İki kutuplu merkez hükmündedir insanlık. Bir tarafta solucana heveslenip nefis oltasında cehenneme akan varlıklar. Diğer tarafta varlığıyla beraber varlığın anlamını fark etmeye çalışan kullar. Aynı dünyaya bakan gözler var. Fakat her gözde ayrı dünyalar var. Balık ruhlu insanlar şeytanın oltasına yem olarak alçalırken, vahşi sesleri ve gaddar pençeleri kana bulamıştır insanlığın güzel çehresini.
Kalite ayrıntılarda gizlidir.” demişti bir zaman bir büyüğüm. Basit bir cümleydi belki; fakat bazı ayrıntılar, bazı bilgiler, bakış açısına odak olan bazı bilgiler, farkında olarak yaşamanın temelleri olmaktadır. Bazen resmin en küçük parçasına inilerek anlaşılır güzellikler, bazen de büyük resmi görmekle.
Mesela insan, kâinatta bir merkez hükmündedir. Bütünde önemli bir parçadır. Lakin bütünü göremezse, anlamını yitirmiş kara bir nokta olarak savrulup gidecektir zamanın derelerinde. İnsan, iki ucu açık bir sistemle gönderilmiştir dünyaya. Zirvelere taşınabildiği gibi, aşağıların aşağısına da alçalabilmektedir. En büyük enerji kaynağıdır insan. En çok tasarruf hakkına sahip. Belki de bu yüzden daha farkında olmalıdır kendisinin. Kendisini yeniden fark etmeli, yeniden keşfetmelidir. Bu sebepten denmiştir belki de;
“İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir.
Sen kendin bilmezsen
Bu nice okumaktır…” diye.
Dünya, insanı yeniden keşfetmeye başlamıştır uzun bir aradan sonra. Sanayileşmek, makineleşmek gibi tabirler, insan olmak anlamına kaymıştır zamanla. İnsan, meleklerin secde ettiği, fakat şeytanın etmediği varlık. Dikkat etmelidir insan bu noktaya da. Farkına varmalıdır, dostun düşmanın. Farkına varmalıdır, ahsen-i takvimde yaratıldığı beyan edilmişken Kur’ân-ı Azimüşşan’da, oyuncağı olmaması gerektiğinin şeytanın. İnsan yücelere layık varlık, insan belhüm edallde pejmurde varlık. Fark, şeytanla melek kadar birbirinden uzak; farkındalık, etle tırnak kadar birbirine yakın. Belki de bundandır fark edememesi kendisini insanın.
Ülfet etmiştir insan hayata, kendisine, şeytana ve meleğe. Farkına varamadan angaje olduğu cümlelerin kurduğu kendi dünyasının mahkûmu olmuştur. Alışkanlık denilen en kötü düşman yakalamıştır ruhunu. Dalaletten ve bidatlerden beslenen felsefe, ona da bir yer vermiştir dünyasında. Artık o da bana göre diye başlayan cümleler üretir olmuştur.
Dalalet asrının merkezinde bir merkez hükmünde insan, âhir zamanda. Asır yeniden keşfediyor insanı… Bunca akan kan insan eliyle. Patlayan bombalar gücünü insanın esfel-i safilin tarafından alıyor. Bunca gözyaşı, şeytanın secde etmediği insanın şeytana secde etmesinden kaynaklanıyor.
Hadi herkes kaldırsın patriyotlarını! Uzun menzilli füze başlıklarını! İmha edelim dünyaca çata patalarımızı. Düzelir mi dersiniz acaba işlerimiz? İnsanın içinde eserken zulüm fırtınaları, durur mu dersiniz mazlumun gözyaşları? Beş sene değil, beş asır dursa başında insanın dünyanın jandarmaları, keşfetmeden insanı, olur mu insana beş kuruşluk faydaları? Farkında mısın ey dünya? Dünya insan için var. Dünya insanla var. Ey dünya, karşında fark edilmeyi bekleyen bir dünya insan var. İnsan olduğunun anlaşılmasını bekleyen insanlar var.
