk değildir, sonradan yaratılmamıştır, Ezelî ve Ebedîdir. Eğer yaratılmış olsa idi, O da sâir yaratılmışlar gibi hiçbir şey yaratamazdı.
Evet, Hâlık’ın hassesi ve Zâtına lazım olan sıfatı, yaratılmış olmamaktır. bundan anlaşılıyor ki Allah, nihayetsiz kudret, ilim ve hikmetiyle her şeyi yarattığı gibi, kendisi ise Ezelî ve Ebedîdir, yaratanı yoktur. Zaten O’nun nihayetsiz kudret ve rahmeti de Zâtının sonsuz olduğunu, Zâtının sonsuzluğu ise O’nun başlangıçsız olduğunu ispat eder. Çünkü ölüm tarihi olmayanın doğum tarihi de olamaz.
Cenâb-ı Hakk’ın kudretinin nihayetsizliğini ispat eden ise başta insan olmak üzere bütün varlıkların nihayetsiz aczleridir. Çünkü bütün varlıklar var olmadan evvel yokluk zulümatında bulunuyorlardı. Onların yoklukta bulunmaları, onlar için nihayetsiz bir âcizlik olması demektir. O varlıkların içinde bilhassa insana dikkat ettiğimizde yokluktan gelen âcizlikle beraber ölüm ve hastalığa hatta sıcağa, soğuğa, açlığa ve susuzluk gibi maddî ve manevî sayamayacağımız kadar, insana zarar verip, insanı inciten düşmanlarına karşı dayanamamakla aczini görüyoruz. Bu aczine binaen her şey onu rahatsız ediyor. Demek insanın nihâyetsiz bir aczi vardır. Hâlbuki insanın bu âcizliği gideriliyor. O nihayetsiz âcizliğin giderilmesi ise nihâyetsiz bir kudretin varlığını ispat eder. Çünkü nihâyetsiz bir aczin giderilmesi ancak nihâyetsiz bir kudretle mümkün olabilir. Kudret ise nihâyetsiz Kadîr bir Zâtın varlığına delildir. Evet, tepkinin ancak etkiyle mümkün olabileceği fizikî bir kanunudur. O âcizliğin giderilmesi bir tepkidir. Bu tepki ise onu gideren “kudret” denilen etkiye kesinlikle delâlet eder.
Âcizlik noktasında bütün mahlukâtı da insana kıyas et ve anla ki, bütün mahlukâtın nihâyetsiz âcizliklerinin giderilmesi âlem kadar geniş bir penceredir, o acizliği gideren, Kudreti noksansız bir Kadîr-i Zülcelâli gösterir, ispat eder.
Nasıl ki insanın âcizliği nihâyetsizdir, öyle de insanın fakrı da nihayetsizdir.. Her şeyden evvel, insan yokken var olmaya muhtaçtır. Daha sonra başta dünya ve âhiret olmak üzere hesapsız şeylere muhtaç olarak yaratılmıştır. Demek insanda nihâyetsiz bir fakr ve ihtiyaç vardır. Bu fakirlik ve ihtiyaç ise ancak nihâyetsiz bir rahmet ve gınânın yetişmesiyle izâle edilebilir. Yoksa başka şekilde telafîsi mümkün değildir. Evet, insan yokken onu var eden ve muhtaç olduğu bütün âza ve duygularını ona veren ve o âza ve duyguların sonsuza giden umûm arzu ve isteklerini onlara yetiştiren ancak rahmeti nihayetsiz olan bir Rahîm olabilir. Yoksa başka bir yol ile o ihtiyaçları te’min etmenin imkân ve ihtimâli yoktur. Rahmetinin nihâyetsizliği o rahmetin başlangıçsız olduğunu ispat ettiği gibi o rahmetin sahibi olan Rahmân-ı Rahîm’in de Bâki, sonsuz ve Ezelî, başlangıçsız olduğuna delalet eder.
Elhasıl: Cenâb-ı Hakk’ın Yaratıcı olması ve sıfatlarının sonsuz olması onun yaratılmadığını, ezelî ve ebedî olduğunu ispat ediyor. Bu hususta aczimize binaen delil ve burhanlardan teşekkül eden denizden bir katre ile iktifa edip Risâle-i Nurlara havâle ediyoruz.
Bir yanıt yazın