Allah (cc), “Kur’ânı biz indirdik ve muhakkak onu elbette yine biz muhâfaza edeceğiz.” diye vaad eder.1 Evet, Rabbimiz; Kur’ân için, hem indirilmesi hem de muhâfaza edilmesi cihetiyle biz zamirini kullanır. Kur’ân’ın indirilmesi ve korunması cihetleri ki; daha ziyâdesiyle Allah’ın rububiyetinin yani terbiye ediciliğinin bir neticesidir. Kur’ân’da rububiyete bakan yerlerde biz zamiri tercih edilir. Zira rububiyette sebepler, âyineler, perdeler ve vasıtalar bulunabilir. Evet, Rabbimiz insanlara hak yolunu göstermek ve dünyaya niçin gönderildiklerini bildirmek ve hakîkî insanlığı öğretmek gibi gâyeler için Cebrâil (as) vasıtasıyla Kur’ân-ı Azimüşşanı Efendimiz (asm)’a indirmiştir. Kur’ân’ı indirme esnasında Rabbimiz inen âyetleri önce Peygamberimizin (asm) kalbine nakşetmiş, hemen sonra Efendimizin (asm) mübarek dudaklarından dökülen âyetleri vahiy kâtipleri kaydetmiş, arkasından da hâfız sahâbeler bir harfini dahi unutmadan, karıştırmadan Allah’ın izniyle Kur’ân’ı hıfz etmişler ve gelecek nesillere ulaştırmışlardır.
En faydalı ilaç Kur’ân
Tıbb-ı Nebevî’nin en bâriz husûsiyetlerinden biri tedâvide Kur’ân-ı Kerim’e müstesna bir yer vermiş olmasıdır. Mezkûr Mevâhib-i Ledünniye mütercimi bu hususu “Hak Teâlâ Hazretleri izale-i emrazda (hastalıkların tedâvisinde) Kur’ân-ı Azim’den eam ve enfa’ (bütün hastalıklarda geçerli daha müessir) bir deva inzal etmemiştir. Kur’ân-ı Azim marazlara şifa ve ayine-i kuluba ciladır.” diyerek ifade eder. Yani hem maddî ve hem de mânevî hastalıkların en faydalı ilacıdır.
Peygamber Mucizeleriyle Medeniyetlere Yön Veren “Kur’ân”
Hz. Âdem’le insanlığa sayfalar şeklinde gönderilen İlahî mesajlar, medeniyetler ilerledikçe; Tevrat, Zebur, İncil gibi büyük kitaplarla insanların ihtiyacı nispetinde inkişaf ediyordu. Fakat bu kitaplar, belli bir zaman ve mekânla sınırlıydı ve ancak bazı kavimlerin ihtiyaçlarını tatmin eder nitelikteydi. Aslında onlar tüm zamanlarda hükmü geçecek olan bir kitaba fihrist oluyorlardı. İstikbale dalları uzanacak olan bir ağacın çekirdeği gibiydiler. O “Kur’ân-ı Kerim” öyle bir ağaçtı ki; hem bütün O suhufların, kitapların özünü hem de onlara tabi olan fedakâr kavimleri anlatıyordu. Ve en güzel meyvelerini açtığı asr-ı saâdette geçmiş ve geleceği buluşturduğu gibi, en son âhirzamanda gelen insanlara dahi her bir âyet ve kıssalarıyla kendi zamanlarına ve yaşam şartlarına uygun, sanki o asırda yeni nâzil olmuş gibi dersini veriyordu.
- « Önceki Sayfa
- 1
- …
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- …
- 336
- Sonraki Sayfa »