Selamün Aleyküm muhterem kardeşlerim.
Sizlere önemli konu hakkında izahatta bulunma geregiyle bazı açıklamalarda bulunacağım inşeallah.
Bilindiği üzere, cinni musallatlıklar sonucu ruhsal ve bedensel bazı sıkıntılarla karşılaşmaktayız. Ama bu rahatsızlıların ruhani boyutlardan kaynaklanıp kaynaklanmadığı konusunda ki tereddütlerden dolayı , bu sıkıntılar üzerine gidilmemekte ve bundan dolayıda ömür boyu bu sıkıntılarla yaşamaya mecbur kalmaktayız.
Mâlesef , ruhani rahatsızlıklar ve bunlardan dolayı vûku bulan sıkıntılar çok çeşitli olabildiğinden, bunların analizi tam yapılamamaktadır. Aslında burada ki en büyük sebeb te insarlar arasındaki iletişim bozukluğu, birbirlerini yok saymaları, en iyisi benim saplantısı, Tıbbı uzmanların, mağnevi sıkıntıları da tıbbı alanda çözmeye çalışmları, rahatsız insanların , bu rahatsızlıklarından dolayı baş vurdukları ehil olmayan insanlar tarafından defalarca dolandırılmaları sonucu, mağnevi tedavi yapan tüm insanları sahtekar ve şarlatan olarak algılamaya başlamaları gibi, sebeblerden dolayı, insanlar artık bu tür sıkıntılarla yaşamak zorunda kalmakta veya bu sıkıntıları tıbbı yöntemlerle çözmeye çalışmaktadırlar. Tâbi ki bunun sonucuda yaşam boyu bu sıkıntıları çekmek zorunda kalmaktadırlar.
Burada mağdur insanlara da hak vermek lazım. Ama yapılması gereken en doğru şeyde , bir an önce bu durumlardan kurtulma çaresini ve vesilesini bulmak olmalıdır.
Benim burada kasdettiğim sıkıntılar, insanın bedenine yerleşen mahlukatlar sonucu çekilen ızdırap ve vesvese, gayri meşru hissiyat gibi rahatsızlıklardır. Bu tür rahatsızlıklarda muska ve rukye tedavileri, gerçekten çok alim zatlar tarafından yapılmadığı takdirde tam netice verememektedir ve bu alim şahıslarda malesen çok nadir bulunmaktadırlar.
Ama diğer bir alternatif ruhaniyatla bu sıkıntıların def edilmesi ve ya bedenin temizlenmesidir.Bu tür rahatsızlıklara , direk hissiyatı kullanarak, teşhis edip müdahale edilmezse netice alınması çok zor olmaktadır. Yani hedefe odaklanıp nokta atışı yapılamazsa, bu musallatlardan ve bunların verdikleri sıkıntılardan kurtulunamaz.
Evet kısmı müdahaler, kısmi rahatlamalar oluşturur. Kişi, tedavi olduktan sonra saldırılar, görüntüler ,v.s gibi sıkıntıları giderilmiş olabilir. Ama beden de yaşayanlar veya sürekli büyü ve tılsım yaparak kişiyi bağlayanlar dan kurtulmazsa, ömür boyu bu sıkıntıları yaşamaya devam eder.
Özellikle ;
- Ense ağrıları
- Beyin damarlarında ki çelikmeler ve keçelenmeler
- Kürek kemiklerinde ki , kramp ve kulunç ağrılarına benzeyen sıkıntılar
- Ayak bileklerinde , topuk arkalarında, bacak ve ayak altındaki romatizma ağrılarına benzer ağrılar ve kaşıntılar
- Yine ense kökündeki , omirilik bölgelerinde kireçlemeye veya boyun fıtığına benzer ağrılarla , ensenin her iki tarafındaki kalın damar ve sinirlerindeki katılaşma ve kasılma ağrıları
- Soğancık bölgesindeki yerleşmelerden kaynaklanan ağrılar v.s
İşte buna benzer sıkıntılar malesef beden de yaşayan veya sürekli tılsım ve bağlamalar yapan şeytani varlıkların sebeb oldukları sıkıntılardır.
İnsanlar bu sıkıntıların sebebini bilmedikleri için, kimi, kulunç der, kimi romatizma , kimi de fıtık der geçer ve malesef ömür boyu , bu dayanılmaz ızdıraplarla yaşamaya devam ederler.
