Hukuklarına tecavüz edilen ve burada haklarını almayan mazlumlar; zalimlerden haklarının alınıp kendilerine verilecek düşüncesini sağlayan âhiret inancıyla tam teselli bulabilirler.
Her insan Cennet gibi bir hayat yaşamak ister. Bu istek yaradılışın gereğidir. Bir şey isterse en iyisini ister. Güzel bir hayatla beraber ebedî yaşamak ister. Küçücük midesinin ihtiyacını gidermeye çalıştığı gibi bütün duygularını da doyurmak ister. Hatta öyle duygulara sahiptir ki ebedî bir yaşamdan başka hiçbir şey o duyguları tatmin edemez.
Âlemde iyilikler, güzellikler, hayırlar esas olarak yaratılmıştır. Şerler, çirkinlikler ise az olmakla beraber iyiliklerin, hayırların mertebelerini göstermek veya bunları ortaya çıkarmak için yaratılmışlardır. İnsan menfaatine düşkün, çoğu zaman kendisini beğenen bir varlıktır. Hadiseleri ise bu pencereden değerlendirir. Beğenmediği, menfaatine uygun olmayan bir şey hemen çirkin oluverir nazarında. Bize göre kötü olan birçok hadisenin, içyüzleri öğrenildiği zaman öyle olmadıklarını hemen anlayıveririz. İnsanın hadiselere bakışı çoğu zaman iki şekilde olur.
Birincisi: Ya bunların içyüzlerini öğrenir, hakîkatlerine nüfuz eder, hikmetlerini, gayelerini bilir. Öylece bakar ve mütalaa eder.
İkincisi: Hadiselere bir isim vererek bakar. Nasıl bir isim taktıysa o ismin penceresiyle her şeyi değerlendirir. Bu bakış açısını etkileyen en önemli unsur, kalpteki niyettir. Kendi nazarında güzel bir namla hadiseleri değerlendirirse, güzel manalar yakalar. “Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen ise hayatından lezzet alır.”
Hakîkatlerin keşfinde asıl olan içyüzlerini bilmekle beraber güzel bir isimle bakmaktır. Âhirete inancın nazarı nasıl etkilediğini, kalpte nasıl bir niyet oluşturduğunu göstermek için birkaç misal vermek istiyorum.
İnsan, kaybettiği her şeyi elde ettirecek, ölümle son bulmayacak, yok olmayacak, gayretlerini boşa çıkarmayacak, ömür ağacına güzel meyveler verdirecek bir hayat düşüncesini sağlayan, âhiret inancıyla hayata güzel bakabilir ve hayatını manasızlıktan kurtarabilir.
Aile hayatı göz önüne alındığında, ailedeki fertlerin birbirlerine karşı olan muhabbeti, hürmeti ve sadakati ancak âhiret inancı ile temin edilebilir. Bir anne, kavuşmamak üzere evladını elinden alacak ve onu yokluğa atacak olan ölüme karşı ancak âhiret inancıyla teselli bulabilir. Eğer bu hakîkati kalbinde taşımazsa, acısını unutmak için duygularını bastıracak veya istikbali düşünmemek gibi türlü gafletlerle kendisini avutmaya çalışacaktır.
Aileyi kuran bireyler arasında, hakîkî muhabbet âhiret inancıyla temin edilebilir. Bir bey, hayat arkadaşı olan hanımına, bâki bir âlemde ebedî bir arkadaş düşüncesini veren, kaybettiği/kaybedeceği güzelliğini ve gençliğini hurilerden bile daha güzel bir şekilde ona kazandıracak olan âhiret düşüncesiyle tam ve samimi bir muhabbet edebilir.
Bir çocuk, daima beraber olacak, ölümle kaybolmayacak, kedersiz bir şekilde birliktelikleri devam edecek olan ebeveynini âhiret inancıyla hakîkî olarak sevebilir. Çevresinde küçük çocukların veya arkadaşlarının ölümünü gördüğünde “Cennetin birer kuşu oldular” düşüncesiyle nazik, en küçük bir hadiseyi kaldıramayan zayıf ruhlarına bir mukavemet sağlayabilir.
Gençlerde, büyüklere tam hürmeti sağlayacak, zayıfların, güçsüzlerin haklarını koruyacak, onları her türlü tecavüzlerden alıkoyacak, gayr-i meşru bir hayattan sakındıracak olan düşünce de âhiret fikridir. Gençler ancak her şeyi gören ve bilen bir zatın ebedî olan cehennem hapsini düşünmekle bu dünyada cennet hayatını yaşarlar/yaşatırlar.
İhtiyarlar ki, hayatla olan bağları zayıflamış, ahbablarını, dostlarını, sevdiklerini ve anılarını, her şeyini kısa bir zaman sonra ölüme terkedecek olan insanlardır. Kaybettiklerinin yerine neleri teklif edebilirsiniz?
Teklif ettikleriniz onları ne kadar tatmin edebilir?
Onların bükülmüş bellerine, zayıflamış omuzlarına destek olacak, hayatın birikmiş yükünü hafifletecek âhiret inancından başka bir çare var mıdır?
Bütün lezzetleri elemlere, neşeleri kederlere, muhabbetleri nefretlere, güzel rüyaları kabuslara döndüren ölüme karşı insanlar ancak âhiret düşüncesiyle dayanabilirler.
Ölümü öldüren, mazlumların haklarını veren, kaybedilen her şeyi kazandıran, en güzel terbiye eden, ruhları sevindiren, dostlukları devam ettiren, birliktelikleri koruyan ölümün ötesindeki âhiret inancıdır.
“Hazırlanınız;
başka, daimî bir memlekete gideceksiniz. Öyle bir memleket ki, bu memleket ona nisbeten bir zindan hükmündedir. Padişahımızın makarr-ı saltanatına gidip merhametine, ihsanlarına mazhar olacaksınız. Eğer güzelce bu fermanı dinleyip itaat etseniz… Yoksa isyan edip dinlemezseniz, müdhiş zindanlara atılacaksınız.”
Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen ise hayatından lezzet alır.”
Bir yanıt yazın