İbn Huzeyme’nin Selmân-ı Fârisî’den yaptığı bir rivâyete göre, bir defa Peygamberimiz (asm)
Hz. Selmân (ra)’a: “Selmân, sen Cumayı ne zannediyorsun?” diye sorunca o da: “Allah ve Rasûlü daha iyi bilir.” der. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz: “Senin atan Âdem (as)’in yaratılışı işte o gün oldu, yani vücudunun bütün parçaları o gün bir araya getirildi.” buyurmuştur.
Ebû Hureyre’den rivâyet edilen başka bir hadiste de: “Üzerine güneş doğan günlerin en hayırlısı Cuma günüdür: Âdem (as) o gün yaratıldı, o gün Cennet’e girdi, yine o gün Cennet’ten çıkarıldı. Bir de kıyamet Cuma günü kopacaktır.” (5) buyurulmuştur.
Cuma günü ve fazileti
“İnsanlarda velî, Cumada dakika-i icâbe, Ramazan’da Leyle-i Kadir, Esmâ-i Hüsnâda İsm-i Âzam, ömürde ecel meçhul kaldıkça, sair efrad dahi kıymettar kalır, ehemmiyet verilir. Yirmi sene müphem bir ömür, nihâyeti muayyen bin sene ömre müreccahtır.”
BU GÜNE CUMA İSMİNİN VERİLMESİ
Haftanın günlerine İslâmiyetten önce verilen isimler şimdiki gibi değildi. Cuma gününe ‘yevmu’l-arube’ denirdi (1) Süheylî’ye göre bu isim Süryânîce olup ‘rahmet’ mânâsına gelmektedir.
Arûbe yerine Cuma adını veren, bir rivâyete göre Peygamberimiz (asm)’ın dedelerinden Ka’b İbn Lüeyy’dir. İbn Sîrîn’den gelen bir başka rivâyete göre de bu ad Cuma namazı henüz farz kılınmadan evvel Medine’de bulunan Müslümanlar tarafından verilmiştir.
İbn Sîrîn’in rivâyeti şöyledir: “Hz. Peygamber (asm) Medine’ye hicret etmeden ve Cuma âyeti nazil olmadan önce Medineliler Cuma namazı kılmışlardı.” Ensâr: “Yahudilerin bir günü var, her yedi günde bir araya toplanıyorlar, Hristiyanların da öyle. Bizim de bir toplanma günümüz olsun, o günde Allah’ı zikredelim; şükredelim.” dediler. Bunun üzerine: “Sebt: Cumartesi günü Yahudilerin, ahad: pazar günü Hristiyanların, o halde bunu arube: günü yapalım.” demişlerdi. Bu suretle Es’ad İbn Zürâre’nin yanında toplandılar, Es’ad b. Zürâre (ra) onlara iki rekat namaz kıldırdı ve vaaz etti. Toplandıkları âna ‘Cuma’ adını verdiler. (2)
Süryanilerin Cuma gününe arube yani rahmet adını vermeleri bu günün eski ümmetler tarafından da mübarek kabul edildiğini isbat eder.
