Selamünaleyküm… Bu yazımız da besin maddelerinin sindirim ve emilimi konusunu ele almaya çalışacağım.
Normal beslenme şartlarında yetişkin bir kişi yılda ortalama bir milyon kalori almakta, kırk yılda ise yaklaşık 45 ton yiyecek tüketmektedir . Peki, tüm bu yiyecekler nereye gitmektedir? Vücudunuz böylesine devasa enerjiyi ve gıda maddesini ne yapmaktadır?
Bu besinler sizin fiziki görünümünüzün ve yaşamanızın devamı için gerekli enerjiyi karşılamaktadır. Vücut; Allah’ın irade ve kudreti ile yeni hücreler, doku, saç ve daha fazlasını yaparak her gün kendini yeniler. İsterseniz, aynaya bakın. Bir yıl öncesiyle aynı görünmenize rağmen, belki de yeni bir saç rengine, stiline, değişen bir cilde, yeniden biçimlenmiş kemiklere ve daha hassas bir sindirim sistemine sahipsinizdir.
Şimdi gelelim asıl konumuza. Besinler vücudumuzda hangi işlemlerden geçip kullanılmaya hazır hale gelir hiç merak ettiniz mi? Bir elma yediğinizde, elma top gibi bütün halinde vücutta dolaşamaz. Kana geçebilen bağırsaktan emilebilecek kadar küçük parçalara ayrılmak zorundadır. Vücudumuz bu vazifeyi sindirim ve emilim süreçleri aracılığıyla gerçekleştirir. Sindirim, yiyeceklerin bağırsak tarafından emilebilecek hale gelene dek parçalanmasıdır. Emilim, besin maddelerinin vücudun içine veya kana taşınmasıdır. Sindirim, sindirim kanalında gerçekleşir. Ağızdan başlar ve 8 metre uzunluğundadır. Sindirim kanalı vücudunuzun içinden geçen bir tüptür; içinden geçenler vücudun gerçek parçası değildir. Yani dışarıdan alınan gıdalardır. Besin maddelerinin emilimi sadece ince bağırsağın ilk bölümünde (duedonum) gerçekleşir. Besin maddeleri ince bağırsağa girişine kadar farklı fiziki ve kimyevi hadislerle karşılaşmaktadır. İnce bağırsakta emilip vücuda giremeyen besin maddeleri ise dışkı ile atılmaktadır.
Vücudumuzdaki besin maddelerinin sindirimi iki şekilde olmaktadır:
- FİZİKSEL SİNDİRİM: Yiyeceklerin hareket ettirilmesi ve parçalanmasıdır. Yiyeceklerin sindirilmesi ağızda çiğnemeyle başlar. Siz çiğnemeseniz bile yiyecekler topaklar halinde mideye inerler ve orada parçalanırlar. Mide yaklaşık 1 litre hacminde, tüm yediklerimizi krem haline getiren güçlü kaslara sahip bir blender gibidir.
- KİMYASAL SİNDİRİM: Besinlerin enzimler aracılığıyla kimyevi yolla parçalanmasıdır. Bu şekilde besinlerdeki kimyasal bağların parçalanması sağlanmış olur. Kimyevi sindirim midede başlar; ancak büyük bir kısmı ince bağırsakta gerçekleşir. Kimyasal bağları kıracak olan sindirim enzimleri pankreas tarafından sentezlenir ve ince bağırsağa salınır. Kimyasal sindirim sonunda gıdalar sindirim işlemini tamamlamış ve emilmeye hazır hale gelmiştir.
Emilim, ince bağırsakta en küçük birimlere parçalanan besin maddelerinin kana taşınmasıdır. Emilim ince bağırsağın yüzeyinde gerçekleşir. İnce bağırsağın yüzeyi besinlerin emilimine yetecek büyüklüktedir. İnce bağırsağın yüzeyinde villus adı verilen kıvrımlar bulunur. Villuslar üzerinde de kıla benzeyen mikrovilluslar bulunmaktadır. Bunların hepsi inanılmaz büyük bir yüzey alanı oluştururlar. Böylece besin maddeleri villuslarla vücuda alınarak kana geçer. Bağırsakların toplam yüzey alanının bir futbol sahasının 1/3 ü kadar olduğunu biliyor muydunuz?
Bununla birlikte bazı maddeleri ince bağırsaktan sindirilemez ve emilemezler. Bu gıda maddeleri lif içermekte olup, sindirilmeden kalın bağırsağa geçmektedir. Lifler, yapısındaki su ve mineralleri kalın bağırsakta tekrar geri bırakarak vücuttan dışkı ile atılır. Dışkı; sindirim sistemine giren ancak vücut tarafından emilemeyen maddelerden oluşur. Aynı şekilde, idrar metabolik atıktır. Vücutta
olması gerekenden fazla olan veya vücuda zarar veren maddeler idrarla dışarı atılır. İdrar böbrekler tarafından üretilir, böbrekler kandan veya diğer organlardan süzdüğü aşırı sodyum gibi fazla miktardaki mineralleri de idrarla dışarı atar.
