MÂNÂSI HAKKINDA İZAHLAR
İbni Abbas (ra)’ın dediğine göre: “Rahmân”, Arapça’da fa’lan vezninde olup rahmet kökünden gelmektedir. “Rahmânurrahîm” ise sevdiğine yumuşaklık, sevgi ve rıfk ile muamele ederek rahmet eder. Kızdığı kimseye karşı da rahmetten uzak davranır. (İbn-i Kesir)
“Rahmân”, yarattığı tüm varlıklardan, mü’min olsun kâfir olsun, bütün insanlardan rahmet, lütuf ve nîmetlerini hiçbir şekilde esirgemeyen zâttır. “Rahmân”, “Kullardan bir benzerinin çıkması düşünülemeyen nîmetler veren” demektir. Aynı zamanda ‘Allah’ ism-i celîlinden sonra ikinci has bir ismidir. (Râzî)
Taberî gibi bazı tefsirlerde geçen rivayete göre İsâ (as) şöyle demiştir: “Rahmân, dünya ve âhirette fazla merhamet edici; Rahîm ise yalnızca âhirette merhamet edici anlamınadır.” (İbn-i Kesir)
Bundan dolayı dünya ve âhiretin Rahmân’ı; âhiretin Rahîm’i veya mü’min ve kâfirin Rahmân’ı; mü’minin Rahîm’i denilmiştir.
Rahmân ismi Kur’ân’da Besmele’dekilerle beraber 159 yerde geçmektedir.
Evet, Zât-ı Akdes’in (mukaddes zâtın) âlem-i zâtîsi (kendine has ismi) ve en âzamî ismi olan Lafzullah’tan (Allah lafzından) sonra en a’zam (en büyük) ismi olan Rahmân, rızka bakar ve rızıktaki şükür ile ona yetişilir. Hem Rahmân’ın en zâhir (en açık) mânâsı Rezzâk’tır. (Mektûbât)
Yukarıda geçtiği gibi Bedîüzzaman Hazretleri Rahmân’ın Rezzak mânâsına olduğunu ve büyük nîmetlere delâlet ettiğini İşarat-ül-İcaz’da beyan eder.
Cenâb-ı Hakk’ın Rahmân ismi yalnız ona mahsustur ve onunla başkası isimlendirilmemiştir.
Bu noktada Elmalılı Hamdi Yazır şöyle der: “Rahmân da Allah’a has bir isimdir. Fakat ism-i zat değil ism-i sıfattır. Her halde “Rahmân” Allah Teâlâ’ya mahsus bir sıfat ismidir.
Bazılarının bu ismi “esirgeyici” diye tercüme ettiklerini görüyoruz. Hâlbuki esirgemek esasında kıskanmak mânâsınadır. “Benden onu esirgedin” denilir. Sonra kıskanılanın korunması tabii olduğundan; esirgemek, lazımı olan korumak mânâsına da kullanılır.
“Beni esirgemiyorsun” deriz ki “beni korumuyorsun” demektir. Fakat bana merhamet etmiyorsun gibi, bana esirgemiyorsun denilmez. Binaenaleyh esirgeyici, esasında “kıskanç” demek olacağından Rahmân’ın tefsiri dahi olmamış olur. Elemlenmek, acı duymak demek olan “acıyıcı” da tatsız ve şaibelidir. Kuru bir acımak merhamet değildir.
Merhamet acıyı, afetleri bertaraf edip onun yerine sürur ve hayrı ikameye yönelik bir iyilik duygusudur ki lisanımızda tamamen bilinen bir kelimedir. Biz merhametli sıfatından anladığımız tatlı mânâyı öbürlerinden tamamıyla duymayız ve hele pek merhametli yerine “acıyıcı esirgeyici” demeyiz. Bunun için eskilerimiz bu makamda “yarlığamak” fiilinden “yarlığayıcı” kelimesini kullanırlardı. “Rabbim rahmetiyle yarlığasın!”, “Rahmetinle yarlığa ya Rabbi!” denilmesi gibi. Esasında “yar muamelesi yapmak” demektir ki rahmetin neticesidir. (Elmalılı Tefsiri)
RAHMETİN TANIMI
Rahmet: Bir kimseyi her çeşit âfetten kurtarmaktan, ihtiyaç sahiplerine hayırları ulaştırmaktan ibarettir. Ayrıca şefkat, rikkat, yürek yufkalığı, bağışlama, acıma, ihsan mânâlarına da gelir. (Râzî)
RAHMETİN ÖNEMİ
Bu hususta Bedîüzzaman Hazretleri şöyle der: “Şu hadsiz kâinatı şenlendiren bilmüşâhede (gördüğümüz gibi) rahmettir. Bu karanlıklı mevcûdatı ışıklandıran bilbedâhe (açıkca) rahmettir.
