Cinlerin varlığı ve yokluğu ile ilgili sürekli aklımızda soru işaretleri olmuştur. Ama bunun varlığına sadece bunlarla iletişime giren kişiler kesin inanmak durumunda kalmıştır. Diğerleri her zaman acaba sorusu ile karşılaşmışlardır. Burada acizane araştırmalarım sonucu, cinlerin varlığını isbat eden delilleri size sunmaya çalışacağım. İmamul-Haremeyn ( Eşşemail ) adlı eserinde şöyele demiştir. Bir çok filozoflar ve kadere inanmayan ve dinel alakası olmayan insanlar cinlerin ve şeytanların varlıklarını inkar etmişlerdir. Bunda şaşıracak bir şey yoktur. Asıl bizi şaşırtan, kadere iman edenlerin bunca Kur’ an nasları, haberin tevatürü (sürekli tekrarlanması) gözlerimizi kamaştıracak ve inançlarımız artıracak şekilde ortaya koydukları halde, bunları inkar etmesidir.
Bu konuda bazı kimselerder ki, cinler görülmez çünkü cisimleri gayet incedir ve ışık onlara nüfus etmektedir. Bazıları da derki, görülmemelerinin sebebi, renklerinin olmamasıdır. Yine aynı imam derki, Sahabe ve tabiinlerin , kendi zamanlarında cinlerin ve şeytanların varlıklarını kabul ettikten ve onların şerrinden Allah ‘a sığındıkları sabit olduktan sonra , bizim ayrı ayrı ayet ve hadislerle bunları isbata kalkışmamız tekellüf( yapmacık hareket, gösterişe kapılmak) olur.
Bunları kabul etmeyenler dinde suçlu sayılır. Bu inkarcılar bu varlıkları gözle göremedikleri, elle tutamadıkları için inkara gitmişlerdir ve eğer onlar var olsalardı, kendilerini bize gösterirlerdi demektedirler. Bu inkar, garip yaratıkların iç yüzünü bilmeyenlerin yaptıkları hatadır. Halbu ki, onların bu olumsuz tutumu , insanların koruyucuları olan Allah ‘ın meleklerini dahi inkara sürükleyebilmektedir. Hemedanlı Kadı Abdül-Cebbar bin Ahmet der ki: Cinlerin varlıklarını isbat eden deliller naklidir, Akli değildir. Çünkü gözle görülmeyen cisimlerin var olduklarını akıl isbat edemez. Bir şeyin başka bir şeye delil olabilmesi için, o şey ile ( fiilin faili ile olan münasebeti gibi)bir münasebeti bulunması gerektir. O yüzden bunların varlığını ancak mağnevi boyutu açılıp, onlarla münasebet ve meşveret eden kişiler, aynen akli delil varmış gibi kabul ederler. Zaten onların varlığına delil olan o kadar ayet ve hadis vardır ki, İnançları tam olan bir kişinin , inkarına meydan bırakmaz. Zaten Peygamber Efendimizin , onların var olduklarına inanması bile, bizim inanmamız için kesin bir sebebdir.
Cinlerin varlığını Müslümanlarla beraber, ehli kitap olan,Yahudiler ve Nasraniler de kabul etmişlerdir.
Cehmiye ve mutezile gibi cinlerin varlığını inkar eden zümreler gibi kafirler arasında da bir çok inkarcılar bulunmaktadır.
Onlar inkar ededursun, Peygamberler tarafından verilen haberler tevatür halini almıştır. Bu haberlerde, Onların diri ve akıllı,emir ve yasak dinleyen, irade sahibi birer varlık oldukları bildirilmiştir. Madem ki bu haberler tüm peygamberler tarafından tevatür derecesini almıştır, öyle ise kimse bunu inkar edemez. Çünkü birbirlerinden ayrı zaman larda dünyaya gelen ve birbirlerini hiç görmeyen Peygamberler, aynı hakikat üzerine parmak basmışlarsa, bunu inkar ahmaklık olur.