Burada en büyük sorun , tedavi eden zatın, bu sıkıntıları hissedememesi halinde müdahale de eksik kalmasıdır.Eğer müdahale eden zat, bioenerji veya hissiyat yoluyla bu sıkıntıları bizzat kendi bedeninde algılayamazsa, müdahale yetersiz olur veya tam temizlendiğini anlayamaz. Aldım der gönderir, Ama bunu kendi bedeninde de hisseden zat, bu sıkıntıyı kendi üzerinden takip eder ve kendisi rahatlayana kadar bu tedaviyi devam ettirir. Hasta söylemeden, kendisi tedavinin bitip bitmediğini anlar.
Bu iş sadece kitapla olsa idi, internet ortamında olmayan bir havas kitabı kalmadı, her kes hoca olur ve her müdahalede tam netice alırdı. Ama durum sadece ilmi yönden bilmekle olmuyor. Bu tür tedavilerde ruhaniyatla iletişime geçemeyen, onları algılayamayan, bioenerji dediğiniz olaylarla kişi üzerindeki sıkıntıları tam anlayamayan kişiler, sadece kitaptaki uygulamları vucuda geçirir ve sizi sıkıntılarınızla baş başa bırakırlar.
Zaten bu kişi , dediğim özelliklere sahipse, sizi yanına çağırmadan dahi size müdahale eder ve bu müdahale sonucu sizler rahatlamaları algılarsınız.
İşin diğer bir boyutu maddi ağrılar haricinde, rahatsız edici hissiyatlar ve vesveselerle insanlara rahatsızlık veren, şerir mahlukatların insanlar üzerinde bıraktığı etkilerdir.
Malesef sırf bu hissiyatkar ve vesveselerden dolayı bir çok ehli iman kardeşimiz, çok istemelerine rağmen ibadetlerinde dâim olamamaktadırlar. İbadet ettikçe sıkıntıları artmakta ve kendilerini daha çok günah işler bir vaziyette algılamaktadırlar.
Şeytanın en büyük hilesinden biri de , bu tür rahatsızlığı olan kişilere, rahatsızlıklarını gizletmekte, ve sanki bunu söylediği zaman insanlar kendini dinsiz veya sapık sanacaklar düşüncesi vererek veya gurur meselesi yaparak, bu rahatsızlığını için attırmakta ve dışarıdan yardım almalarını engellemektedirler.
Bu konuda o kadar yaşanmışlığımız ve tecrübelerimiz var ki, inanın bu olayları bilseniz ne derece büyük bir tehlikede olduğumuzu anlarsınız.
Bu sıkıntıları sadece dünyevi kalıplar içinde görürseniz bir nebze vurdumduymazlıkla işi götürebilirsiniz. Ama uhrevi pencereden de bakınca, kesinlikle umursanlayacak bir olay olmadığını anlarsınız.
Çünki dünyevi sıkıntılar bir şekilde çekilir, idare edilir. Ama işin uhrevi boyutunda, kişi bu mağnevi sıkıntı, ruh daralması( bunun için şeytani varlıklar, özellikle gece uyku anında, çok etkili büyü ve tılsımlar yaparlar veya ilişirler)iman erkanlarını kalbizimden sökecek vesveseler ve insanı sapıklığa ve küfre sokacak, karşı konulmaz hissiyatlarla , insanın direk imanına ve Kudsiyatına saldırırlar. Öyle insanlar varır ki, bu sıkıntıdan biraz olsun uzaklaşmak için, ya tamamen sapıklığa dalarlar veya kendilerini cezalandırma niyetiyle intehat ederler.
Burada yazdıklarım size roman veya hikaye gelebillir. Ama varlığımız kadar gerçektir.
Malesef bu sapıklık ve küfür derecesinde ki hisiyatlardan , bu ilmi yanlış kullanmaları sebebiyle, Tokat yeyip şeytanın musallat edildiği , çok âlim bildiğimiz zatlarda vardır. Malesef bunlarda gururlarının esiri olup, bunu açıklayamamakta ve bu ızdırap bataklığından çıkmak için kendi başına çırpınıp durmakta veya kendini tamamen akıntıya bırakıp işin oluruna razı olmaktadırlar. Oysa ki kaybedilen sadece dünya hayatı olsa hiç sorun değil. Ama kaybedilen ebedi bir alem olunca , böyle boşverilmemesi gerekmektedir.
Aslında bu tür sıkıntılara mağruz kalan kişilerin kurtuluşuna vesile olabilmek için kendilerini feda eden az da olsa çok ehil kardeşlerimiz var. Ama malesef, yukarıda belirttiğim gibi, bunlarda , bu işi suistiğmal eden diğer kişilerin kurbanı olmaktadırlar. Zaten medyatik olmayanlar bu alemde tercih edilmemekte, İşi bilenlerde, Allah rızası dairesinden çıkmak veya enaniyetine esir olmak korkusuyla medyatik olma konusundan uzak durmakta , ilkelerinden taviz vermemektedirler. Bu yüzden de bu tür kişilere çok az kişi haricinde kimse ulaşamamaktadırlar.
