Câbir (ra)’dan rivâyet edilmiştir. “Beni hayvana binen kimsenin (arkasına astığı) su kabı gibi kılmayın. Çünkü, hayvana binen, su kabını doldurur, yükünü hayvana yükler, sonra su kabını semerin arkasına bağlar. Susadığı zaman, sudan içer. Veya abdest almak icab ettiğinde, abdest alır. Su içmeye, abdest almaya, ihtiyaç hissetmediğinde ise, suyu döker (beni böyle mütâlaa etmeyiniz). Fakat, duânın evvelinde, ortasında ve sonunda bana salât ü selâm getirmek suretiyle beni yâdediniz.”
Allah u Teâla Hazretleri buyuruyor ki: Gerçekten Allah ve melekleri, peygambere salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin. Ve gönülden teslim olun.”1
Bize, bizden daha düşkün olan Peygamber (Aleyhisselâtü vesselam) Hazretlerinin ümmetine karşı olan şefkatinin ne derece fazla olduğunu herkes bilir. Dünyayı teşriflerinde, “Ümmetim! Ümmetim!” dediğine vâlidesi ve yanında bulunan hanımlar şâhid olmuşlardır. Ahirette herkes cehennemi görmekten gelen bir korkuyla “Nefsim! Nefsim!” derken o “Ümmetim! Ümmetim!” diyeceğini bize bildirmektedir. Rabbi’nin cemâliyle perdesiz müşerref olduğu Mirâç’ta da ümmetinin saadetini istemiştir.
Kemâlâta erişen zâtlar, salât ü selâmı çok okumakla hakikete erişilebileceğini söylemişlerdir. Salât ü selâmın dünyada çok bereketlerini gördüklerini, güzel neticeler aldıklarını ifâde etmişlerdir. Hatta bir kısmı talebelerine, salât ü selâm okumalarını vasiyet etmiştir.
Her şeyiyle âlemlere rahmet olan Hazret-i Peygamber (Aleyhisselâtü vesselam)’a Allah u Teâla Hazretleri salât etmiş. Yani Peygamberin işini tebrik eder. Onu esirger. Ona rahmet eder. Şerefini yükseltilir. Daha fazla ikram eder. Peygamberini, meleklerin nezdinde över.
Melekleri de salât etmiştir. Yani peygamberin şanının yücelmesi ve işinin kolaylaşması için duâ eder. Peygemberin huzurunda boyun eğerler. Onun için istiğfar yani Allah’tan rahmet isterler.
Hz. Muhammed (Aleyhisselatü vesselam) bir yönüyle kul, bir yönüyle peygamberdir. Kulluk yönüyle Allah’tan rahmet ister. Bu rahmet, ümmetinin ebedî âlemdeki ebedî ihtiyaçlarına bakmaktadır. Hem ümmetinin saadetleriyle olduğu gibi dertleriyle de alâkadardır. Özellikle ebedî âlemde ümmetinin maruz kalacağı sıkıntılarla alâkadardır. Kendileri nihayetsiz rahmete mazhar olmuştur. Fakat ümmetinin nihayetsiz ihtiyaçlarından dolayı ümmetinden, çokça salât ü selâm istemiştir. Salavat-ı şerîfeler Makâm-ı Mahmud sofrasına yapılan birer davetiyedir.
Peygaberlik yönüyle bizlerden, biatımızı tecdid etmek, memuriyetine teslim olmak, dâvâsını tasdik etmek, bizlerden davasına gelecek her türlü kötülüklerden sâlim olmak mânâlarına gelen selâmı ister.