Müşrikler bir nevi, Cinlere ibadeti andıran tılsımlar ve afsunlar yaparlar. Böylece cinlere azami şekilde saygı gösterirler. İslamda şirk sayılan ve Arapça olmayan bir çok şey yaparlar ki, İslam alimleri bunları mensuplarına yasaklamışlardır. Ama şirk olmadıkça Peygamber Efendimiz hastaya okumaya müsaade etmiştir. Bunu (Kardeşine faydalı olmaya gücü yeten kimse, bunu yapsın) hadisinden anlıyoruz. Allah’ın Rasulü (S.A.V ) bir hadisinde şöyle buyurmuşlar. “Şeytan , insan oğlunun (bedeninde) kanının dolaştığı yerde dolaşıp durur” Ebu Ömer b. Abdil-Berre der ki: Kelam ve lisan ehline göre , cin birkaç mertebede kullanılır. Sadece cin olarak zikr ettiklerinde “cinni” denilir. Onun insanlarla beraber yaşayanlardan biri olduğunu kast ettiklerinde “Amir” diye adlandırırlar ki çoğulu “Ummar” dir.
Çocuklara arız olanlardan addettiklerinde ise “Ervah” derler. Yüzsüzlüğü artınca , “Şeytan” daha da azınca “Marid” kendisiyle başa çıkılmayacak şekilde azınca “İfrit” adını alır. İfritin çoğulu “Afarit” olarak gelir.
CİNLERİN YARADILIŞI
Ebu huzayfe,(el – Mubtele) de derki.: Bize Osman , ona da Bekir bin El-Ahnein anlattığına göre , Abdurrrahman bin Sabit e El- Kureyşi Abdullah bin Amr bin El –As ‘dan (R.A) şöyle nakl etmiştir. “Allah ‘u Teala cinleri , Adem’den iki bin sene evvel yaratmıştır. Cuveybir,Ed-Dahhak’dan nakl edildiğine göre, ibni Abbas (R.A) şöyle buyurmuştur. Cinle yer yüzünün, meleklerde gök yüzünün sakinleri idi.Her samanın bir melaikesi vardı. Ehl-i Semanın her birinin kendilerine has, namaz , tesbih ve duaları vardır. Her ehli sema , altındaki ehli semaya nisbeten daha çok ibadet ederler. Dua, namaz ve tesbih hususunda onlardan daha fazladır. Böylece melekler göklerin , Cinler de yerlerin mimarları olmuştur. Bazılarına göre cinler yer yüzünü iki bir sene imar etmişlerdir. Diğer bir alim kemsine göre ise kırk yıl imar etmişlerdir.
İshak diyor ki:Ebu Ravk İkrime den , oda İbni Abbas (R.A) dan rivayet etmiştir. “Cenabi Hak cinlerin babası Sumiy’yi yaratınca ona , “iste bakalım” , dedi.
Oda: Ben şunu isterim dedi. Biz görelim , lakin görünmeyelim. Ölünce toprak altında kayıp olalım. Yaşlı olanımız gençleşsin, diye dilekte bulundu. Bu istek kendisine verildi. Hakikaten onlar görürler, görünmezler. Öldüklerinde toprak içinde kayıp olurlar. Yaşlıları erzel-i ömürdeki (en rezil) bir sabi haline gelinceye kadar ölmez. Sonra Adem i yarattı ve “dile benden” buyurdu.Oda Cebeli (dağı veya cenneti) diledi. Dağ (cennet) kendisine verildi.
