Allah (cc), “Kur’ânı biz indirdik ve muhakkak onu elbette yine biz muhâfaza edeceğiz.” diye vaad eder.1 Evet, Rabbimiz; Kur’ân için, hem indirilmesi hem de muhâfaza edilmesi cihetiyle biz zamirini kullanır. Kur’ân’ın indirilmesi ve korunması cihetleri ki; daha ziyâdesiyle Allah’ın rububiyetinin yani terbiye ediciliğinin bir neticesidir. Kur’ân’da rububiyete bakan yerlerde biz zamiri tercih edilir. Zira rububiyette sebepler, âyineler, perdeler ve vasıtalar bulunabilir. Evet, Rabbimiz insanlara hak yolunu göstermek ve dünyaya niçin gönderildiklerini bildirmek ve hakîkî insanlığı öğretmek gibi gâyeler için Cebrâil (as) vasıtasıyla Kur’ân-ı Azimüşşanı Efendimiz (asm)’a indirmiştir. Kur’ân’ı indirme esnasında Rabbimiz inen âyetleri önce Peygamberimizin (asm) kalbine nakşetmiş, hemen sonra Efendimizin (asm) mübarek dudaklarından dökülen âyetleri vahiy kâtipleri kaydetmiş, arkasından da hâfız sahâbeler bir harfini dahi unutmadan, karıştırmadan Allah’ın izniyle Kur’ân’ı hıfz etmişler ve gelecek nesillere ulaştırmışlardır.
Dünden bugüne Kur’ân
Kur’ân-ı Kerim, Allah tarafından Cibril-i Emin vasıtasıyla Arapça olarak Hz. Muhammed’e (asm) yirmi üç senede âyet âyet, sûre sûre mübârek bir zamanda (Ramazan ayında), mübârek bir mekânda (Mekke’de) indirilmiştir. Zaman ve mekân şerefi Kur’ân için birleşmiştir. Bu kitabın nazmı da mânâsı da İlâhîdir.
Allah’tan bir âyet/sûre nâzil olduğunda Peygamberimiz yanındaki kâtiblerine yazdırırdı. Kâtipler o günkü imkânların elverdiği nisbette bu vahiyleri ince taş levhalara, kürek kemiklerine, deve semerlerine, hurma dallarına, deri parçalarına yazarlardı. Yazılan bu vahyi kâtiplerinden dinleyerek ilk kontrolünü bizzat kendileri yaparlardı. Bununla birlikte büyük sayıda sahâbeler gelen bu âyetleri hemen ezberlerlerdi. Kur’ân-ı Kerim böylelikle hem Allah Resûlünün kontrolünden geçerek yazıyla kayıt altına alınmış hem de hâfızalarda ezberlenerek korunmuş oluyordu.
En faydalı ilaç Kur’ân
Tıbb-ı Nebevî’nin en bâriz husûsiyetlerinden biri tedâvide Kur’ân-ı Kerim’e müstesna bir yer vermiş olmasıdır. Mezkûr Mevâhib-i Ledünniye mütercimi bu hususu “Hak Teâlâ Hazretleri izale-i emrazda (hastalıkların tedâvisinde) Kur’ân-ı Azim’den eam ve enfa’ (bütün hastalıklarda geçerli daha müessir) bir deva inzal etmemiştir. Kur’ân-ı Azim marazlara şifa ve ayine-i kuluba ciladır.” diyerek ifade eder. Yani hem maddî ve hem de mânevî hastalıkların en faydalı ilacıdır.
- « Önceki Sayfa
- 1
- …
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- …
- 336
- Sonraki Sayfa »