“Sizin en hayırlınız, görüldüğünde Allah’ı hatırlatanınızdır.”
Günaydın…
Görüşürüz…
Kendine iyi bak…
Tatlı uykular…
Bazımız öğrenci, bazımız öğretmen. Bazımız esnaf, bazımız da müşteriyiz. Bazen hasta, bazen sağlık nimetiyle coşkun vs… Hangi konum ve vasıfta bulunursak bulunalım hayatın göbeğinde farklı zaman köşelerinde sıklıkla karşımıza çıkar yukarıdaki hitaplar ve benzerleri.
Aslında beş satırlık bu listenin muhteviyatı yukarıdan aşağıya sayfalar boyu uzatılabilir de… Fakat kesreti bir yana, içtimai hayatta yaygın kullanım alanına sahip olan bu seslenişlerin istimali hususunda, mühim birkaç nükteyi göz ardı etmemeli üzerinde duruvermeliyiz.
Kelamın ve Hitabın Yönünü Çevirebilmek
Öncelikle mevzu-bahis bu hitaplar, “mana-yı harfi” ile hayata bakan bir kalbe ve göze çok mu çok ağır gelir. Baş ve gönül kulaklarımız “mana-yı ismi” nazarının tekellümü olan bu nidaları işitmekten rahatsız olur. Olması gereken, müsbet ve mucib olan bu elfazı söyleyeni gafletten uyandırma çabası iken; olan, umumiyetle menfi bir söylemi ve kalp kırıklığını ve gönül mabeyninde soğukluğu netice veren haletin uyandırılmasıdır.
Hatta çoğu defa “Gün zaten aydın olmuş, geç kalmadın mı?” nev’inden ciddi takılmalarla damarlara dokunup kızgınlık ve ağız kavgasına sebep olunmalar…
Hâlbuki unutmamalıyız ki birlikte yaşadığımız insanlardaki bu olumsuz kelam alışkanlığını, muhatabımız ve kendimiz için büyük bir fırsata çevirebiliriz. Çevremizdekileri “alternatif güzel kelamlara yönlendirmek”, “hayırlı sözlere sevk etmek” yolunu tercih etmekle karşımıza büyük bir hayır kapısı açılabilir:
Hayırlı sabahlar!
Görüşmek üzere inşallah!
Allah’a emanet!
Hayırlı geceler!
Rabbimizi hatıra getiren dua formatında nice hitap cümleleri… Yeter ki hem kendi dünyamızda hem dost ve tanıdıklarımızın dünyalarında öncelikle “kelamî farkındalığı” sağlayabilelim. Günlük konuşma ve diyaloglarımızda müspet hareketi tercih edip, alternatif hitapların tesisi için gayret gösterebilelim.
Böylelikle hem kelimelerin hayata müsbet katılımına ve gönüllere güzel tesirine vesile olur, hem de yazı başlığımızın sağ altındaki hadise riayet etmişlikle kendimiz ve başkaları için sünneti seniyyeye ittiba fırsatını yakalayabiliriz.
Kelam Gönle Tesir Eder
İman ve Kur’an hizmeti sahasında, dilin kullanımı ve muhafazası cihetiyle de bir çeşit vazife ve hizmet bekler ehlini. O, imanî gayelerin yanı sıra gerek şifahi gerek kitabi olarak dilinin kullanımında azami itina göstermelidir. Nihayetinde iman incisinin sadefi gönüldür.
O halde o, hatalı kelam etmek ve kelimeleri yanlış kullanmaktan sakınmalı / sakındırmalıdır. Evvela dilinden (lisanından) diline (gönlüne) zarar-ziyana müsaade etmemelidir. Dil kapıcısını sıkı tutmalıdır.
Aynı zamanda o, ifade inşacısı kelimelerin ferden ve cümleten muhatabın fikir ve his dünyasına ciddi tesir ettiğini bilmelidir. Kelamda serkeşliğe asla izin vermemelidir. Söz okuyla menzil gözetirken düşünme yayını berk germelidir.
Yine o unutmamalıdır ki, her mükâlemede gönülden gönle söz köprüsü kurmaktadır. Taşınan: Hakikat harmanından hakikat, sefahat sarmalından sefahat… İs veya mis kokusu yani… Bundan dolayı, hakikat bahçesinden mis kokulu kelimeler dermelidir.
Yani hâsılı, iman hizmetinde bulunanlara, her mevzuda olduğu gibi kelam eyleme hususunda dahi şart olan: Zıdd-ı imana boş alan, açık kapı bırakmamaktır. Bir kokucuk, esinticik, hissetirmeklik de olsa gönül kâbesini mahrem olmayan kelimatın taarruzundan muhafaza etmektir.
Ah, bir kıymeti bilinse; “Ne güzel yaratılmış” diyebilmenin…
Netice
Hissemize düşen, O’na (Aleyhisselatü Vesselam) bir de kelamen tabiiyyetten hasıl olan rahmet incileri olsun, Ya Rabbi!
ALINTIDIR
Bir yanıt yazın