Hz. Adem’den günümüze gelinceye kadar tüm insanlık huzur ve mutluluğu aramış, bu konu ile alakalı ciltler dolusu kitaplar yazılmış, sözler söylenmiştir. Kimi mutluluğu parada görmüş, kimi evladında ve ailesinde, kimileri de çeşitli batıl inançlarda aramış huzuru…
Bilmem kaç milyar insan geleceğini öğrenmek ve işlerinde isabetli karar vermek için servetler harcamıştır.
Rehberimiz Hz. Muhammed (sav) bizlere işlerimizde başarıyı yakalamanın, isabetli kararlar vermenin, huzurlu, mutlu bir şekilde yaşamanın formülünü söylüyor: “İstihare eden mahrum olmaz; istişâre eden pişman olmaz; iktisat eden fakirlik sıkıntısı çekmez.” (Taberanî; Mu’cemu’s-Sağir)
Yani; 3İ: İstihare, İştişare, İktisat.
Haydi hep beraber bu 3İ’nin deryasında kulaç atıp hayatımızı mutlu, kararlarımızı isabetli bir hale getirelim.
İSTİHARE:
İstihare “hayırlı olanı istemek” anlamına gelir. İnsanlar, kendileri için önemli olan bir karar verecekleri veya bir seçim yapacakları zaman, bazen belki eldeki verilerin yetersizliği sebebiyle veya çeşitli sebeplerle dünya ve âhiret bakımından kendileri için hangi seçimin hayırlı olacağını kestiremezler ve bunu bilmek için çeşitli çarelere başvururlar. Mesela, Peygamberimiz’in (s.a.v) nübüvvetle görevlendirildiği sıralarda Araplar’dan bir kimse yolculuğa çıkmak istediğinde, bu yolculuğun kendisi için hayırlı olup olmadığını anlamak için fal oklarına başvururdu. Peygamberimiz (s.a.v.) bu âdeti kaldırarak onun yerine istihareyi getirmiş ve şöyle buyurmuştur:
“Biriniz bir iş yapmaya niyetlenince farzın dışında iki rek’at namaz kılsın ve şöyle desin: Ey Allahım, ilmine güvenerek senden hakkımda hayırlısını istiyorum, gücüme güç katmanı istiyorum. Sınırsız lütfundan bana ihsan etmeni istiyorum, gücüme güç katmanı istiyorum. Ben bilmiyorum, ama sen biliyorsun, ben güç yetiremem ama sen güç yetirirsin. Ey Allahım! Yapmayı düşündüğüm bu iş, benim dinim, dünyam ve geleceğim açısından hayırlı olacaksa, bu işi benim hakkımda takdir buyur, onu bana kolaylaştır, uğurlu ve bereketli eyle. Yok, eğer benim, dünyam ve geleceğim için kötü ise, onu benden, beni ondan uzaklaştır. Ve hayırlı olan her ne ise sen onu takdir et ve beni hoşnut ve mutlu eyle!” (Buhari, Teheccüd-25)
Namazda, makbul olanı; ilk rekâtta Fâtiha ve Kâfirûn Sûresi, ikinci rekâtta ise Fâtiha ve İhlâs Sûresi okumaktır. İki rekât namaz kılıp bu duayı yaptıktan sonra, kalbe doğacak istek veya nefretle yahut yapıcı veya engelleyici sebeplerle işin hayırlı olan tarafı gerçekleşmiş olduğuna kanaat beslenir ve buna rıza gösterilir. Namazı kıldıktan sonra dünya kelamı etmemek, sağ tarafa ve kıbleye doğru yatmak, uyumaya çalışırken kalben zikretmek güzel olan şeylerdir.
İSTİŞARE
Bir iş yaparken ehline sormaya “meşveret” veya “istişâre” denir. İstişare sünnettir. Kur’an-ı kerimde mealen, “Yapacağın işi önce meşveret et!” buyruluyor. (Âl-i İmran, 159)
Hadis-i şeriflerde de buyruldu ki: “İstişare, pişmanlığa karşı kaledir.” “İnsanı pişman eden, kendi görüşündeki ısrardır.” (Maverdi) “Kendi düşüncenize göre hareket etmeyin!” “Yapacağı işi ehli ile istişâre edene, o işin en güzeli nasip olur.” (Taberani) Hazret-i Âdem, “İşlerinizi istişâre ile yapın. Eğer ben, yasak meyve konusunda meleklerle istişâre etseydim, musibete maruz kalmazdım” buyuruyor.
