“(Biz) bir ayetin hükmünü kaldırır veya onu unutturursak, ondan daha hayırlısını veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki şübhesiz Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir!”
Bu ayet-i kerimede açık olarak ifade edildiği gibi, İslam dininde ve Kur’an-ı Azimuşşan’da nesh vardır. Yani nasıl ki İslamiyet ile sair dinler yürürlükten kaldırılıp nesh edilmiştir. Öyle de bir ayetin açık bir hükmü, başka bir ayet veya hadisle yürürlükten kaldırıldığı gibi, bir hadis-i şerifin de hükmü başka bir hadis-i şerif veya ayetle nesh edilmiştir. Şer’i ıstılahta; hükmün kalkmasına nesh, hükmü kaldırana nasih, hükmü kalkmış olana da mensuh denilir.
“Şer‘î ıstılahta nesh, herhangi bir hükmün yerine, sonradan başka bir şer‘î hükmün beyan edilmesi ve böylelikle, evvelki hükmün vaktinin sona ermesidir. Nesh, ebediyetine hükmedilmemiş emir ve yasaklara mahsustur.” Evet, nesh edilen ve unutturulan ayetler vardır. Hadis-i şerifle de olsa, nesh yine Allah Teâlâ’nın emri iledir. Çünkü:
إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى
“O (onun o söyledikleri) bildirilen vahiyden başka bir şey değildir.”
ayetinin emrine göre; Resulullahın dine ait sözleri, ayetler ve hadis-i kudsiler gibi ya açık vahiy veya hadis-i şerifler gibi zımnî vahiydir. Yani manası Cenab-ı Hakk’tan lafız ve kelimeleri ise Peygamberimiz (sav)’e aittir.
Zira Kur’an-ı Kerim’de tenezzülat-ı İlahiye vardır. Yani Cenab-ı Hak insanların seviyesinde ve onların anlayabileceği şekilde onlarla konuşuyor. Mesela: İçkiyi yasak eden ayetlerde insanlar için büyük bir ders vardır. Çünkü insanlara ağır gelebilecek şekilde bir anda yasak ederek kesip atmıyor. Onların fıtratlarının gereği olarak, hazmettirerek bu hükmü onlara kabul ettiriyor. İnsanların da yaptıkları tebliğde böyle bir yolu takip etmelerini onlara ders veriyor. Hem bu nesih meselesi, Cenab-ı Hak sanki bir yanlış yapmış da sonradan bu yanlışın farkına varıp onu düzeltmiş demek değildir; belki sonsuz merhamet ve şefkatiyle muhatapları olan insanların eksik olan kabiliyetlerine ve ihtiyaçlarını gidermeye binaendir.
Bediüzzaman Hazretleri de bu meselenin bir hikmetini şöyle açıklıyor: “Evet mevâsim-i erbaada (dört mevsimde) giyecek, yiyecek ve sâir ilaçların tebeddülüne (değişmesine) lüzum ve ihtiyaç hâsıl olduğu gibi, bir şahsın yaşayış devrelerinde, ta‘lim ve terbiye keyfiyeti (şekli, durumu) tebeddül eder (değişir). Kezalik (bunun gibi), hikmet ve maslahatın iktizâsı (gereği) üzerine, ömr-i beşerin (insan ömrünün) mertebelerine göre ahkâm-ı fer‘iyede (esâsa âid olmayan hükümlerde) tebeddül (değişme) vardır. Çünki fer‘î hükümlerden biri, bir zamanda maslahat (faydalı) iken, diğer bir zamana göre mazarrat (zararlı) olur. Veya bir ilâç, bir şahsa deva iken, şahs-ı âhara (başka şahsa) dâ’ (hastalık)olur. Bu sırdandır ki Kur’ân, fer‘î hükümlerden bir kısmını nesh etmiştir. Yani vakitleri bitti, nöbet başka hükümlere geldi, diye hükmetmiştir.”
