HA HARFİ

Bir kimse Kamer Nesre menzilinde iken, sağ elinin içerisine Gülsuyu ve Misk ile 80 defa Ha harfini yazdıktan sonra, elini menzile karşı tutup, adı geçen buhurlarıda tüttürerek 80 defa Ha harfini zikretsin. Daha sonra 28 harfin Kasemini 80 defa zikredip, bir (1) defada Ha harfinin şu mübarek duasını okusun :

اَجِبْ اَيُّهَا الرُّوحَانِىُّ وَاجْعَلْ لِى الْمَحَبَّةَ وَالْقَبُولَ عِنْدَ الْمُلُكِ وَاْلاَشْرَافِ وَاْلاَكَابِرِ مِنَ النَّاسِ

Ecib eyyüher ruhaniyyü vecal lil mehabbete vel kabüle ındel mülüki vel eşrafi vel ekabiri minen nas.
Bu harfin ruhaniyeti istediğini yerine getirir inşeallah.

TI  HARFİ

Bir kimse Kamer Tarfe menzilinde iken, mavi renkli bir kağıt üzerine kırmızı mürekkep ile 100.000 defa Tı harfini yazdıktan sonra, kağıdı sağ avucunun içine alıp, menzile karşı durarak ve adı geçen buhurları tüttürerek, Tı harfini 100.000 defa zikretsin. Adet tamamlanınca on defada yirmisekiz (28) harfin Kasemini okuyup, en sonunda şöyle desin:

[Devamını oku…]

İşte (onlar da) böyle sizin kendisine îmân ettiğiniz gibi îmân ederlerse, o takdirde gerçekten hidâyete ermiş olurlar.(2) Eğer yüz çevirirlerse, o takdirde onlar, sırf (size karşı bir düşmanlık ve) bir muhâlefet içindedirler. Artık onlara karşı Allah sana yeter! Çünki O, Semî‘ (herşeyi hakkıyla işiten)dir, Alîm (herşeyi hakkıyla bilen)dir.

(2) “Îmân, yalnız icmâlî ve taklîdî bir tasdîka münhasır (taklîde dayalı bir tasdikle sınırlı) değildir. Bir çekirdekten tut, tâ büyük bir hurma ağacına kadar ve eldeki âyinede görünen misâlî güneşten tut, tâ deniz yüzündeki aksine kadar, tâ güneşe kadar mertebeleri ve inkişafları (açılmaları) olduğu gibi, îmânın o derece kesretli (pek çok) hakîkatleri var ki, binbir esmâ-i İlâhiyenin (Allah’ın isimlerinin) ve sâir erkân-ı îmâniyenin (îmân esaslarının) kâinât hakîkatleriyle alâkadar çok hakîkatleri var ki: ‘Bütün ilimlerin ve ma‘rifetlerin ve kemâlât-ı insâniyenin (insana âid fazîletlerin) en büyüğü îmândır ve îmân-ı tahkîkîden (delillere dayalı kuvvetli îmândan) gelen tafsilli (teferruâtlı) ve bürhanlı (delilli) ma‘rifet-i kudsiyedir (Allah’ı tanımaktır)’ diye ehl-i hakîkat (hakîkat âlimleri) ittifâk etmişler.” (Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî, 213)