İstişare edilecek kimsede şu vasıflar bulunmalıdır:
1- Akıllı olmalı! Akıllı ile istişâre galibiyet, ahmakla istişâre mağlubiyet denilmiştir. Hadis-i şerifte: “Akıllıya danışıp onu dinleyen, doğruyu bulur, dinlemeyen pişman olur.” (Maverdi)
2- Tecrübeli, işinin ehli olmalı! Çünkü her şey akla, akıl da tecrübeye muhtaçtır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Tedbirli kimse, işinin ehli olana danışıp, ona göre hareket eder.” (Ebu Davud)
3- İlim sahibi ve sâlih olmalı! Hadis-i şerifte buyruldu ki: “Salih olan âlimlerle istişâre edin!” (Taberani) Hazret-i Ömer, (Allah’tan korkanlarla istişâre edin) buyurmuştur.
4- Dost olmalı! Dost olmayan kimseler, yanlış bilgi verebilir.
5- Fikri kuvvetli, sıhhatli olmalı! Düşüncesi dağınık, kaygılı kimselerin görüşü isabetli olmaz.
Danışılacak kimsenin, insanların hâlini, zamanın ve ülkenin şartlarını bilmesi gerekir. Bundan başka, aklı, fikri kuvvetli, ileriyi gören ve hatta sıhhati yerinde olan kimselerle istişâre edilir. Peygamber efendimiz ashabı ile istişâre eder, bazen bir iş için, akıl, takva, hikmet ve tecrübe sahibi on kişiye danışırdı.
Hadis-i şeriflerde buyruldu ki: “İstişare edilen, güvenilen kişidir, kendisine layık gördüğünü başkasına tavsiye eder.” (Taberani)
“Danışana, bilerek yalan söyleyen ona hıyanet etmiş olur.” (İbni Cerir)
“Danışan yardıma kavuşur. İstişare edilen emindir.” (Askeri)
İKTİSAT:
İnsan, elindeki meşru malı ve serveti doğru zamanda doğru yerde, doğru şekilde ve doğru miktarda harcamalıdır. Buna infâk ve cömertlik denir. Yine insan mülkiyetindeki meşru malı ve serveti harcamanın şartları oluşmadığı zaman doğru bir şekilde elinde tutmalıdır. Buna da iktisat etme, tasarruf ve kanaat denir. İnfak ve cömertlik kadar iktisat ve kanaat da iyidir, güzeldir. Hz. Peygamber: “İktisad eden fakir olmaz, iktisad eden yoksulluk yüzü görmez”, “iktisad edenin hesabı kolay olur.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned 1, 447, 198). Diğer bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “Güzel gidişat sahibi, sevilen ve iktisad eden bir insan olmak peygamberliğin 24 bölümünden bir bölümdür.” (Tirmizi Rırr, 66, Ebu Davud, Edeb, 2).
İktisat etmeyen ve kanaatkâr olmayan bir kimse elinde olanı hesapsız harcadığı zaman zorunlu ihtiyacını karşılamak için dilenmek mecburiyetinde kalabilir, nâmert kişilere yüzsuyu dökebilir. Bu da onun kişiliğine zarar verir. İnsanda şeref-i nefs ve izzet-i nefs denilen bir duygu vardır. Nâmert kişiler önünde yüzsuyu dökmek bu asil duyguya zarar verir. Onun için kara günde harcamak üzere ak akçe biriktirme tavsiye edilmiştir. Kalbimizin ve aklımızın yol göstericisi Kur’ân bize iktisadı ve cömertliği ne kadar güzel anlatıyor: “Eli sıkı olma ama büsbütün eli açık da olma, sonra elden çıkardıklarının hasretini çeker durursun.” (İsra, 29).
İşte dostlar; Rehber-i Ekber’in (s.a.v.) yolumuzu aydınlatan üç öğüdü. Gelin bunları hayatımıza düstur yapalım, hem mahrum, hem pişman, hem fakir olmayarak izzeti nefsimizi ve izzeti şerefimizi koruyalım.
Bir yanıt yazın