SALÂT Ü SELÂM GETİRİLECEK YERLER
Bu yerler, teşehhüdden sonra, duâdan önce ve sonra, sıkıntılı hallerde ve zamanlarda, peygamberin ismi anıldığında, mescidlere girildiğinde, ezan ve kamet anında, cenaze namazlarında diye sıralanabilir. Nitekim: “Sizden biriniz namaz kıldığı vakit, Allah’a hamd ü senâ ve ta’zîm ile başlasın. Sonra peygambere salât ü selâm getirsin. Sonra dilediği duâyı okusun”2
Hz. Ömer (ra) diyor ki: “Resûlullah (Aleyhisselâtü vesselam)’a salât ü selâm getirilmeden yapılan duâ, kılınan namaz, yerle gök arasında kalıp Allah’a yükselmez.”3
Câbir (ra)’dan rivâyet edilmiştir. “Beni hayvana binen kimsenin (arkasına astığı) su kabı gibi kılmayın. Çünkü, hayvana binen, su kabını doldurur, yükünü hayvana yükler, sonra su kabını semerin arkasına bağlar. Susadığı zaman, sudan içer. Veya abdest almak icab ettiğinde, abdest alır. Su içmeye, abdest almaya, ihtiyaç hissetmediğinde ise, suyu döker (beni böyle mütâlaa etmeyiniz). Fakat, duânın evvelinde, ortasında ve sonunda bana salât ü selâm getirmek suretiyle beni yâd ediniz.”4
Bir başka hadîs-i şerifte: “Bana getirilen iki salât ü selâm arasında duâ yapanın duâsı red olunmaz.”5
SALÂT Ü SELÂM GETİRMENİN FAZÎLETİ
Resûlullah (Aleyhisselâtü vesselam) buyuruyor: “Kim bana bir kere salât ederse, Allah ona on kere salât (rahmet) eder ve onun on günahını bağışlar. Derecesini de on kat yükseltir.”
“Kıyâmet günü bana en yakın olan, benim şefâatime en layık olan, bana en çok salât ü selâm getiren kimsedir.” “Kim ki, bana salât ü selâm getirirse, o kimse bir köle azat etmiş gibi sevap alır.”
“Bana öyle kavimler gelirler ki, ben onları ancak bana getirdikleri salât ü selâmın çokluğu sebebiyle bilirim.” “Sizden, kıyamet gününün korkusundan ve duraklarından ilk önce kurtulanınız bana çok salavat getireninizdir.”6
SALÂT Ü SELÂM GETİRMEMENİN KÖTÜLÜĞÜ
Resûlullah (Aleyhisselâtü vesselam) buyuruyor: “Yanında anıldığımda bana salât ü selâm getirmeyen adamın burnu yere sürtsün.”
“Yanında ismim anılıp, bana salât-ü selâm getirmeyen kimse cimrilerin en cimrisidir.”
“Herhangibi bir kavim, bir yerde toplanarak oturup, sonra bana salât-ü selâm getirmeden, Allah’ı zikretmeden, dağılırsa, Allah onlara noksanlık verir. Allah dilerse onlara azâb eder, dilerse bağışlar.”7
SALÂT-Ü SELÂMLARIN RESÛLULLAH (ALEYHİSSELÂTÜ VESSELAM)’A ULAŞMASI
İbn-i Mesud (ra)’dan rivayet edilmiştir: “Allah’ın yeryüzünde seyahat eden öyle melekleri vardır ki, onlar, bana ümmetimin selâmlarını tebliğ ederler.”
İbn-i Ömer (ra)’den rivayet edilir ki: “Siz peygamberinize, her Cuma günü çok salât ü selâm getiriniz. Zira her Cuma günü sizin salât ü selâmınız O’na tebliğ edilir.”
Bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulur: “Cuma gecesi ve Cuma günü bana çok salât ü selâm getiriniz. Çünkü gece ile gündüz sizin salât ü selâmınızı bana ulaştırırlar. Yer peygamberlerin cesetlerini çürütmez. Hiçbir Müslüman yoktur ki, bana salât ü selâm getirsin de onu bir melek yüklenip bana ulaştırmasın ve o kimsenin ismini bana söylemesin. Hatta melek, ‘falan şöyle şöyle diyor’ der.”8
İçi nur, dışı nur olan bir zât dünyanın her yerinden ümmeti tarafından okunan salât ü selâmların hepsini bir anda işitir ve karşılık verir.
Bir soru ile son vermek istiyorum: Hayatının ve memâtının her ânında bize hep hayrı dokunan ve hayrımızı isteyen bir zâta ne kadar salât-ü selâm okumalıyız?
“Allah’ın yeryüzünde seyahat eden öyle melekleri vardır ki, onlar, bana ümmetimin selâmlarını tebliğ ederler.”
Hadîs-i Şerîf
Ahzap, 56 Mektubât-ı Rabbanî, II.Cilt, 212 Şifâ-i Şerîf, 445
Bir yanıt yazın