Şunu iyi anlamak lazım. İnsanların sapıklıkta tavan yapması ve dinden tamamen soyutlaşmaya başlamaları, zulüm ve haksızlıkta ifrat derecelere gelmelerinden dolayı, yani ahir zaman da olmamızdan dolayı , bu sıkıntılar çok ileri derecelere gitmek durumundadır. İnsanlara büyü ve sihir yapmaya gerek kalmadan, insanlar hatalarının cezası olarak şeytanın musallatlığına ve bu şeytani varlıkların sapıklığa sevk etmesine mağruz kalmaktadır. Enaniyetin ve kibrin doruk noktasına erdiği bu dönemde de başka ne beklenebilir ki. Bu durum ayeti kerimelerlede sabittir. Çeşitli yazılarımda bu ayetlere yer vermiştim. Burada tekrara gerek yok. Ama burada şunu iyi anlamak gerekir. Bazı meallerde malesef yanlış kelimeler kullanılmakta ve Hâşâ Allah dilediği kulu sapıklığa sevk eder gibi çok yanlış mealler yapılmaktadır. ALLAH C.C ASLA KULLARINI SAPIKLIĞA SEVK ETMEZ. SADECe SAPIKLIĞA SEVK OLAN KULU KURTULUŞA LAİK DEĞİLSE, O SAPIKLIK ÜZERE BIRAKIR. Onu, oradan çıkarmak için husisi rahmetini tecelli etirmez. Burada kimse kendini temize çıkarmasın. Allah c.c de kimse yi sağıklıktan kurtarmak zorunda değildir. Kişi ye irade vermiştir. Kişi ister Allah c.c uygular.
İşin çıkmaz tarafı ise, insanlar işlemiş oldukları suçlardan dolayı başlarına gelen bu sıkıntıları ve bunlardan kaynaklanan rahatsızlıkları da klasik cin musallatlığı sanmakta, buna göre müdahaleler yapılmakta vede dolaysıyla neticede de, fiyaskoya uğramaktadırlar. Bura da ,musallat olan şeytan ve şeytani varlıklar, verdikleri sıkıntılarda aynı sıkıntılar, ama musallat olma nedenleri farklı.Mâlesef sebeb bulunamadığı için de sonuca ulaşılamamaktadırlar. Hele bu insanlar birde dine karşı ve materyalist düşüncede iseler , nasıl bunlara tedavi uygulayacaksınız vede netice alacaksınız , siz anlayın.
Şükür bu konuda genelde seçici olduğumdan, bu tür sıkıntıları fazla yaşamamaktayım. Çünkü olayın özüne vakıfız inşeallah. Genelde imani yönden sıkıntı oluşturmayacak kişilere müdahale ettiğimizden, uygulama usullerinde de sıkıntı çekmemekteyiz. Yani Kur an şifadır düsturunu rahatça uygulamaktayız.
İnsanlarımız netice alınamayınca , hep uygulama yapan arkadaşları suçlarlar. Ama bilmezler ki bazı sıkıntılar, hatalardan kaynaklanır, diyeti ödenmeden ve tövbe kabul olunmadan bu sıkıntılar kaldırılamaz. Velev ki , seni tedavi eden kişi en büyük âlim veya üstad olsun. Nitekim her biri, birer vesiledir. Ayeti kerimede belirtilmemiş mi ki ‘’ Benim iznim ve onayım olmadan , kimse kimseye şefeat edemez veya kimseye şefeat izni verilmez’’ Bir peygamber dahi Rabbim in izni ve onayı olmadan şefaat edemedikten sonra, bizler mi şefeaat edeceğiz veya vesile olacağız.. Hâşâ diyelim ve bu işi iman dairesinde düşünüp ona göre işlem yapalım. ( Benim cinim var veya hüddamım var, her iş garantili diyen mütevazi kardeşlerimin kulakları çınlasın).
Arkadaşlar konu konuyu açıyor, İnsanın yazdıkça yazası geliyor. Ama uzun yazarak sizi fazla sıkmak istemiyorum.
Uzun lafın kısası, bu ruhani rahatsızlıklar gerçekten ihmale gelmez. Bu da mağnevi bir kanser. Maddi boyutta ki kanser sadece bizi dünya hayatından alır ve sabredersek ebedi saâdeti kazandırır. Ama ruhani kanser, imana ve kalbe iliştiği an , hem dünyamızı ve hemde ahiretimizi mahv eder. Bizi imansız , sapık ve kebairlere bulaşmış bir surette Rabbulâleminin huzuruna sevk eder. Dönüş ve telafisi de yoktur.
Bir yanıt yazın