İshak diyorki:Bana cuveybir iel Osman anlattı. “Allah cinleri yarattı ve onlara yeri imar etme işini verdi. Allah !a uzun zaman ibadet ettiler.Sonlar Allah ‘a asi gelerek kanlar akıttılar. (cinayet işlediler).Bunun üzerine Allah onlara , dünta semasında bulunun meleklerden bir ordu gönderdi. Bu ordunun adı Cin idi. Aralarında iblis de vardı. O dört bin kişiye kumanda veriyordu. Yer yüzüne indiler ve yer yüzünü onlardan kurtardılar. Onları denizdeki adalara sürdüler. İblis ve beraberinde ki askerler, yer yüzünden hoşlandıkları için oradan ayrılmadılar ve orada kaldılar.
İblis ve askerleri yeryüzünde Adem yaratılmadan önce tam kırk yıl ikamet etmişlerdir. İblis , gök ve yerdekilerin başı idi. Yüksekte Allah indinde , yer yüzüne bir halife gönderileceği yazılı idi. İblis bunu gördü ve okudu. Cenabi Hak meleklere Adem a.s den bahsedince, İblis meleklere Allah tarafından ona secde ile emr edileceğini bildirdi. Ve içinden “ben ona secde etmeyeceğim “ dedi ve bunu gizledi. Meleklere Allah yeryüzüne kan döken ve yeryüzünü ifsada uğratan birini halife göndereceğini ve ona secde emredeceğini anlattı. Allah “yeryüzünde ben bir halife kılıcıyım “ deyince , melekler önceden iblisten aldıkları talimatı öne sürerek: yeryüzünü ifsad edecek, kan akıtacak birini mi halife yapacaksın “dediler.Çünkü onlar orada kalmayı ve ibadet etmeyi sevmişlerdi.
Aslında melekler gaybı bilmiş değillerdi.Onlar sadece Ademoğullarını cinler gibi kabul etmişler ve önceden cinlerin yeryüzünü ifsad edip kan döktüklerini bildikleri için de, Ademoğullarının aynı şeyi yapacaklarını anladılar. Çünkü cinler Yusuf ismindeki peygamberlerini öldürmüşlerdi.
Allah onlara peygamber göndermiş, kendisine itaati terk edip birbirlerini öldürünce, Melekler, “yeryüzünü ifsad edip birbirlerinin kanına girecek insanları mı göndereceksin ? “dediklerinde, Allah onlara “siz bilmezsiniz, ben sizin bilmediklerinizi bilirim deyince, melekler korkmaya başladılar. Arşa sığınıp orada Allah ‘a istiğfarda bulundular. Devamlı tavaf edip Allah ‘a yalvardılar. Allah onlara;” ben sizin bilmediğinizi bilirim.Yeryüzünün halifesi de Adem ‘dir.Bunu da iyi bilirim. Yeryüzüne yerleşecek olan ve orasını imar edecek olan Adem ve oğullarıdır, siz ise göklerin imarcılarısınız “ buyurdu.
Ebu Hüreyre merfu olarak şöyle bir hadis rivayet etmiştir. Cenabı Hak,mahlukatı dört sınıf olarak yaratmıştır. Melekler, şeytanlar, cinler ve insanlar. Bunların onda dokuzunu melekler, kalan onda birini de şeytanlar, cinler ve insanlar kılmıştır. Sonra bunları da ona bölmüştür. Onda dokuzunu şeytanlar diğer onda birini de cinler ve insanlar kılmıştır. Sonra bunları da ona bölmüştür. Bunların onda dokuzunu cinler ve kalan onda birini de insanlar kılmıştır. Bunda şu oranı çıkarırız. Bütün mahlukatta insanlar binde bir, cinler binde dokuz, şeytanlar binde doksan, meleklerde binde dokuzyüz dür. Allah en iyisini bilir.
CİNLERİN ATEŞTEN YARATILMASI
Cenab-i Allah buyuruyor ki: “Cinleri de daha önce çok zehirli ateşten yarattık(el-Hıcr- 27) “Cinleri de yalın bir ateşten yarattı”(Er-Rahman- 15) “Beni ateşten , onu topraktan yarattın”.(Sad-76)
Derseniz ki: hayat belirli bir bünyeye ve onu ayakta tutacak bir ruhla mümkündür, ateş ehli nefes alamaz. Hayatın varlığında mutlaka rutubet gerektir. Bünye de böyledir. Cenab-ı HAK’kın “o’nu biz önceden zehirli ateşten yarattık”sözü bizi desteklemiyor.