DİĞER DİNLERDE VE TARİHTE CUMANIN ÖNEMİ
Diğer semâvi dinlerde de Cuma gününe dikkat çekilmiş, fakat onlar bunu terkederek başka günlere yönelmişlerdir. Ebû Hureyre’den Allah Resûlû (asm)’ın şöyle dediği nakledilmiştir: “Bizler, bizden önce kitap verilenlere göre en sonuncusuyuz. Kıyâmette ise en öne geçeceğiz. Onlar, Allah’ın kendilerine farz kıldığı bu Cuma gününde ihtilafa düştüler. Allah onu bize gösterdi. Diğer insanlar bu konuda bize uyuyorlar. Ertesi gün Yahudilerin, daha ertesi gün ise Hristiyanlarındır.” (3)
Peygamberimiz (asm) bir hadislerinde de şöyle buyurmaktadır: “Ehli kitap olan Yahudi ve Hristiyanlara Cuma günü verilmiştir. Fakat onlar, ihtilaf ederek onu bıraktılar. Allah rahmetiyle bizi, bu konuda hidâyete erdirdi ve o günü bu ümmete verdi. Onu, müminler için bir bayram yaptı. Bugüne ilk sahip çıkan Müslümanlardır. Ehli kitap ise, bu konuda onlara tabidirler.” (4)
İbn Huzeyme’nin Selmân-ı Fârisî’den yaptığı bir rivâyete göre, bir defa Peygamberimiz (asm) Hz. Selmân (ra)’a: “Selmân, sen Cumayı ne zannediyorsun?” diye sorunca o da: “Allah ve Rasûlü daha iyi bilir.” der. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz: “Senin atan Âdem (as)’in yaratılışı işte o gün oldu, yani vücudunun bütün parçaları o gün bir araya getirildi.” buyurmuştur. Ebû Hureyre’den rivâyet edilen başka bir hadiste de: “Üzerine güneş doğan günlerin en hayırlısı Cuma günüdür: Âdem (as) o gün yaratıldı, o gün Cennet’e girdi, yine o gün Cennet’ten çıkarıldı. Bir de kıyamet Cuma günü kopacaktır.” (5) buyurulmuştur.
Diğer bir rivâyette de, yukardaki sözlere ilâveten şu cümleler yer almıştır: “Kıyamet de o gün kopacaktır. İnsan ve cin’den başka hiçbir mahluk yoktur ki, Cuma günü tan yeri ağardıktan gün doğuncaya kadar -kıyamet belki bu gün kopar korkusu ile- kulak kabartmasın. Bir de o günün içinde öyle bir saat vardır ki, hiçbir Müslüman kul tesadüfen o esnada namaz kılıp Allah’tan bir hacetini dilemez ki, onu Allah O’na vermesin.”
CUMA GÜNÜNÜN MAKBÛLİYETİ
Cuma gününün hem dünyada hem âhirette, hem insanlar hem de melekler arasında ayrı bir husûsiyeti vardır. Bu özellikleri Enes b. Malik’in rivâyet ettiği hadiste, Peygamberimiz (asm) şöyle anlatmaktadır:
“Bana Cebrâil geldi. Avucunda beyaz bir ayna vardı. Bana: “Bu, Cuma (namazı)dır, Rabbin onu, sana ve senden sonra ümmetine bayram olsun diye, farz kılmıştır” dedi. Ben: “Bu günde bizim için ne vardır?” diye sordum. Şöyle dedi: “O günde, pek hayırlı bir vakit vardır. Kim o zaman içerisinde, kendisi için nasip edilen bir hayrı isterse, Allah onu kendisine verir. Ama istediği şey, kendisi için takdir edilmemişse, Allah, ondan daha büyük bir nimeti kendisi için âhirete saklar. Kul kendisi için takdir edilmiş olan bir kötülükten Allah’a sığınırsa, Allah onu, ondan daha büyüğünden muhafaza buyurur. Cuma günü, meleklerin yanında günlerin en kıymetlisidir. Biz onu, âhirette yevmü’l-mezîd (ikramı çok olan gün) diye anarız.”
Rasulullah (asm) buyurur ki: Cebrail’e: “O güne niçin yevmü’l-mezid denir?” diye sordum. Şöyle dedi: “Çünkü Azîz ve Celîl olan Rabbin, cennette beyaz misk ile donatılmış bir vadi hazırlamıştır. Cuma günü olduğunda, İlliyyînden Kürsü makamına iner.” Hadisin sonu şöyle bitmektedir: “Yüce Allah, Cuma günü mü’minler için tecelli buyurur, onlar Allah’ın cemaline nazar ederler.” (6)
İCÂBET SAATİ VE GİZLİ OLMASININ HİKMETLERİ
Cuma gününü diğer günlerden üstün yapan meziyetlerinden biri yukarıdaki rivâyetlerden anlaşıldığı üzere bu günde icâbet saatinin olmasıdır. Hicrî takvime göre Cuma günü miladi takvime göre perşembe günü güneş batımında başlar Cuma günü güneş batımına kadar devam eder.