Bir örnekle özetleyecek olursak;
Şimdi bir elma alalım elimize. Önce “Bismillah” diyoruz. Sonra ağzımıza götürüp ısırıyoruz. Ağzımızda çiğneyerek fiziksel sindirimi gerçekleştiriyoruz. Besinleri iyi ve fazla çiğnemek, besinin tadını almamıza ve daha çabuk doymamıza yardımcı olacaktır. Zayıflamak ve formunu korumak isteyenler çok çiğnemeyi tercih etmelidir. Yemekleri çok çiğnemek, Peygamber Efendimizin (sav) sünnetlerindendir. Elma parçacıkları, yemek borumuzdan geçerek midemize ulaşıyor. Midemizde asidik ortamda mekanik sindirime uğrar ve mide bir mikser görevi yaparak yediklerimizi karıştırıp bulamaç haline getirir. Mideden sonra ince bağırsakta emileceği kısma gidiyor. Buraya gelen enzimler sayesinde elmamız kimyasal sindirime uğrayarak, iğne ucundan bile daha küçük partiküllere karbonhidrat (şeker), vitamin, mineral ve diğer besin öğelerine ayrılarak bağırsağımızdan emilecek duruma geliyor. Burada sindirilemeyen parçalar -ki bunlara lif ve posa diyoruz- atılmak üzere kalın bağırsağa geçiyor ve boşaltılıyor. Bu şekilde elmamız vücutta kullanıma hazır hale geliyor. Elmamızdan gelen malzemeler enerji sağlamak, hormon yapmak, bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek gibi pek çok faaliyette rol almak üzere ilgili yerlere gönderiliyor. Elma önce topraktan aldığı malzemelerle tohumdan ağaca, ağaçtan meyveye, meyveden sindirim ve emilim yoluyla insana ve ölümle yine toprağa geri dönüyor. Elmada her canlı gibi “inna lillahi ve inna ileyhi raciun (Biz Allah’tan geldik. Yine O’na döndürüleceğiz.” (Bakara 156) diyor.
Sindirim ve emilim hakkında sizleri bilgilendirmeye çalıştım. Hazır yeri gelmişken, sizlerle vücuttaki sindirim ve emilim bozukluklarından kaynaklanan vitamin mineral eksiklikleri ile ilgili olarak çoğu kişinin rahatsız olduğu bir konuya değinmek istiyorum. Nerdeyse her gün en az bir kişiden “Edibe hanım! Benim kan değerlerim çok düşükmüş ne yapmam gerekiyor? Bazen elim ayağım titriyor” gibi şikayetler dinliyorum. Ardından da “Et yemiyorum ya o yüzden kansızım. Sağlıklı beslenmiyorum, sebze-meyve tüketmiyorum sonuçlar böyle çıkıyor; ya da çok çay içiyorum çay emilimi engelliyormuş” diye kansızlık nedenini de hemen tespit ediyorlar.
Vücudumuzdaki eksikliklerin malzeme yetersizliğinden olduğu kesinlikle doğrudur. Lakin bu eksikliğin malzeme alımındaki yetersizliğe mi, yoksa malzeme alımından sonra kullanımdaki yetersizliğe mi bağlı olduğu anlaşılamıyorsa, bu dertten kurtulmamız mümkün olmayacaktır.
Eğer malzemeyi eksik alıyorsak, yeterince yemiyorsak çözüm oldukça basittir. Yeme planı oluşturulup gereken miktar sağlanır ve tedavi olunur. Ama ihtiyaç olan kadar alındığı halde makinada yani vücudumuzda bir problem varsa, o zaman makinayı tamir ettiğimiz takdirde tedavi sağlanabilir. Demir eksikliğinde böbrek üstü bezleri, mide gibi organların da sağlık durumu kontrol edilmelidir. Mesela ilaç kullanımına bağlı olarak midedeki demir emilimi için gerekli olan B12 vitaminini sentezleyen hücreler zarar görmüşse, siz istediğiniz kadar demir yüklü besinler tüketin, vücudun faydalanması yeteri kadar olmayacaktır. Dolayısıyla kan değerleriniz düşük gelecektir. Şunu asla unutmamak gerekir ki vücudumuzdaki her şey birbirine bağlı çalışır. Çarklardan birindeki arıza tüm sistemi etkileyecektir. Beslenme ile ilgili konularda bilgimiz arttıkça bu konulara daha detaylı şekilde değineceğiz. O zamana kadar sormak istediklerinizi mail adresim üzerinden irtibata geçerek bana ulaştırabilirsiniz.
Bu ayki yazımı burada noktalarken herkese sıhhat dolu ve bereketli günler diliyorum… Rabbim milletimizi ve ülkemizi tüm şerlerden muhafaza eylesin. Allaha emanet olun.
ALINTIDIR