Bizde deriz: Allah o ateşehayatın mevcudiyetine elverişli olacak kadar az bir miktar rutubet yaratmasına kadirdir. Çünkü su ile ateşin mücavereti (yakınlaşması)imkansız değildir. Kaynatılmış bir suyu buna delil gösterebilirsiniz. O ancak su arasına sızan ateş parçaları ile kaynatılmıştır. Bu yüzden su havaya kalktığında ateş incelir. Sudan ayrılır. Böylece su eski soğuk haline döner.
Buharı görmüyormusunuz. Havaya ancak ateş kuvvetiyle yükseliyor. Çünkü ateş parçaları hafiftir. Hafif şeylerin yükselmesi mümkün ve daha kolaydır. Su ise ağırdır. Mukavemeti aşağıyadır. Buharda ne kadar rutubet mevcut ise, ateş parçaları onda o kadar çoktur. Ateş parçalarının çokluğundan dolayı yukarı yükselir. Demek ki su ile ateş bir arada bulunabiliyor. Durum böyle iken , Cenab-i Hak ateş arasında , onu hayata kavuşturacak miktarda rutubet ihdas(meydana getirmek)edebilir. Ruh ve bünye meselesi buna mani değildir. Çünkü ateş bünyeye muhtemil olduğu gibi ruh ve rüzgara da mücavir (komşu) olabilir.
Nasıl ki insanlar topraktan yaratılmış demek, onu toprak kılmaz. Cinlerinde ateşten yaratıldı denmesi Onları ateş kılmaz. Sadece asılları ateştir. Bunu Peygamber efendimizin şu hadisi ile izah edebiliriz. “Namaz kılarken şeytan geldi, onun boğazını sıktım, tükürüğünün soğukluğunu ellerimde hissettim.Kardeşim Süleymanın duası olmasaydı onu öldürürdüm” Yakıcı ateş olan bir cismin tükürüğü nasıl soğuk olabilir. Kaldı ki böyle bir varlık için tükürük düşünülemez bile.
“Kardeşim Süleyman ın duası olmasaydı onu öldürürdüm” lafzı bilinmemektedir. Sahih ve sünnet’de ma’ruf olan lafız şöyledir. “Kardeşim Süleyman ın duası olmasaydı onu görebilecek şekilde bağlamış ve yerinden kımıldayamaz bir halde bulurdu”
Diğer bir rivyette: “Cinlerden bir ifrit dün gece benim namazıma mani olmak için geldi. Allah ın verdiği bir güçle onu kendim den uzaklaştırdım. Mescidin bir duvarına onu hepiniz sabah leyin göresiniz diye bağlamak istedim. Fakat kardeşim Süleyman ın ( Rabbim Beni bağışla ve bana öyle bir hakimiyet ver ki, benden sonra hiç kimse ona layık ( nail ) olmasın.” Dua sını hatırladım da onu perişan halde salıverdim. “
Hz.Peygamber yine şöyle buyurmuştur:”Miraç gecesi cinlerden bir ifrit bana musallat oldu. Elinde bir ateş süresi ile beni takip ediyordu. Arkama baktıkça onu görüyordum.” Bundan anlaşılıyor ki, eğer onlar kendi unsurları olan ateş üzere kalsalardı, ellerinde ateş süresiyle gelme ihtiyacı duymazlar ve her hangi bir azaları ile ademoğullarına dokundukları vakit, ateş gibi yakarlardı. Bunlardan da anlaşıldığı üzere, asıl unsurları olan ateş, bazı şeylere karışmışta başka bir hal almış.”Tükürüğünün soğukluğunu ellerimde hisseder oldum” sözü bunu bariz açıklıyor.