İcâbet saatinin Cuma gününün 24 saati içinde bulunması muhtemel olup bu konuda muhtelif rivâyetler vardır. İcâbet saati konusunda Peygamberimiz (asm) şöyle buyurmaktadır: “Bu saat imamın minbere oturduğu zaman ile namazın kılındığı vakit arasındadır.” (7)
Başka bir rivâyette, Peygamberimiz (asm) bu saat için: “Cuma namazına girişten itibâren, namazdan çıkıncaya kadar.” buyurmuştur.
Fakat bu saatin bilinmeyen ve meçhul kalan bir saat olduğu yolunda da rivâyetler vardır. Meselâ yine Ebû Hureyre (ra) demiştir ki: “Bu saatin hangi saat olduğunu Nebiyy-i Ekrem Efendimiz’den (asm) sorduk. Bize: ‘Bu saati ben biliyordum. Lâkin sonradan Leyle-i Kadir bana unutturulduğu gibi, bu da bana unutturuldu!’ buyurdu.” (8)
Üstad Bedîüzzaman Hazretleri de Cuma’daki saat-i icâbede yapılan duânın makbûle daha yakın olduğu yolundaki rivâyeti duânın kabul şartları arasında sayıyor. (9)
Ayrıca saat-i icâbenin meçhul kalmasını ise, sâir saatleri ve dakîkaları kıymetten düşürmemek ve her saate aynı derecede ehemmiyet verilmesini sağlamak hikmetine bağlıyor:
“İnsanlarda velî, Cumada dakika-i icabe, Ramazan’da Leyle-i Kadir, Esmâ-i Hüsnâda İsm-i Âzam, ömürde ecel meçhul kaldıkça, sair efrad dahi kıymettar kalır, ehemmiyet verilir. Yirmi sene müphem bir ömür, nihâyeti muayyen bin sene ömre müreccahtır.” (10)
Cenâb-ı Hakk, bizlere Cuma günlerini hakkıyla idrak ve ihyâ etmeyi nasip eylesin. Amîn.
Kurtubî, Tefsir, XVIII, 99 Muhammed Ali es-Sâbûnî, Ahkâm Tefsiri, II, 463 Buhârî, Cuma, 1 Müslim, Cuma, 856. Müslim, Cumua, 5. Şafii, Müsned, No. 374; Heysemi, Mecmau’z Zevaid, II, 164. Riyazüs- Sâlihîn, 1154. Tecrit Terc. 106. Osmanlıca Mektûbât, s. 105 Osmanlıca Mektûbât, s. 464
Cuma Âdâbı
“Size bir Sûre haber vereyim mi ki, azameti semâ ile arz arasını doldurmuş, onu yetmişbin melek teşyî’ etmiştir? O Sûre Kehf süresidir. Kim Cuma günü bu Sûreyi okursa Allah onu öteki Cumaya kadar bu Sûre ile mağfiret eder, sonunda üç gün de ziyâdesi vardır. Ve semâya ulaşan bir nûr verilir ve Deccal’in fitnesinden muhafaza edilir. Yatacağı vakit bu Sûrenin sonundan beş âyet okuyan hıfz olunur ve gecenin istediği vaktinde kaldırılır.”
Ebû Lübabe bin Abdilmünzir (ra)’ın rivâyet ettiği bir hadiste şöyle denilmiştir:
“Cuma günü, Allah katında öteki günlerin en üstünü ve en büyüğüdür. O Allah katında kurban bayramı ve fıtır bayramından daha büyüktür. Cuma gününün beş hasiyeti vardır:
1) Allah, Adem (as)’ı o gün yarattı.
2) Allah, Adem (as)’ı o gün yer yüzüne indirdi.
3) Allah, Adem (as)’ın rûhunu o gün aldı.
4) Cuma gününde bir an vardır ki; o anda kul bir şey isterse, haram bir şey istemediği sürece Allah istediğini ona mutlaka verir.
5) Kıyamet o gün kopacaktır, ne kadar mukarreb melek, ne kadar sema, ne kadar yer, ne kadar rüzgar, ne kadar dağ, ne kadar deniz varsa hepsi mutlaka Cuma gününden korkarak kendilerine mahsus ibâdet ederler.” (2) Bu sebeplerden dolayı Ebû Hureyre’nin hadisinde bu güne Cuma denmiştir.
