Onlar, Allah’a yönelenlerin yoluna uyanlardır.
Onlar, “Allah’a iman ettim” dedikten sonra dosdoğru olanlar ve halka karşı yumuşak davrananlardır. Bu sebepledir ki
Onlar, Allah’ın meleklere karşı övündükleridir.
Daima hayır işlerde koşan ve boş kaldıkları vakit hemen başka bir işle yorulanlardır.
Kendilerinde bir sıkıntı bile olsa kardeşlerini kendi nefislerine tercih ederler.
Onlar kendilerine ateşin haram edildiği kimselerdir. Uyumludurlar, muhalif olmaz ve daima kolaylık gösterirler.
Şefkatli olmaları sebebiyle ki; dünya ve âhirette nasipleri boldur.
İyiliği emreder kötülülüğü nehyederler.
Onlar kötülüğü en güzel yolla önleyenlerdir.
Allah’ın melekleriyle cennete uğurladığı kimselerdir Onlar. Çünkü dünyada iken çok misafirperverdirler.
Gece ve gündüz, gizli ve açık olarak Allah yolunda sarf ederler. Sevdikleri mallardan infak ederler. Cennet Onların yurdudur. Onlar kendilerine korku olmayanlardır.
Mü’min erkek ve mü’min kadınlara dost ve yardımcıdırlar.
Allah için birbirini sevip yardımlaşarak kaynaştıkları içindir ki; dıştan bakılınca içi içten bakılınca dışı gözüken elmas köşkler cennette Onlar için hazırlanmıştır.
Onlar ana-babalarının rızasını kazanmakla Allah’ın rızasını kazananlardır.
Eşlerine karşı hayırlı olmakla en hayırlılardan olurlar.
Sabırda üstün olmalarıyla bağışlanma ve cennet ipekleriyle mükâfatlandırılırlar.
Onlar ya hayır söylen ya da susanlardır. Her daim tatlı dil ve tebessümle sadaka dağıtanlardır.
Az konuşmaları ve vakarlı olmaları sebebiyledir ki Allah Onlara hikmet ihsan etmiştir.
Adaletli olmalarından dolayı duâları kabul edilir ve Allah’a en sevimli kimseler olurlar. Kıyâmet günü ise Allah’a en yakın kimselerdirler.
Onlar, cahillerle ve boş şeylerle karşılaştıkları zaman “size selam olsun!” diyerek vakarla geçip gidenlerdir.
Haklı da haksız da olsalar münakaşa etmezler. Böylece cennetin en yüksek yerlerindeki köşkleri garanti etmişlerdir.
Kimseye gadaplanmazlar. Bu sebepledir ki Allah, gadabını Onlardan uzaklaştırmıştır.
Bollukta da darlıkta da sabredip öfkelerini yenerler.
Kudretleri olduğu hâlde affedip aldırmazlar ve böylece Allah’ın kendilerini affedeceğini ümit ederler.
Tevazû ehli oldukları içindir ki Allah Onları yüceltmiştir.
Mü’min kardeşleri için sadece hüsn-i zanda bulunurlar.
İhlâsları sebebiyle Allah’ın, kendilerini nefislerinin şerrinden koruduklarıdır.
Okyanuslar kadar sevapları olsa da Allah korkusuyla ağlarlar. Semanın bulutları kadar kusurları olsa ümitsizliğe düşmeyip gece gündüz istiğfar ederler.
Ümit ve yeis arasında bulunurlar. Rablerinden ümit kesmezler.
Onlar, kendi nefislerinden başkasında ayıp aramayanlardır.
Akıllarının yüksekliğindendir ki; kendilerine kötülük yapana iyilik ile mukabele ederler ve güler yüz, güzel huy ve ihsanla halka kendilerini sevdirirler.
İyilikte ve hayır işlerinde önde oldukları için Allah Onları İbrahim’i (as) dost edindiği gibi dost edinmiştir.
İhsanları ve edepleri ise Onları insanlar arasında en kıymetli kılmıştır.
Onlar, hakîkî ve vefadar dost-arkadaştırlar. Çokça dost edinirler.
Verdikleri sözde dururlar. Sadakatlerine binaen kendilerine mükâfat ve mağfiret hazırlanmıştır. Doğrulukları Allah’ın Onları sevmesine en mühim vesiledir.
Onlar dünyayı kesben değil kalben terk edenlerdir. Dünyayı sevdikleri için değil, Allah’ı sevdikleri için dünyaya çalışırlar.
Allah için sever, Allah için nefret ederler.
Onlar, küffara karşı mü’min kardeşleriyle birlikte Allah’ın yardımını talep edenlerdir.
Allah’tan nasıl sakınılması gerekiyorsa öyle sakınırlar ve mü’min kimseler olarak can verirler.
Dinin saadetidir Onlar. Bir ölüp bin dirilirler..
Onlar, Rahmân’ın (cc) “mahzun olmayacaklar” dedikleridir.
Onların tarifi Kur’ân’dan ve Resûl’ün sözlerindendir.
Ya sıddîk, ya velî ya da şehitlerdir..
Şehitler ki; muhasebe meydanında değillerdir. Mahşer günü muhasebe başlamadan kapılar açılır, şehitler cennete alınır. Sonra kapılar kapatılır ve hesap, mizan o zaman başlar. Muhasebe-i ekberden azattır şehitler..
Onlar, Kur’ân’a bir ömür talebe ve hizmetkârdırlar..
Onlar ki sevdaları bekaya uzananlar..
Ve Onlardır veda vakitleri geldiğinde ebedi saadete, ebedî selâmete ve şehadete kanat açanlar..
Geride masumane edilen duâlarla, yüz binler hasret ve gözyaşı bırakarak ölümü özleten sevgililer olurlar..
Ukbâya olan mukaddes bir göçün daha ardından yüz binler, duâ ve selâma durdu hicranla. Hüznün yağdığı kalpler, diyar-ı gurbetten ebede uzanan duâ ve selâmlarla tesellî olmak için çırpınır oldu.
Şehitler bayramdadır şüphesiz!..Bizim ise özlemdir bahtımıza yazılan.. Bu özlemi yaratmışsa kalplerimizde Allah; belki de bu duâdır bizi sevgililere kavuşturacak olan.
Fetih ordusundan üç beyaz yeleli at mı seçilmiş kurbana.. Kanatlanıp da yükselmişler mi asumana.. Şehitler kervanına dinin üç kutlu yolcusu mu katılmış.. Semâ ehline saadet, bize hicran mı yazılmış?
Hasretle yanan sinelerin, iftirakın kor ettiği yüreklerin tercümanıdır bu satırlar. Kelimeler tahammüle takatsizdir bu derdi.. Gurbet düşmüş sayfalarda mürekkep donar, kalem yazmaz olur.
Müsaade sizin efendim..Vakit hazana, bize ağlamak düştü.
Onların tarifi Kur’ân’dan ve Resûl’ün sözlerindendir.
Ya sıddîk, ya velî ya da şehitlerdir..
Şehitler ki; muhasebe meydanında değillerdir. Mahşer günü muhasebe başlamadan kapılar açılır, şehitler cennete alınır. Sonra kapılar kapatılır ve hesap, mizan o zaman başlar. Muhasebe-i ekberden azattır şehitler..
Bir yanıt yazın