Kadı Ebu Bekr der ki: “Bunlarla beraber biz cinlerin ateşten yaratılmış olduklarını inkar etmiyoruz. Ateş onların asıl cevheridir.Ne var ki, Allah onların cisimlerini bazı arazlar ve sıfatlarda yaratmak suretiyle kalınlaştırıp,asılları olan ateşten sıyırıp onlara çeşitli şekiller vermiştir.
Onların ince ve küçük cisimlerden teşekkül ettiklerine delil şu ayeti kerimedir. “Çünkü o da, kabilesinden olanlar da sizi, sizin kendilerinizi göremeyeceğiniz yerlerden muhakkak görürler”(El-Araf-27).
Çünkü onlar görülebilecek cesamette olsalardı mutlaka onları görürdük. Zira durmadan bizi iğva (azdırmak-ayartmak)ediyorlar. Birbirimizi gördüğümüz gibi onları da görürdük.
Ebu Seleme bin Abdurrahman, Ebud-Derye’dan (R.A)nakl ettiğine göre, Allah’ın Rasulü (S.A.V) Şöyle buyurmuşlardır. “Allah-u Teala cinleri üç sınıf olarak yaratmıştır. Birinci sınıf, yılan ve akrep şeklindedir. İkinci sınıf, havadaki rüzgar gibidir. Üçüncü sınıf ise, hesap ve ikaba(şiddetli azap) mağruz olacak olan sınıftır. Bunu şöyle açıklayalım. Cinler üç sınıftır. 1-Kanatlı olup havada uçan cinler, 2-Yılan ve köpekler şeklinde olan cinler, 3-Bir yerden diğer yere göçen cinler.
ŞİMDİ BİR KAÇ RİVAYETE BAKALIM
1-Abdullah b. Ubeyd b. Ümeyr’den nakl edilmiştir. Allah’ın Rasulüne(S.A.V) Elğeyelan’ dan sordular. Şöyle cevap verdi. “O cinlerin sihirbazlarıdır”
2-Ebu Bekr Muhammed b. Muhammed b. Süleyman Mücahidden yapılan bir rivayeti nakl ediyor. “ Namaza kalktığım zaman , Şeytan bana İbni Abbas kılığında göründü. Ona ibni abasın sözünü anlattım. Bir defasında yanıma bıçak aldım, aynı kılıkta yine bana görününce hücum ettim ve bıçağı vurduğum gibi, büyük bir gürültü ile yere düştü. Ondan sonra onu bir daha görmedim.”
3- Attabi anlatıyor. İbniz-Zübeyr iki karış uzunluğunda olan bir adam gördü ve “nesin sen” dedi. O da “ben cinlerden bir adamım “ diye cevap verince kamçısıyla ona vurdu ve o da kaçıp gitti.
Not: İnsanların bir çoğu derler ki; melekler ve şeytanlar istedikleri kılığa bürünebilirler.Onları o kılıkta gördükleri zamanda melek veya şeytan sanırlar. Aslında Allah onları, öğrettiği bir kelime veya bir fiil ile öyle değiştirmektedir ve insanların gözüne öyle göstermektedir. Yoksa onlar kendi kendilerine bir şey yapamazlar. Bir şeyin aslî şeklince kendi kendine değişmesi mümkün değildir.
Buna bir delil, Şu ayetdir:
“Eğer Onu (Peygamberi) S.A.V bir melek yapsaydık, o meleği her halde bir insan (süretinde) gösterirdik”(El-En’am -9). Yani biz zahiren insan şeklinde yapardık demektir.