Kur’ân Cuma gününde tamamlanmıştır. Çünkü: “Bugün, size dininizi kemale erdirdim” meâlindeki Mâide Sûresi 3. âyeti Cuma günü Veda Haccında nâzil olmuştur. (3)
Cuma âdâbı şöyle sıralanabilir:
Cuma günün evvelinde, varsa bir ihtiyac tedarik etmeli, nikâh akdetmek ve bunun gibi mühim işler yapılmalıdır; bu sünnettir.
Perşembeyi Cumaya bağlayan gece iki rekat nafile namaz kılınmalı.
“Cuma gününde; Yani perşembeyi Cumaya bağlayan gece iki rek’at namaz kılıp Fâtiha’dan sonra onbir defa Zilzâl Sûresini okuyan kimseyi Allah Teâlâ kabir azâbından ve kıyâmet korkularından emin kılar.” (4)
Cuma gecesinde Sûre-i Duhân okunmalıdır.
Peygamberimiz: “Bir kimse Cuma gecesi veya Cuma günü Sûre-i Duhân’ı okursa, Cenâb-ı Allah o kimse için cennete bir saray bina eder.” buyurmuştur.
Cuma gecesi Yasin Sûresi okunmalıdır.
“Kim Cuma gecesi Yasin Sûresi okursa bağışlanır.” (5)
Cuma günü mü’minlerin ictima günleridir. Bu sebepten dolayı bu günü bir bayram bilmeli ona göre diğer vakitlerden ziyade taharet ve nezafete riâyetle Cuma’ya hürmet etmelidir.
Nebiyy-i Ekrem (asm) Hazretleri: “Cuma günü, ibâdet ve ezkâr ile mü’minlerin kalbi mesrûr olacak bir bayram günüdür.” (6) buyurmuşlardır
Cuma günü gusl edilmeli ve her türlü beden temizliği îtina ile yapılmalıdır; zira Peygamberimiz (asm): “Bir kâse su, bir altın bile olsa; Cuma günü guslediniz!” diye emretmiştir.
Güzel ve temiz elbiseler giymeli,
Güzel ve başkalarını rahatsız etmeyen hoş kokular sürmeli,
Misvak kullanılmalıdır.
Nitekim peygamberimiz: “Bu Cuma Allah’ın Müslümanlara verdiği bir bayram günüdür. Kim Cumaya gidecekse boy abdestini alsın, yanında güzel koku varsa sürünsün, misvağını da kullansın.” buyurmuştur.
Kokusuyla başkaları rahatsız edecek (sağan ve sarımsak v.b.) yiyecekler yenmemeli; kirli, pis kokan elbise ve çoraplar giyilmemelidir. Bu kul hakkını ihlaldir.
Cuma günü Cuma vaktinden önce Kehf Sûresi okunmalıdır.
“Size bir Sûre haber vereyim mi ki, azameti semâ ile arz arasını doldurmuş, onu yetmişbin melek teşyî’ etmiştir? O Sûre Kehf süresidir. Kim Cuma günü bu Sûreyi okursa Allah onu öteki Cumaya kadar bu Sûre ile mağfiret eder, sonunda üç gün de ziyâdesi vardır. Ve semâya ulaşan bir nûr verilir ve Deccal’in fitnesinden muhafaza edilir. Yatacağı vakit bu Sûrenin sonundan beş âyet okuyan hıfz olunur ve gecenin istediği vaktinde kaldırılır.” (7)
Cumadan önce mümkünse kalbin marazlarına mücerreb bir ilaç ve rûhu manevî kirlerden arındıran bir duâ olan “Evrad-ı Kudsiye” veya mütefekkirane okunsa imana kuvvet veren. (8) “Hulasatu’l-Hulâsa” okunmalıdır.
Cumaya erken gidilmeye çalışılmalı, saat-i icâbeyi araştırıp o saati değerlendirmelidir.
