Tıbb-ı Nebevî’nin en bâriz husûsiyetlerinden biri tedâvide Kur’ân-ı Kerim’e müstesna bir yer vermiş olmasıdır. Mezkûr Mevâhib-i Ledünniye mütercimi bu hususu “Hak Teâlâ Hazretleri izale-i emrazda (hastalıkların tedâvisinde) Kur’ân-ı Azim’den eam ve enfa’ (bütün hastalıklarda geçerli daha müessir) bir deva inzal etmemiştir. Kur’ân-ı Azim marazlara şifa ve ayine-i kuluba ciladır.” diyerek ifade eder. Yani hem maddî ve hem de mânevî hastalıkların en faydalı ilacıdır.
Kur’ân’ın bu yönünü tesbit eden âyetler vardır: “Biz Kur’ân’dan mü’minler için bir şifa ve rahmet olan şeyi indiriyoruz” (İsra, 82).
Kur’ân’ın, mânevî hastalıklarla ilgili tedavisi iki suretle olmaktadır. Zira mânevî hastalıklar ikidir:
Bir kısmı bâtıl itikadlardır. Bunlar yaratılış, insanın bidâyeti, akibeti, kader, ulûhiyet, nübüvvet gibi iman esaslarına giren meselelerdir. Bu hususlarda İslam’ın tebligatına uymayan her inanış tarzı mânevî bir hastalıktır. Şu halde bu meselelerde Kur’ân gerçek olanı delilleriyle birlikte zikrederek bâtıl mezhepleri iptal etmiş, mü’minlerini sapıklıklarından korunmuştur.
İkinci kısım mânevî marazları kötü ahlâklar teşkil eder. Kur’ân-ı Kerim onları da açıklayarak mü’minleri ahlâksızlara düşmemeleri için uyarmış, ahlâk-ı hamide denen faziletlere mânevî kemallere irşad buyurmuştur. Resûlullah’ın “Mekârim-i ahlâk’ı tamamlamaya geldim” derken kasdettiği mekârim Kur’ânî ahlâktır.
Kur’ân-ı Kerim’in maddî hastalıklara şifa olmasına gelince, bu da inkârı mümkün olmayan bir durumdur. Müteâkiben bir kısım rivâyetlerde görüleceği üzere, bizzat Resûlullah Kur’ân’la rukyede bulunmuş, maddî hastalıkların tedâvisinde Kur’ân-ı Kerim’den istifade etmeleri için Ashâb-ı Güzin’i teşvik etmiştir. Hatta bazı hadislerinde Kur’ân’dan şifa aramamayı eksiklik ilan etmiştir: “Kim Kur’ân’la şifa taleb etmezse, Allah ona şifa vermez” buyurmuştur. Bu hadis şu şekilde de anlaşılmıştır: “Kur’ân’la şifa taleb etmeyene Allah şifa vermesin.”
Kur’ân’da en az altı tane şifa âyeti vardır.
“Onlarla muhârebe edin ki, Allah sizin ellerinizle onları azablandırsın, onları rüsva etsin, size onlara karşı nusret versin, mü’minler zümresinin göğüslerini ferahlandırsın” (Tevbe,14)
“Ey insanlar, size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerde olan (derd)lere bir şifa, mü’minler için bir hidâyet ve rahmet gelmiştir” (Yunus, 57)
“Kur’ân’dan mü’minlere rahmet ve şifa olan şeyler indiriyoruz. O zâlimlerin ise sâdece kaybını artırır” (İsra, 82)
“De ki: “Bu, mü’minlere doğruluk rehberi ve gönüllerine şifadır” (Fussılet, 44)
Bir yanıt yazın