CİNLERİN HAYVAN SURETİNDE GÖRÜNMELERİ
Halid Ebu kalbe’den, Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir. “Köpeklerin bir millet olduğunu bilmese idim , öldürülmelerini emrederdim. Lakin bir milleti imha etmekten korktum. Onlardan her koyu siyah olanı öldürün. Çünkü bu onların cinlerindendir. “
Bir defasında Hz. Peygamberin (S.A.V)”Siyah köpeğin , namaz kılan insanın önünden geçmesi namazı inkıtaa (tükenmek, kesilmek) uğratır” diye buyurdu. Siyah veya kırmızı veya başka bir renk ne fark eder diye sordular. Hz. Peygamberde:
“Siyah köpek şeytandandır” diyerek sebebini belirtti. Evet siyah köpek Efendimizin s.s.v buyurdukları gibi şeytandandır. Cinler siyah köpek şekline girip dolaşırlar. Siyah kedi kılığında da görünürler. Buna bazı hayvanları da ilave edebiliriz. Çünkü siyah renk, şeytani kuvvetleri toplama hususunda diğer renklerden daha kuvvetlidir. Onda hararet gücüde bulunmaktadır.
CİNLERİN MEKANI
1-Efendimiz s.a.v buyurmuşlar: “Müslüman cinlerle müşrik cinler arasında ihtilaf çıktı.Kendilerini bir yere yerleştirmem için benden ricada bulundular. Bunun üzerine Müslüman cinleri köy ve dağlara, müşrik cinleri de dağlarla denizlerin arasına yerleştirdim.
2- El-Müvetta adlı eserinde İmam malik rivayet ediyor. “Hattabın oğlu Ömer r.a Irak a gitmek istedi. Ka’b’ul –Ahmar ona şöyle dedi: “Eye mü’minlerin Emiri ! gitme. Çünkü sihrin ve kötülüğün onda dokuzu oradadır. Fasık cinler ve korkunç hastalıklar vardır orada”
3- “Ebu Bekr b. Ubeyd (Mekayidüş –şeytan ) adlı kitabında derki;Hadis bilginleri bize Cabir oğlu Yezid’den şöyle nakl ettiler.
“Müslüman evlerinin tavanlarında Müslüman cinler bulunur.Öğle vakti sofra kurulduğunda tavandan aşağı inip onlarla beraber yemek yerler. Akşam sofra kurulduğunda yine onlarla beraber yemek yerler. Allah onları Müslümanlara yardımcı kılar. Müslümanları onlara müdafaa ettirir.”
Yine bazı rivayetlerde hela ağzına bevl edilmemesi gerektiğini, çünkü burada ki musallatlıklarının büyük sıkıntı vereceğini söylerler. Demek buraları da cinlerin mekanlarındandır. Bir gün bir sahabi otluk bir alan bevl edeceği sıra efendimiz Şöyle buyurmuş: “Bu otluk sahiplidir. Sizden biri oraya gideceği zaman şöyle desin. (Allahümmme euzü bike mine hubsi vel habaisi). Burada ki sahiplilikten anlatılma istenen, cinlerin mekanı olmasıdır.
Yine Efendimiz a.s v buyurmuşlar:
Sizlerden biri helaya girdiğinde , sizlerin avretleri ile cinlerin gözleri arasında ki perde (Bismillahi) dir.
Aynı sırdandır ki, banyoya girdiğim zamanda peştamal gibi örtüler kullanmamız öğüt verilmiştir. Çünkü buralarda cinlerin mekanıdır ve sizi çıplak gördükleri vakit, ilişebilir veya musallat olabilirler.
Cinlerin en çok bulundukları yerler, hamamlar, otluklar, mezbelelikler gibi yerlerdir. Onlar bu gibi pis yerlerde daha fazla bulunurlar. Bu tür yerlerde namaz kılınmasını yasaklayan hadisler varid olmuştur. Çünkü bu gibi yerler şeytanların uğrağıdır.
