“Muhtelif devirlerde, beşeriyeti idare etmek için taraf-ı lahutîden geldiği iddia olunan bütün münzel semavî kitabları tam ve etrafıyla tedkik ettim, tahrif olundukları için hiçbirisinde aradığım hikmet ve tam isabeti göremedim.
Bu kanunlar değil bir cem’iyetin, bir hane halkının bile saadetini temin edecek mahiyetten pek uzaktırlar. Lâkin Muhammedîlerin (asm) Kur’ânı, bu kayıddan âzadedir. Ben Kur’ân’ı her cihetten tedkik ettim, her kelimesinde büyük hikmetler gördüm.
Muhammedîlerin (asm) düşmanları, bu kitab Muhammed’in (asm) zade-i tab’ı olduğunu iddia ediyorlarsa da, en mükemmel hattâ en mütekâmil bir dimağdan böyle hârikanın zuhurunu iddia etmek, hakikatlara göz kapayarak kin ve garaza âlet olmak manasını ifade eder ki; bu da ilim ve hikmetle kabil-i te’lif değildir. Ben şunu iddia ediyorum ki; Muhammed (asm) mümtaz bir kuvvettir. Destgâh-ı kudretin böyle ikinci bir vücudu imkân sahasına getirmesi ihtimalden uzaktır. [Devamını oku…]