Selamünaleyküm arkadaşlar.
Konuya girmeden bir kıssa anlatmak istedim.
“İstanbul’un Vefa semtinin ismi kendisinden kalan zamanın manevi erlerinden Şeyh Vefa Hazretlerinin bir oğlu vardı. Bu çocuk, o zaman henüz İstanbul’a çeşmeler yapılmadığı için evlere hayvan sırtında su taşıyan sakaların kırbalarını delerdi. (Kırba, eti yenen hayvanın derisinden tabaklanarak elde edilen tulum) Hazreti Fatih Devri meşayihlerinden olan Şeyh Vefa Hazretlerinin çocuğu bu kötü hareketini uzun zaman devam ettirdiği halde, sucular Şeyhin hatırına çocuğa bir şey demedikleri gibi, gelip durumu Hazreti Şeyhe bile anlatmaya cesaret edemezlerdi.”
“Sakalardan (Sucu) bir tanesi artık dayanamayıp durumu çocuğun babasına açmaya karar verdi. Şeyhin huzuruna gelerek: “Ya Şeyh! Ne zamandan beri sizin çocuk bizim kırbalarımızı elindeki iğne ile delmekte ve akan suları ağzını dayayıp içmektedir. Biz bu zamana kadar bir şey söylemedik ama, artık dayanılmaz oldu, siz bir tenbihte bulunsanız da çocuk bu halinden vazgeçse” dedi.” “Oğlunun böyle çirkin bir iş yaptığını öğrenen Şeyh Vefa Hazretleri, çok üzüldü. Ne kadar kırbası delinen sucu varsa hepsini çağırıp zararlarını ödedi ve gönüllerini alarak “bir daha olmaz inşallah, suç çocukta değil, mutlaka bizdedir. Ya anası bir hata işledi yahut bende bir kabahat var” diyerek sucuları gönderdikten sonra, hanımını çağırıp meseleyi anlattı:
Hanım kabahat ya sende ya bende… iyi düşün çocuğa hamile iken veya emzikli iken haram bir şey yedin mi?” diye sordu. Şeyhin hanımı gayr-i meşru hiçbir şeyi yemediğini yalnız, çocuğa hamile iken komşunun bahçesindeki nardan canı çektiğini ve iğne ile delerek bir damla emdiğini söyleyince Şeyh sevindi: “Elhamdülillah hastalık teşhis edildi” diyerek gidip komşudan helallık dilemesini ve ne isterse vermesini söyledi. Kadın gitti, evin kadınını buldu, durumu anlatıp hakkını helal etmesini rica etti. N arın sahibi: “Helalolsun komşu, bir damla nar suyunun ne kıymeti olur, keşke koparıp yeseydin” diyerek hakkını helal etti. Ve bu mesele hallolduktan sonra Hazreti Şeyh oğlunu çağırıp tenbih etmek lüzumunu bile hissetmedi. Hakikaten ondan sonra çocuk, değil elindeki iğne ile sucuların kırbasını delmek, dönüp onlara bakmıyordu bile. Sucular keşke daha evvel durumu Şeyhe· anlatsaydık. Şeyh Oğlunu terbiye etmiş” diyorlardı.
Şimdi konumuza dönelim. Neden bu kıssayı anlatıyorsunuz diye merak eden arkadaşlara izah edelim.
Bir önceki yazımda da bahsetmiştim.
Sözde sahte medyum veya hoca avlamaya çalışan soytarılardan. Bu sıralar daha da ısrarcı olmaya başladılar ve artık tahamül seviyesinide aşmaya başladılar.Bir insan neden böyle yapar diye merak ederseniz , cevabı yukarıda ki hikayede. Anneleri bunlara hamile iken ne halt yedi ise, böyle insanları sürekli rahatsız eden mahlukatlar dünyaya getirip atıyorlar sokağa. Ondan sonra uğraş uğraşabilirsen.
Bir insan sürekli kötülük düşünüyorsa sebebi mayasının bozuk olmasındandır. Helal olan bir çocuk asla böyle bir düşüncede bulunamaz.
Az kaldı 2 erkek bir bayan soytarı hakkında emin olduğum an , inşeallah kalan ömürlerini gerçekten hoca aramakla geçirecekler. Öyle kekeleme taklidi yaparak veya sesini bilmem ne gibi inceterek veya sahte resimler göndererek ,bizi kandırdıklarını sananlar yakından anlayacaklar, bu işin oyuncak olmadığını.
Bu yazımı asıl sizden beni mazur görmeniz için yazıyorum. Sebebini de bu şekilde izah ettim. Bilirsiniz ki önceleri üzerinizde musallat varmı yokmu diye, veya büyü olup olmadığını resminizi isteyerek bakıp söylemeye çalışıyorduk. Ama bu soytarılar artık sağdan soldan kopyaladıkları resimleri, bizlere kendi resimleri gibi göndererek bizleri kandırıp, sözde sahtekarlığımızı isbat edeceklermiş. Piyasada tutunmak için yapamayacakları iğrençlikler kalmadı. Bu tür soytarılara pirim vermemek için, artık üzerinizde musallat olup olmadığı veya büyü olup olmadığına dair bakımlar istemeyiniz. Rahatsızlığından emin olan kardeşler sadece tedavi için arasınlar lütfen. Veya bizzat yanımıza gelsinler. Artık bizlerde bu soytarılardan usandık.
Aslında gerçek hoca aramak yerine gerçek babalarını arasalar, iş daha da kolay çözülecek sanırım.Bu şekilde ifadeler kullandığım için sizlerden özür diliyorum. Ama gerçekten daha fazlasını hak ediyorlar. Ama gerçekten artık telefonlara cevap vermek dahi istemez olduk, bu soytarılar yüzünden. Sizlerinde bu kişiler hakkında bilgileriniz olursa lütfen bize bildiriniz. Elimdeki bilgilerle eşleşirse gereğini yapacağız inşeallah. Sadece emin olup vebale girmek istemiyoruz.
Sizlere bakım konusunda yardımcı olamayacağım için tekrar özür dilerim. Selametle kalınız.
Bir yanıt yazın