Tarihte “Ben!” diyenlerin ilki İblis-i lâindir. Cenâb-ı Mevlâ, Adem (as)’ı topraktan yaratıp meleklerine de Adem (as)’a secde etmelerini emrettiği vakit, Hamele-i arş meleklerinden sonra beşinci olacak kadar makam ve mevkii yükselen İblis’i benlik ve kibir sardı ve dedi ki: “Ben ateşten O ise topraktan yaratıldık. Dolayasıyla ben O’ndan üstün iken nasıl olur da O’na secde ederim.”
İşte kişiyi benlik ve gurur sardımı hakîkat gözü yani basîreti kapanır. Ve öyle oldu. Halbuki Adem (as) orada bir kıblegâhtı. Yani Kâbe vazifesi görüyordu. Nasılki biz ehl-i îman, Kâbe-i muazzama istikametine dönüp Ma’bud-ı Ezelîye secde ediyoruz. Öyle de o hengâmede dahi Adem (as) bir kıble vazifesi gördü. Gerçekte ise secde ancak Allah’a (cc) idi.
Tarih sayfalarına ve zaman nehrine dönüp şöyle bir baktığımızda görürüz ki “Ben!” diye diye âciz bir kul olduğunu unutup hâşâ yüz binler hâşâ “Ben sizin en yüce Rabbiniz değil miyim?” diye soracak kadar şaşırmış kişilerin geldiğini lâkin hepsininde bihakkın yerle bir olduklarını ve dehşet verici kötü âkıbetlere uğradıklarını görürüz.
Bunlardan Firavun, Cenâb-ı Hakk’ın Peygamberi ve taraftarları için selâmetli bir yol yaptığı denizde dehşetli bir helâkete uğradı. Yine Nemrut yani o ilahlık taslayan, dilediğimi öldürür dilediğimi yaşatırım diyen Nemrut’la Cenâb-ı Hakk âdeta alay ederek hadsiz askerlerinden sadece bir küçük topal sineği musallat edip hakkından geldi. Yine dünyada eşi benzeri görülmemiş derecede mala sahip olan ve hazinelerinin sadece anahtarlarını kervan dolusu develerin taşıdığı Kârun, ne zamanki Hakk’tan yüz çevirdi ve “Bu mal ve hazineleri ben kendi ilmimle kazandım!” dedi. O dahi gadab-ı İlâhiye uğrayıp o çok güvenip övündüğü hazineleriyle beraber yerin dibine batırıldı.
Ey nefsim! Gözünle görüyorsun ki “Ben!” diyen batıyor. Sen de Allah’tan kork ve benlik davasından vazgeç! Ben deme de Allah de!
Bir yanıt yazın