Ebû Hureyre (ra)’dan rivâyet olunduğuna göre Resûl-i Ekrem (asm) Efendimiz Hazretleri buyurmuşlardır ki:
“Cuma gününde bir saat vardır. Allah’ın kullarından bir müslim namazda ve kıyamda iken Allah Teâlâ’dan niyâz ile bir şey isteyip duâsı o saate tesadüf ederse Allah u Teâlâ Hazretleri o kimsenin dileğini verir.” (9)
Cuma günü namaz için seslenildiği (ezan okunduğu) zaman, hemen alış-verişi bırakıp, Allah’ın zikrine koşulmalıdır.
“Ey îmân edenler! Cuma günü namaz için seslenildiği (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alış-verişi bırakın! Eğer bilirseniz bu sizin için çok hayırlıdır” (10)
Âyetten anlaşılacağı üzere Cuma vakti alış veriş yapmak yasaklanmıştır.
Özürsüz Cuma terk edilmemelidir.
Peygamberimiz (asm): “Vallâhi, bir adama (benim yerime cemaate nmaz kıldırmasını, emretmeyi sonra Cumaya gelmeyenlerin evlerini üzerlerine yakmayı arzu ettim” (11)
“Kim Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsa Cumaya gitsin. Kim eğlence ve ticaretle meşgul olarak Cuma’ya gitme ihtiyacı hissetmezse Allah da ondan râzı olmaz.” (12)
“Kim zaruretsiz üç Cuma’yı terk ederse Allah kalbini mühürler (Cehenneme kor)” (13)
Cumaya vaktinde gidip, ön saflarda bulunmak efdaldir.
Rivâyetlerden camiye gelmede öncelik sırasına göre deve, sığır, koyun hatta tavuk tasadduk etme sevabı verildiği anlaşılmaktadır.
Cumaya sonradan gelip, cemâati rahatsız ederek öne geçmemek gerekir. Peygamberimiz (asm) Cumaya geç kalıp cemaatin önüne geçmeye çalışan bir adama “Otur! Hem rahatsız ettin, hem de geç kaldın” demiştir.
Hutbe okunurken konuşulmamalıdır. Başka şeylerle uğraşılmamalıdır. Namazdaki gibi durmalıdır.
Cuma namazından sonra Cenâb-ı Allah’a zikir, tahmid ve ta’zimde bulunulmalı, yapılan günahlar için de istiğfar edilmelidir.
“Cuma namazından sonra daha oturduğu yerden kalkmadan yüz defa: Sübhanallahi ve bihamdihî, sübhanallahi’l azîmi ve bihamdihî, estağfirullâh diyen kimsenin yüzbin günâhını, ana ve babasının da yirmidörtbin günâhını Allah mağfiret eder.” (14)
Cuma Namazından Sonra duâ edilmeli,
Nebiyy-i Ekrem (asm) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Kim Cuma namazından sonra -konuşmadan ve kalkmadan- İhlâs Sûresi’ni, Felâk Sûresi’ni ve Nâs Sûresi’ni yedişer defa okursa Allah u Teâlâ onu gelecek Cumaya kadar, zarar verici şeylerden muhafaza buyurur,” (15)
Cumadan sonra helâl rızık kazanmak için ziraat, ticaret ve san’at’a yönenilmelidir.
“Nihâyet namaz bitince, artık yeryüzünde dağılın ve Allah’ın lütfundan (rızkınızı) arayın ve Allah’ı çok zikredin; tâ ki kurtuluşa eresiniz!” (16)
Cuma Suresi, 9-11 Tergıp ve Terhip, c. 2, s. 136 Celâleyn şerhi, c. 2, s. 179 Râmûzü’l-ehâdîs, 427 (Deylemî’den) Esbehanî el-Câmi’u’s-Sağîr Uhfetü’z-zâkirîn, 269 Asayı musa 245 Buharî, Deavât, 61 Cuma suresi, 9 Müslim, hâkim. Taberanî İmam Ahmet, Ebû Davut, Nesâi, Tirmizi, İbn mâce, Hâkim Buharî, Deavât, 61 el-Câmiu’s-Sağir Cuma Suresi, 10
Bir yanıt yazın