Mensuh, bir ayet-i kerimenin hükmünün son bulması ve başka bir ayet-i kerimenin onun yerine devreye girmesi demektir. Nesh olan yani hükmü son bulan ayet-i kerime ise, sadece hüküm noktasında yaptığı vazifeyi başka ayet-i kerimeye bırakır. Fakat sevap kazandırmak, ayet olarak değer ve kıymetini muhafaza etmek ve o hükmün dışındaki başka manaları ifade etmek gibi birçok cihetlerde yine kudsiyetini muhafaza eder. Yoksa o ayet iptal olmuş, değer ve kıymetini kaybetmiş değildir.
Mesela: Ordu hareket halinde iken kumandan herhangi bir askere sancak taşıma vazifesini verir. Daha sonra gerektiğinde o vazifeyi başka bir askere devreder. Nasıl ki o vazifeyi bırakan asker, yalnız sancağı taşıma vazifesini bırakıp asker olarak diğer bütün vazifelerini de görmek suretiyle devam ediyor. Veyahut terhis olmuş bir asker her ne kadar askerlik vazifesi bittiyse de insan olma değerini ve dini olan bütün vecibelerini yerine getirir, devam eder; insanlık değer ve kıymetini kaybetmez. Öyle de Kuran’da yazılı nesh edilmiş bir ayet, Kuran’da yazılı ise, gördüğü vazifelerden bir vazifesinin hükmü kalktı ise de; o asker gibi askerliğe ait diğer bütün vazifeleri devam ediyor.
Kâfirun Suresi gibi: “Sizin dininiz size, benim dinim de bana” vazifesi kalkmıştır. Fakat hadis-i şeriflerde onu, dört defa okumanın bir hatim sevabını kazandırması ve her bir harfinin birçok sevap getirmesi gibi daha birçok vazifeleri devam etmektedir. Veyahut bir ayet veya bir sure Kuran’da yazılmayan, nesh olmuş ayetlerden ise, terhis edilmiş asker gibi, ayet özelliğini ve kutsiyetini aynen muhafaza eder. Kıymetsiz ve değersiz bir duruma düşmez. Buna örnek ise, recm ayeti gibi ayetler ve semavi kitaplardır. Çünkü Kur’an-ı Azimüşşan, sair semavi kitapları nesh ettiği halde, onlar değerden düşmüyorlar; o kitapların bozulmamış hallerine inanmak her mümine farzdır.
Mensuh Üç Kısımdır
Birincisi: Yazılması da okunması da kalkmış olandır. Nitekim Hazret-i Enes (ra) rivayet ediyor ki, Berae Suresiyle beraber uzun bir sure vardı. Asr-ı Saadette bir dönem onu okurduk. Daha sonra Müslümanların arasında o sure nesh oldu. Ancak o sureden, sahabeler arasında, bu ayetin Kur’an’da yazılması değil de sadece okunması kaldı. “Eğer âdemoğlunun iki vadi dolusu altını olsa onlarla birlikte üçüncüsünü de isteyecektir. Eğer üç olsa dördüncüsünü de isteyecektir. Âdemoğlunun karnını ancak toprak doyurur. Elbette Allah (cc) tevbe edenlerin tevbesini kabul eder.”
İkincisi: Yazılması nesh olmuş, fakat hükmü bakidir. Mesela: “(Evlenmiş olarak) zina yapan ihtiyar, erkek veya kadını şiddetli bir azab olarak recmediniz. Şüphesiz ki Allah (cc) aziz ve hakîmdir.”
Üçüncüsü: Hükmü mensuh olarak son bulmuş, fakat Kur’an-ı Kerim’de yazılı olanlardır. Kâfirun Suresi gibi; bunun birçok örneği vardır.
Hulasa: Cenabı Hakk’ın kelâmı olan Kur’an-ı Azimüşşan’da bir şeyi anlamadıysak, o eksiği Kur’an-ı Kerim’e değil, acizliğimize vermemiz gerekmektedir. 1400 seneden beri bütün beşeriyet, Kuran’da bir abesiyet ve yanlışlık bulamamıştır. Bu nesih meselesini, ayrıntılı bir şekilde anlamak isteyenler, bunu teferruatlı olarak anlatan ve itimad edilen tefsir kitaplarına bakabilirler.
ALINTIDIR
Bir yanıt yazın