Bu hadsiz ihtiyacat içinde yuvarlanan mahlûkatı terbiye eden bilbedâhe (açıkça) rahmettir. Ve bir ağaç heyetiyle meyvesine müteveccih (yönelik) olduğu gibi, bütün kâinatı insana müteveccih (yönelik) eden ve her tarafta ona baktıran ve muavanete (yardımlaşmaya) koşturan bilbedâhe (açıkça) rahmettir.
Ve bu hadsiz fezayı ve bu boş ve hâlî âlemi dolduran ve nurlandıran ve şenlendiren bilmüşâhede (gördüğümüz gibi) rahmettir. Ve bu fânî insanı ebede namzet (aday) eden ve ezelî ve ebedî bir zâta muhatap ve dost yapan bilbedâhe (açıkça) rahmettir.”
RAHMÂN İSMİNİN KIYMETİ
Sen yalnız Rahmân ismine bak ki: Cennet bir cilvesi ve saadet-i ebediye bir lem’ası (parıltısı) ve dünyadaki bütün rızık ve nîmet, bir katresidir (damlasıdır).” (Sözler)
Rahmân, çok kıymetli olmasından bir sûreye isim olarak verilmiş ve besmelede, Allah isminden sonra Rahîm ismiyle beraber zikredilmiş. Kur’ân’ın sûrelerinin başında, hem bütün mübârek kitapların başında, hem bütün mübârek işlerin başında da besmele yazılmıştır. Hatta İmam-ı Şâfii gibi büyük müctehidler: “Besmele bir tek âyet olduğu hâlde Kur’ân’da 114 defa nâzil olmuştur.” diye kıymetini beyan etmişler.
SONUÇ
İnsan, ism-i Rahmân’ı tamamıyla gösterir bir surette yaratılmıştır. Yani insan Rahmân’ı tamamen gösteren ve delil olan bir aynadır.
Hadiste bildirildiği üzere Abdullah (Allah’ın kulu) ve Abdurrahmân (Rahmân’ın kulu) isimleri Allah’ın en çok sevdiği iki isimdir.
Çünkü Cenâb-ı Hakk’ın en büyük ismi Allah, sonra Rahmân’dır.
Nitekim âyette, meâlen: “İster Allah diye duâ edin, ister Rahmân diye duâ edin! Hangisiyle duâ etseniz, işte en güzel isimler O’nundur.” (İsra 110) buyrulmuştur.
Bütün bunlardan anlaşılıyor ki rahmet ve merhamet, insanlar için çok önemlidir. Nasıl ki, insan Allah’ın rahmet ve merhametine her an muhtaçtır. Dolayısıyla rahmet ve merhameti çok olan Rahmân-ur-Rahîm’e duâ ile ilticâ etmesi lazımdır.
Allah, merhametlidir. Merhametli olanları sever. İşte bu sırla insanlar birbirlerine karşı, hatta diğer canlılara karşı da şefkat ve merhametle muamele etmeleri gerekir. Böylece Rahmân-ur-Rahim’e daha güzel bir ayna olabilirler.
Ya Rabbi! Bizleri acz ve fakrını bilip bütün ihtiyaçları için sana yönelen ve başkalarına merhametle muamele edip Rahmân ismine güzel bir ayna olan kullarından eyle! Amîn.
Bu hadsiz ihtiyacat içinde yuvarlanan mahlûkatı terbiye eden bilbedâhe (açıkça) rahmettir.
BEDÎÜZZAMAN SAİD NURSİ
Sen yalnız Rahmân ismine bak ki: Cennet bir cilvesi ve saadet-i ebediye bir lem’ası (parıltısı) ve dünyadaki bütün rızık ve nîmet, bir katresidir (damlasıdır).
SÖZLER
Bir yanıt yazın