Kalite, ayrıntılarda gizlidir. İnsan en büyük gücün kaynağı, en büyük tasarruf hakkı tanınmış varlıktır. İnsan kendi gücünün kaynağını keşfettiğinde anlayacaktır farkını. Kimin tasarrufunda mutasarrıf olduğunu fark ettiği zaman kazanacaktır insanlık, insan olmanın anlamını. Dünya ve içindekiler sınırlıdır ey insanoğlu. İstediğin bütün milenyum hesaplarını yapsan da fanidir hepsi. Kimseye yar olmadı, olmaz dünyanın hazineleri. Hem bilesin ki, dünyada değil hazineler, dünyaya gönderilende.
İki kutuplu merkez hükmündedir insanlık. Bir tarafta solucana heveslenip nefis oltasında cehenneme akan varlıklar. Diğer tarafta varlığıyla beraber varlığın anlamını fark etmeye çalışan kullar. Aynı dünyaya bakan gözler var. Fakat her gözde ayrı dünyalar var. Balık ruhlu insanlar şeytanın oltasına yem olarak alçalırken, vahşi sesleri ve gaddar pençeleri kana bulamıştır insanlığın güzel çehresini.
İnsana hükmetmekte iş. Ruhuna insanın. Aklına ve kalbine ses verebilmekte. Bütün dünya hapishane olsa çözülmez hiçbir şey. İnsana fark ettirebilmekte doğru bildiği yanlışlarını. Değişim ağır olur, fark ettirmez neler kazandırıp, neler kaybettirdiğini. Bu yüzdendir ki, fark etmelidir insan. Durup düşünmelidir. Hep ileriye gitmek kazanç değil, belki en büyük kayıptır. Bir şeyde ifrat mükemmellik değildir. Mesele, dengeyi kurabilmektedir. Göze resmi verirken kulağa da sesi gönderebilmektedir.
Bu yüzdendir ki ey insan, “deme, zaman değişmiş, asır başkalaşmış; herkes dünyaya dalmış.” Fark et, sen nesin? Bütünün neresindesin? Ya perestiş ettiğin o dünya, küçücük bir nokta ise koca kâinatta; ey insan, sor bakalım kendine, neyim ben, ben nerdeyim?
Kalite ayrıntılarda gizlidir, evet. İnsan, kâinatta ayrıntının adresidir. İnsan, kaliteyi fark edecek, ayrıntıları hissedebilecek varlıkların en farklısı, en kalitelisidir. Yoz gözlerle boz renklerin peşini bırakıp bir an önce insan/lık kendinin farkına varmalıdır. Önüne kalite ve mutluluk gelecek her cümlenin adresi, yalnızca insandır. Çünkü bütün kâinat, insan denen varlığın kalitesinin artabilmesi orijininde, keyfiyetinde yaratılmıştır. Ne zaman insan denen unsur, kendine tasarruf sadedinde verilen organizasyonunu İlahi formata paralel hale getirirse, işte o zaman bütün insan/lık/lar saadet asırları yaşayacaktır.
Küçük bir ayrıntı, insan. Kalitenin adresi, insan. Zulmün kaynağı, insan. Farkına var(ıl)ması gereken en önemli varlık, insan. Farklılıkların değil, insan olma keyfiyetinin keşfedilmesini bekleyen, insan. Dünyaya geldiğine ağlayan, gideceğine ağlayan değil, dünyaya niye, niçin geldiğinin ve dünyadan nereye, nasıl gideceğinin farkında olması gereken, insan.
Küçük bir ayrıntı, insan. Kalitenin adresi, insan. Zulmün kaynağı, insan. Farkına var(ıl)ması gereken en önemli varlık, insan. Farklılıkların değil, insan olma keyfiyetinin keşfedilmesini bekleyen, insan. Dünyaya geldiğine ağlayan, gideceğine ağlayan değil, dünyaya niye, niçin geldiğinin ve dünyadan nereye, nasıl gideceğinin farkında olması gereken, insan.
Bir yanıt yazın