CİNLERLE İNSANLARIN MEŞVERETİ
Efendimiz a.v.s buyurmuşlar:
“Sizlerden hiç biriniz yok ki, kendisine şeytandan bir arkadaş ve melekten de bir arkadaş tevkil edilmiş olmasın. Sana da mı YA Rasulüllah a.s.v diye sorulduğunda; Bana da . Lakin Allah ona karşı Bana yardımcı olmuştur da müslüman olmuştur , daima bana Hak’ı emretmektedir.
Diğer bir rivayette Efendimiz a.s.v buyurmuşlardır: “Adem’e iki hasletle üstün kılındım. Şeytanım kafir idi, Allah bana yardım etti de Müslüman oldu. Hanımlarımda bu hususta bana yardım etti. Adem ‘in şeytanı ise kafir idi. Hanımı ise hata işleyişinde ona yardımcı oldu”
Bu hadislerden de anlaşıldığı üzere her kesin bir koruyucu müekkel meleği ve bu meleğe tabi olan Müslüman cinleri ve saptırıcı bir musallat şeytanı ve bu şeytana tabi olan kafir cinleri bulunmaktadır. Önemli olan kimin yanında yer almamız gerektiğini bilmemiz ve kötü olanlardan Allah a sığınmamız. Eğer Allah bizden razı olursa bizim musallatlarımızı da bizim hakkımızda iyiliği emrediciler olarak kılar veya onlardan bizi kurtarır.
Allah’u Teâla şöyle buyurur.
“Onlara ne bir insan , ne bir cin asla dokunmamıştır”(Er-Rahman-56) Yine Cenabi Hak “ Beni değilde onu (şeytanı) ve zürriyetini mi dost ediniyorsunuz. Oysa o, sizin için apaçık bir düşmandır” buyurmuşlardır.
Yine bir rivayette Vehb b. Münebbih in şöyle söylediği bildirilir. Cinlerin bir kısmı yer içer, evlenir ve nesil üretir. Onlardan bazıları da sihirbaz ve azgın cinlerdir.
Efendimiz ashabına kemik ve tezeklerle taharetlenmemelerini buyurmuştur. Bunun sebebini de İb-ni Mes’uttan nakl edilen şu hadisten anlıyoruz .
“Bana cinlerin davetcisi geldi , beni alıp götürdü. Onlara Kur ‘an okudum. Sonra beni alıp götürdüler .Eserlerini ve ateşlerinin eserlerini gösterdiler. Aynı zamanda benden rızık istediler. Ben de onlara dedim ki:Üzerimde Allah ın isminin zikredildiği her hangi bir kemik elinize geçerse işte o ve bir alâf artığı (tezek) sizin azığınızdır. Sonra Efendimiz buyurdular ki, Bu ikisi ile de taharetlenmeyiniz. Çünkü onlar kardeşlerimizin yiyeceğidir” Yine Efendimizin a.s.v “Şeytan sol eliyle yer, sol eliyle içer “ sözü cinlerin ve şeytanların yeyip içtiklerinin isbatıdır.
Yine başka bir ayette; “Hatırla o zaman ki, cinlerden bir taifeyi Kur an dinlemeleri için sana doğru çevirmiştik” (El – Araf-29) Sonrada Allah onlar hakkında Kul Uhiye süresini inzal etmiştir.
Cinlerle olan meşveretin ve onların muhtelif olmalarına şu Ayeti kerime kafi gelir sanırım. “Ey Habibim de ki, Bana şu hakikatler vahy olunmuştur. Cinlerden bir zümre (Benim Kur an okuyuşumu) dinlemiş de (şöyle) söylemişler.Biz hakiki hayranlık veren bir Kur an dinledik ki, O Hak’ka ve doğruya götürüyor. Bundan dolayı biz de Ona iman ettik. Rabbimize (bundan sonara) hiçbir şeyi ortak koşmayacağız” .(El-Cin -1-2 ) . Bu ayetten de anlaşıldığı üzere cinlerde insanlar gibi imtehana tabi tutulmuşlardır.
Bir yanıt yazın